Şimdilerde ulusal ve uluslararası organizasyonlarda bir film ödülü telaşı aldı yürüdü. Her geçen hafta yeni bir film festivaliyle karşı karşıya kalıyoruz. Doğal olarak, bu film festivallerinin konularını hep güncel filmler oluşturmakta. Peki, geçmişte milyonları kendine bağlarken şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş, başyapıtlar arasında sayılabilecek filmlerin tarih sahnesinden silinmeye başlaması çok acımasız değil mi? Bu gibi eserlerin hem Türk sinema tarihinde, hem de dünya sinema tarihinde fazlasıyla olduğunu düşünmekteyim. Özellikle halkımızın sosyal ve ekonomik hayatını beyaz perdede çok başarılı bir şekilde icra eden öyle yapıtlar mevcut ki tarihimizde, onların bugünkü filmler arasında kaybolup gitmesine izin vermek mümkün değil.
Türk sinemasında az bilinen ama izleyenlerde derin etkiler bırakan yapıtlardan birisi, Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı ve Birinci Adana Film Şenliği’nde en başarılı senaryo ödülüne layık görülen, 1969 yapımı “Menekşe Gözler” adlı filmdir. Başrollerini Sadri Alışık, Fatma Girik, Erol Büyükburç ve Pervin Bar’ın üstlendiği bu eser, aynı kıza aşık olan iki arkadaşın hikayesini anlatmaktadır. Her sahnesiyle alaturka rüzgarları estiren film, izleyen herkesin duygu dünyasını harekete geçirecek nitelikte. Aynı zamanda, kulaklarınıza dolan hafif cızırtılarla o yılların içtenlik ve sıcaklığını da yanı başınızda hissedebilirsiniz.
Nasıl da bekledim, on senelik bekledim.
Başroldeki Sadri Alışık, bir gazinoda dansöz olarak çalışan Fatma Girik ile tanışır ve gidecek bir yerinin olmadığını öğrenince de onu evine davet eder. Sadri Alışık, Fatma Girik’e aşık olur ve hikaye tam da bu noktada başlar. Artık o, “şarkılardaki kız”ı bulduğunu düşünmekte ve her an onu düşünüp onu özlemektedir. Erol Büyükburç’un ise tamamen habersiz ve bağımsız olarak aynı kızı sevmesi üzerine inşa edilen başyapıtta Sadri Alışık, gözü yaşlı ve kalbi yaralı bir karakter olarak çıkar karşımıza. O, yine de babacanlığını gösterip sevdiği kızın en yakın arkadaşı ile mutlu olması için elinden geleni yapar. Kısacası, “şarkılardaki kız” yine onun hayallerinden öteye geçemez.
Menekşe gözlerde hiç vefâ yokmuş
Yalancı hepsi de hiç safa yokmuş
Filmin başlarında aklımda birçok kez “bunu izlemekle vakit mi kaybediyoruz acaba,” gibi sorular oluşsa da film, ilerledikçe izleyiciyi içine çekmekte gayet başarılı. Film ilerlerken karakterlerin neredeyse hepsi bir ara kötü karakter rolündeymiş gibi görünüyor ama filmin sonlarında her bir karakter iyiliğin zirvesine yapılan yarışta başı çekiyorlar. Son sahnede Sadri Alışık’ın Erol Büyükburç’a söylediği şu cümle ise akıllardan çıkmıyor:
Hadi durma, koş. Bir daha elinden kaçırma!
Şarkılardaki kız bir kayboldu mu bir daha bulunmuyor.
Dönemin usta isimlerini bir araya getiren bu filmdeki oyunculukların da dönemi içinde gayet başarılı olduğu söylenebilir. Zamanın sevilen yıldızı Erol Büyükburç’un şarkıları ve danslarıyla filme yaptığı katkıya karşılık Fatma Girik’in usta oyunculuğu dikkat çekiyor. Zaten izleyiciyi temanın içine bu kadar başarılı çekebilen bir yapıtta aktör ve aktrislerin rollerini kötü oynaması düşünülemez. Sadri Alışık ise izleyiciyi kalbinden vuran hemen her sahnede kendini göstermekte… Onun hüzün yayan oyunculuğu, izleyiciyi filme bağlayan en önemli etmen. Yarım kalmış aşk temasına sahip bu yapıt, hayatının bir evresinde “vefasız gözler” ile karşılaşanlar ve aşkın ritmine kısa süreliğine de olsa kendilerini kaptırmalarına rağmen sonunda üzülenler için özel eserlerden biri. Eğer mutlu sonla bitmeyen aşk filmlerini de izlemeyi seviyorsanız, “Menekşe Gözler” sizleri bekliyor. İyi seyirler!
Sabahattin Ali
Çok güzel bir yazı olmuş, Yeşilçam’ın samimiyetini özlüyor insan.. Ellerinize sağlık ?