Herhangi bir işi teoride öğrenmek zordur. Bu işi teoride öğrendikten sonra pratiğe dökmek ise bir sanattır adeta çünkü teoriyi pratikte uygulamaya başlayan kişi zamanla kendi tarzını oluşturmuştur artık. Bu durum her gün yüzlerce uçuş seferi yapan bir pilot ya da günlerce resim çizdikten sonra işinde iyice ehlileşen bir ressam için geçerli değildir sadece. Herhangi bir yönetici de ilk olarak ne yapacağını teoride öğrenir, daha sonra öğrendiklerini kendine has yaklaşım tarzıyla gerçek hayatta uygular. İnsana verilen değerin önem arz ettiği ve öz tatminin ön planda olmadığı bir tarzı benimseyerek yıllarca ülkenin dört bir yanında mülki idare amirliği görevini yerine getirmiş yöneticilerden birisidir vali Recep Yazıcıoğlu. Aslında bu yazının amacı hem Vali Yazıcıoğlu’nu genel bir şekilde anlatmak hem de yöneticilik görevini nasıl uyguladığını örnekler üzerinden olabildiğince analiz etmektir.
Recep Yazıcıoğlu Kimdir?
Recep Yazıcıoğlu’nun nasıl bir yönetici olduğunu bazı noktalarıyla analiz etmeden önce kim olduğunu ve ne tür tecrübelere sahip olduğunu araştırmakta fayda vardır. 2 Haziran 1948 yılında Trabzon’un Sürmene ilçesinde doğan Yazıcıoğlu, Türkiye’nin en genç valisi olarak da bilinmektedir. Görev yaptığı yerler sırasıyla Kalkandere, Bahçe, Hamur, Ayvacık, Kırıkhan, Alaca, Akçakoca kaymakamlıklarıdır. Bunun yanında Yazıcıoğlu’nun valilik görevini yürüttüğü yerler yine sırasıya Tokat, Aydın, Erzincan ve Denizli’dir. Bu göstermektedir ki Recep Yazıcıoğlu Türkiye’nin dört bir yanında görev yaparak büyük bir tecrübe edinmiştir. Öyle ki mesai arkadaşlarından Orhan Öztur onun için şunları söylemektedir:
Ders bittiğinde hepimiz karşımızda örnek alınmaya değer, heyecanı, iddiaları olan muhteşem biriyle karşılaştığımızı anladık.
Bu cümleler onun mesleğinde ne kadar tecrübeli olduğunu hatta bu tecrübesini artık diğer insanlara da aktardığını çok net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bunun yanında zaten halk tarafından tanınan vali, daha sonra hayatının konu edildiği dizi ve filmler sayesinde insanlar tarafından iyice tanınmıştır.
Bu denli ünü olan valinin ölümü şu şekildedir. Gözlerinden rahatsız olan Yazıcıoğlu özel aracıyla Ankara’ya gidip tedavi olmak zorundadır. Ziraat odası başkanı Haldun Tellioğlu’nun ricası sonucu başkente Tellioğlu ve Yazıcıoğlu beraber gitmeyi kararlaştırırlar. Yolda Harun Tellioğlu’nun çaycısının sürdüğü siyah Mercedes Ankara’ya 36 km kala takla atar ve günlerce hastanede kalan Yazıcıoğlu en sonunda 8 Eylül 2003 tarihinde hayatını kaybeder. Valinin yaptığı bu trafik kazasının nedeni halen daha tam olarak açıklanabilmiş değildir.
Vali Nasıl Bir Yöneticiydi?
İlk olarak valiyi tanıyan ya da araştıran insanların ilgisini en çok ‘kapıyı vurmadan girin’ cümlesi çekecektir. Bu Yazıcıoğlu’nun makam odasının kapısında yazan kısa ve öz bir cümledir. Buradan yola çıkılacak olursak valinin, toplumun her kesimini kucaklayan ve toplumun her kesimine kendisini ifade etme olanağı sağlayan bir yönetici olduğunu düşünebiliriz. Şüphesiz kendine özgü bu özellik, vizyonunu olabildiğince geliştirmiş ve prensip sahibi bir bireyin sahip olabileceği niteliktedir ancak.
Buna ek olarak, yine valiyi araştıranların ilgisini çekecek bir diğer cümle ‘gidemediğimiz yer bizim değildir’ olacaktır. Öyle ki valinin söylediği bu sözün altının boş olmadığını gösteren birçok icraatı mevcuttur. Başpınar Köprüsü bu icraatlar için verilebilecek sadece bir örnektir.
Öncelikle 1993 yılında Erzincan’a bağlı Başpınar ilçesinde bir camide 33 kişinin canice katledilmesine çok üzülen vali böyle bir katliamın tekrarlanmasını nasıl engelleyebileceğini araştırır. Bunun neticesinde çareyi köy ile şehir arasında bulunan köprünün inşasının bir an önce tamamlanmasında bulur ama bu köprü terörden ve buna benzer daha birçok nedenden dolayı bitirilememektedir. Bütün olumsuz koşullara rağmen Recep Yazıcıoğlu, bu köprünün bir an önce bitirilmesi için hem valilik hem de şantiye şefliği yapar. En sonunda yıllardır sonlandırılamayan, 1 trilyon maliyeti olan köprüyü o sadece 8 ayda 300 milyar maliyetle tamamlar. Bu tür başarılar devletin sahip olduğu topraklarda her türlü hakimiyet kurabilecek güçte olduğunu gösterir. Bunun yanında özellikle terör bölgelerinde görev yapan mülki idare amirlerinin sorumluluklarının çok büyük olduğu görülecektir. Başarının sadece stratejik, planlı ve çok çalışma sonucunda ortaya çıkacağı gerçeği bu örnekle somut bir hal almıştır adeta. Yani görülmektedir ki sadece bu köprü bile valinin yeni nesil yöneticilere örnek teşkil etmesi gerektiğini göstermektedir.
Vali Yazıcıoğlu’nu en iyi şekilde analiz edebilmek için ayrıca hiç şüphesiz Erzincan Depreminden söz etmek gerekecektir. Depremde hayatını, mallarını ve yakınlarını kaybeden insanların çaresizliğini gören dönemin Erzincan valisi bu duruma o kadar üzülmüştür ki, bazı kaynaklara göre günlerce uyku uyuyamamıştır. Öyle ki; vali en sonunda halkla beraber programlı bir şekilde çalışarak 8 ayda Erzincan’ı tekrar ayağa kaldırmayı başarmıştır. Bu örnek göstermektedir ki; bir yönetici başarıya ulaşmak için halkın sorunlarını tıpkı kendi sorunuymuş gibi görmek zorundadır. Bu ülkenin insanına verilen değer arttıkça, sorunların üstesinden gelmek daha da kolaylaşacaktır.
Sonuç olarak Türk tarihinde stratejik, planlı, zekice ve ülkesi için çalışan yönetici profilleri azımsanamayacak kadar çoktur. Burada verilen sadece 3 örnek bile Recep Yazıcıoğlu’nun bunlardan birisi olduğunu göstermektedir. Önemli olan bu tür yöneticilerin araştırılarak iyi yönleriyle içselleştirilmesidir çünkü bir bütün olarak kalkınabilen bir ülke olabilmek için yeni nesil bürokratların bu tür eski yöneticilerden yararlanması önem arz etmektedir.
Kaynakça
listelist.com
Vali filmi, 2009