Geçtiğimiz Salı Sevgililer Günüydü; her yıl yapılanlar yine yapıldı, yazılanlar yine yazıldı, bir 14 Şubat curcunası daha geride kaldı. Pek az bilinen ise 14 Şubat’ın aynı zamanda da “Dünya Öykü Günü” olduğu. Bu da gayet anlaşılabilir aslında. Nispeten yeni bir etkinlik Öykü Günü; 2002 yılından bu yana başta Ankara olmaz üzere çeşitli illerde kutlanılmakta. Dolayısıyla evet; Türkiye merkezli bir atılım bu. Ancak dünya yazarlarının ortak platformu PEN tarafından ciddi olarak değerlendirilmekte ve UNESCO’nun önemli günler takviminde yerini almış durumda. Peki niye 14 Şubat? Ve niye Ankara?
Öykü üzerine Türkiye’den yola çıkan bir hareketin, Sait Faik’e değinmemesi düşünülemez. O’nun “Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” sözü Dünya Öykü Gününün 14 Şubat’la eşleştirilmesinin sebebi. Ankara ise uzun süredir –özellikle edebiyatta- Türkiye’nin entellektüel kalbi. Yıllardır süren Ankara Öykü Günleri etkinliği bir anlamda da Dünya Öykü Gününün beşiği. Sahip olduğumuz onca önemli isme rağmen öykü kitaplarının şiir kitaplarından sonra en az okunanlar olması ironik, gerçi zaten az okuyan bir toplum olduğumuz için bu bizi hiç şaşırtmasa gerek. Haliyle Öykü Gününün en göz önündeki misyonu da öykü türüne dikkat çekebilmek, ona hakkı olan ilgiyi uyandırabilmek. Bu anlamda bir Dünya Şiir Günü (21 Mart) varken öykü günü olmaması büyük eksiklikti. Haliyle bizden gelen bu atılım aslında önemli bir boşluğu da doldurmaya çalışması bakımından desteklenmeli.
Dünya Öykü Günü’nün her yıl bir bildiri ile kutlanması ise gelenek haline geldi. Bu yılki bildiri ise İnci Aral’dan:
* * *
Öykü Işıktır.
İlk günden bu yana insan, kendi serüvenini kaydetme ve geleceğe bırakma arzusu duydu. Sesleri, işaretleri müziğe, büyüyü oyuna, tanrıları yontuya, renk ve biçimleri nakışa, deneyimini yaratıcılığıyla sanata dönüştürdü.
Duygu ve düşüncelerini, hayallerini, varoluş mücadelesini, tüm hallerini, sözden yazıya, çağlar boyu dilden dile aktardı, sessizliği söze, somutu soyuta, olağanı olağanüstüne taşıdı. Masallar, destanlar, mitler ve öykülerle insanlığın ortak belleğini oluşturdu.
Öykü, ilk saf anlatıdır. Ortak belleğin yankısı, insan aklı ve sezgilerinin alçak gönüllü ama coşkulu dilidir. Kalbin iyiliğiyle, aşkla, zihnin imgeleriyle canlanır. Yaşamın genişlik ve devingenliği içinde, hiç bıkmadan yeni, özgün ve güzel sözü ararken fark edilmeyenin peşinden gider. Gücünü derinliğinden, keşiflere uygunluğundan, sınırsızlığını dilinin insani özle yoğrulmuş oluşundan alır.
Öykü şifre çözmez, ulaşmaz. Tözünü korumak için incelikle direnir. Kimi zaman yaşamsal bir tepki, kimi zaman huzursuzluk ya da küçücük bir mutsuzluktur. Açık bırakılmış bir kapı, bir haklılık çığlığıdır.
Bütün sahici ve derin öyküler insanı, yaşamın olmazlıkları için gücendirir ve sınırları genişletme arzusu duyururlar. Her benzersiz öykü, insanın çileli ama görkemli varoluşuna karanlıkta kalanı görünür kılan bir çakımlık ışık düşürür.
Işığınız sürekli, Dünya Öykü Gününüz kutlu olsun!
İnci Aral
* * *
Kendi adıma tüm –sözümona- ‘özel’ günlerden hazzetmesem de Dünya Öykü Gününün edebiyata ilgi duyanlar arasında bilinirliğinin yaygınlaşmasını umut ediyorum. Bunun sebebi –diğer her şey göz ardı edilse bile- öyküye olan ilgiyi olumlu yönde etkileyebileceğini düşünmem. Her halükarda kaybedilecek bir şey de yok; herkesin sevgililerini kutladığı bu günden hoşlanmıyorsanız ancak yine de bir şeyler ‘kutlayasınız’ varsa işte size harika bir alternatif.
Daha fazlasını merak edenler içinse: http://www.worldshortstoryday.org/tr/default.asp