90’lardan bu yana ülkede ana-akımın dışındaki edebiyat türlerine yoğun bir yönelim gözlemleyebilmek mümkün olmakta. İster bilimkurgu ve korku gibi daha köklü ve yerleşmiş olsun, ister de fantazya gibi –nispeten- daha taze, her geçen gün bu alt-kültürler yeni okurlar kazanmakta, haliyle de sözkonusu türlerde yapıtlar sunan yeni sanatçılar doğmakta. Ancak yine de sürecin düzensiz ve istikrarsız ilerlediği bir gerçek; yerli çalışmalar çoğunlukla batıdakilere öykünmekten ve kötü kopyalar olmaktan öteye gidemiyor, okur da haliyle bunları ya görmezden geliyor ya da doğrudan olumsuz yönde eleştiriyor. Birçok yayımevinin de belirttiği üzere artık Türkiye’de göz ardı edilemeyecek bir bilimkurgu, fantazya ve korku okuru kitlesi –en azından potansiyeli- var; yani talep mevcut. Ancak arzın kalitesiz ve yetkinlikten uzak oluşu şu aşamada sadece batıyı takip etmekten öteye geçememize sebep olmakta; elbette istisnalarımız var bu duruma: İhsan Oktay Anar, Barış Müstecaplıoğlu… Ancak durumun genelliği de ortada. Buna çözümse ancak daha bilinçli ve bilgili bir kitlenin oluşturulması için çaba harcamaktan geçiyor. Amerika’da bu alt türlerin gelişiminde en büyük rolü oynayan çoğunlukla periyodik dergilerdi. Peki ya bizde bu güne kadar ne yapıldı?
Bilimkurgu alanında Atılgan ve Nostromo akla gelen ilk isimler. Yayınlandıkları dönemde bu dergiler ülkedeki bilimkurgu alanına ilgi duyan kitleyi bir araya getirme konusunda –o zamanki şartlara göre- oldukça önemli bir yere sahipti. İnternetin yaygınlık kazanması ve 2000’lerle birlikte fantazya türünün hızlı yükselişi sanal ağda birçok topluluğun oluşmasını sağladı. Xasiork bunlardan biriydi. Doğrudan bilimkurgu, fantazya, korku ve polisiye gibi alt türlere yönelik, orjinal ve yerli yayınlar yapan bir yayınevine dönüşmesiyle bu oluşum bizde bir ilki gerçekleştirmişti. Yine bir başka dergi -“Davetsiz Misafir”- sosyoloji, bilimkurgu ve grafik sanatları aynı potada eritmeye çalışarak çok kaliteli işlere imza attı. Bunların haricinde ise sayısız web portalı, fotokopi fanzin, üniversitelerin FRP kulüpleri gibi unsurlar bu kültürü beslemeye devam etti. Ancak tüm gelişmeler ısrarla ve sürekli olarak tek bir şekilde sonuçlanıyordu; kapatılmak. Sadece bilimkurgu ve fantazya alanında kitaplar yayınlayan yayınevleri hala var gerçi, ancak neredeyse hiçbiri yerli ürünlere yer vermemekte. Yerli ve orjinal üretimler olmadan da Türkiye’de yaratıcılığın ve hayalgücünün gelişemeyeceği açık.
Bu da bizi asıl konumuza getiriyor; FABİSAD: ‘Fantazya ve Bilimkurgu Sanatçıları Derneği’. Bir süredir tasarıda olan, sonrasında ise uzun bir kuluçka evresinden geçmiş bir oluşum FABİSAD. Amacı ise isminden de anlaşılabileceği gibi Türkiye’deki sözkonusu türler üzerine üretimlerde bulunan –sadece yazar değil- çizer, grafiker, senarist, yönetmen vb. her tür sanatçıyı bir araya getirmek, böylece kolektif etkinlikler / atılımlarda bulunmak, bilgi alışverişini sağlamak ve elbette, somut ürünler ortaya koyulmasını teşvik etmek. Henüz yeni doğmuş olsa da bünyesinde halihazırda kendisini ispatlamış olan birçok önemli isim yer almakta. Giovanni Scognamillo başta olmak üzere Altay Öktem, Barış Müstecaplıoğlu, Doğu Yücel, Hakan Bıçakçı, Yiğit Değer Bengi vb. bunlardan sadece bazıları. Etkinlik listeleriyse hayli kabarık: yarışmalar, seçkiler, festivaller, arşivleme çalışmaları… ve –bence en önemlisi- periyodik bir yayın oluşturulması. Bundan dolayı ise şu anda taze kan arayışı içindeler; sözkonusu çalışmalara katkıda bulunabileceğini düşünen herkese de kapıları açık.
Henüz herhangi bir somut etkinlikleri olmasa da ben FABİSAD’dan çok umutluyum. Batının her alandaki öncülüğüne büyük katkısı olduğunu düşündüğüm hayalgücünün sürekli olarak teşvik edilmesi ilkesi düşünüldüğünde derneğin bizdeki önemli bir eksiği kapatmaya yardımcı olabileceğine inanıyorum. Buraya kadar anlatılanlar sizin de heyecanlanmanıza sebep olduysa biraz vaktinizi ayırıp web sitelerine bir göz atabilirsiniz.