Tarih 2 Temmuz 1993… 33 aydın ve 2 otel çalışanından kimi yanarak, kimi dumandan boğularak hunharca öldürülüyor. 51 kişi ise kendi imkanlarıyla yangından kurtulmayı başarırken, ağır yaralar alıyor. Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliği’nde katılımcı olarak bulunmaktan başka düşünceleri olmayan toplumun aydın kesimi, karşıt görüşlü kişiler tarafından, asılsız ve karanlık bir amaç uğruna ardında binlerce gözyaşı bırakarak katlediliyor.
Tarih 26 Aralık 1994… Olaydan sonra göz altına alınan kişilerden 22 sanık hakkında 15’er, 3 sanık hakkında 10’ar, 54 sanık hakkında 3’er, 6 sanık hakkında 2’şer yıl hapis cezası veriliyor, sanıkların 37’si de beraat ediyor. Karar; taraflı, hukuka ve adalete aykırı bulunuyor temziye gidiyor. Nitekim, Türk Ceza Kanunu uyarınca kasten adam öldürmenin ceza, ve dahi bu suçun yangın gibi bir yöntem kullanarak gerçekleştirilmesi müebbet hapis cezası gerektirirken, en fazla 15 yıllık bir hapis yaptırımı pek de hakkaniyetli görünmüyor. Avukatlar ayrıntılı bir savunma hazırlıyor, temyize gidiliyor. Yargıtay 9. Ceza Dairesi katliamın “Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu” belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin kararını esastan bozuyor. Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlatıyor.
Tarih 28 Kasım 1997… 3 sanık idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm ediliyor. Usul eksikliklerinin giderilmesi ve idam yaptırımının usulune uygun yürütülmesi beklenirken yıl 2002 oluyor, idam cezasının yürürlükten kaldırılıyor, idam cezası hükümlülerinin cezaları da müebbet ağır hapis cezasına çevriliyor.
Yıl hala 1997’yi gösterirken, Yagıtay’ın bozma kararıyla birlike sanıklardan 8’i kaçıyor. Bu kişilerden biri olan İhsan Çakmak’ın aranıyor olduğu süre boyunca evlendiği, askere gittiği ve ehliyet aldığının ortaya çıkıyor.
Tarih bu defa 13 Mart 2012’yi gösteriyor. Türk Ceza Kanunu geçirdiği bir takım değişikliklerden sonra kapsamında bulundurduğu 77. maddede insanlığa karşı suçları anlatıp bunları yaptırıma bağlıyor. Kapsamı ise şöyle;
İnsanlığa karşı suçlar
MADDE 77. – (1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:
a) Kasten öldürme.
b) Kasten yaralama.
c) İşkence, eziyet veya köleleştirme.
d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma.
e) Bilimsel deneylere tâbi kılma.
f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.
g) Zorla hamile bırakma.
h) Zorla fuhşa sevketme.
(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
Ancak bu maddede faillerin kamu personeli olmaları gerektiğine dair bir ibareye yer vermiyor. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: İnsanlığa karşı suç işleme yetisine sahip olabilmek için kamu personeli olması gerekmeyen failler, nasıl olup da insanlığa karşı hunharca, siyasi ve dini saikle işledikleri bir suçtan, “bu kişiler kamu personeli değildir, insanlığa karşı suç işleyemezler, o nedenle dava zaman aşımına tabi olabilir” açıklamasıyla, beraat kararına mazhar olabiliyor?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değişmez ve Türkiye’nin genel yapısını belirleyen ilk üç maddesinin çizdiği bir takım sınırlar yok mu? Anayasanın 2. maddesi uyarınca belirlenen cumhuriyetin nitelikleri şöyle;
MADDE 2.– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Bir hukuk devletinde hakkaniyete uygun ve adaletli karar sağlanamıyorsa, kanun koyucunun belirlediği hükümler uyarınca, hukuk yerine getirilemiyorsa, değişmez maddelerin olması da içi boş hüküm maddelerinden öteye gidemiyor demek mümkündür gibi görünüyor.
Tarih 13 Mart 2012 ve bugün Sivas Katliam’ında hayatını kaybeden kişilerin ardında bıraktıkları gözyaşları, hukukun sağlamadığı bu ülkede dinmek bilmiyor.