Gerçek şu ki bu yazıyı kaleme alacağımı geçen sene tahmin etmem mümkün değildi, fakat işte karşınızda. Avrupa’yı kasıp kavuran Covid-19, Koronavirüs, Çin veya Wuhan virüsü (ne demek isterseniz) tüm kıtada bütün majör futbol liglerini durdurmayı başardı, biri hariç. Bu lige yakından bakmak, nasıl devam ediyor anlamak ve önde gelen takımlarını incelemek için de eşsiz bir fırsat karşımızda. Gelin bu küçük Avrupa ülkesinin en üst seviyesindeki, maçları hala seyircili oynanan lige yakından bakalım.
Önce biraz tarihinden bahsedelim. Sovyetler Birliği’nin dağılması akabinde kurulan bu devletin şu anki futbol ligi de bağımsızlık ilan yılı olan 1991’den hemen sonraki sene kurulmuş. Sovyet dönemindeki lig şampiyonlukları tarihin tozlu raflarına kalkmış olsa da, o dönemin önde gelen ekiplerinden BATE Borisov yeni düzende de en çok şampiyonluğa sahip takım (15). Son şampiyonluğu Dynamo Brest almış, onun dışında Dinamo Minsk de 7 şampiyonlukla BATE’yi takip ediyor. 2013 yılında Barcelona’dan ve Konyaspor’dan tanıdığımız Alexander Hleb’in de BATE Borisov formasıyla gol krallığına ulaştığı ligde bir de yedek oyuncular için senelik düzenlenen bir mini lig organizasyonu da yapılıyor.
Avrupa geneline göre ortalama bir puanı olan ligin şampiyonu da direkt Şampiyonlar Ligi’ne gidemiyor, öncelikle eleme aşamasını geçmesi bekleniyor. Keza ikinci ve üçüncü de aynı şekilde, Avrupa Ligi’ne gidebilmek için ön elemeleri geçmek zorunda. Ligdeki son iki sırayı alan kulüpler direkt düşmekle beraber, sondan üçüncü sıradaki ekip Almanya Bundesliga’sı gibi ‘Play-Out’ karşılaşmalarıyla düşüyor veya kalmayı başarıyor. 16 takımlı bu ligin TransferMarkt verilerine göre toplam değeri sadece 86 milyon Euro.
BATE Borisov ligde bulunan ve Şampiyonlar Ligi’ne katılmayı başarabilen tek kulübü, zaten ismi de kulaklarımıza az çok aşina diyebiliriz. Dinamo Minsk’le birlikte UEFA Avrupa Ligi’ne katılmayı başarabilen sadece iki kulüp mevcut. Alexander Hleb dışında Vitali Kutuzov ve Yuri Zhevnov gibi isimlerin formasını giydiği BATE Borisov’da şu an yüksek profil olarak adlandırabilecek bir isim, 23 yaşında ve İzlanda Milli Takımı formasını giymiş olan Willum Thór Willumsson. Barysaw şehrinin temsilcisinin en büyük rakibi olan Dinamo Minsk ise nazaran daha mütevazı bir kadroya sahip, öyle ki piyasa değeri 1 milyon Euro’yu geçen futbolcusu bile yok. Fakat takım taraftarlarının mevcut iktidara muhalif duruşu ve Dinamo Brest ile ‘Dinamo kardeşliği’ ilgi çekici noktalar. Ayrıca Diego Maradona’nın 2018 yılında Dinamo Brest kulübünün başkanlığına getirildiğini de unutmamak gerek. Henüz iki haftası tamamlanmış olan ligin ne kadar uzun süreceğine ise futbol dışı faktörler karar verecek gibi görünüyor.
Bununla birlikte, şu an oldukça revaçta olan bir lig olması sebebiyle yayın haklarının ücreti de artmış bir durumda [1]. Ligde bulunan lejyoner oranı yüzde 30’larda olsa da çoğunun yakın yerlerde bulunan ülkelerin oyuncuları olduğu düşünülünce, ülkemizde bu yayın hakları pek de ilgi çekmeyebilir gibi. Fakat yine de aktif tek üst düzey lig olan bu organizasyonun -büyük ihtimalle- şifresiz yayınlanması durumunda spikerler isim telaffuzunda zorlanacaklardır, bu kesin. Ayrıca durumun uzaması halinde ligde oynayan yetenekli ve genç oyuncuların bonservis bedellerinde de yükseliş olması beklenir. Şunları bilemiyoruz; bu salgın süreci ne zaman sonlanacak ve hayat sokaklara geri dönecek – dolayısıyla ümidimiz tüm aktiviteler gibi futbol liglerinin de üzerindeki gölgenin kalkması ve güvenli bir şekilde yaşamlarımıza devam etmemiz. Sağlıklı günler dilekleriyle…
[1] https://www.fanatik.com.tr/dunyada-futbolun-oynandigi-iki-yer-belarus-ve-nikaragua-2132659
*Kapak fotoğrafı hurimg.com (hurriyet.com.tr) adresinden, diğer fotoğraflar sırasıyla sport360.com, fourfourtwo.com ve cdnppb.net sitelerinden alınmıştır.