”Dante’nin şiirinin temelinde cehennemin gizeminden daha çok, durum her ne kadar yıldırıcı olsa da insan ruhunun mücadeleciliğiyle ilgilidir.” – Dan Brown
Dante, Floransa’da doğmuştur ve hayatı boyunca sevdiği, büyük aşkı Beatrice’i ilk kez 9 yaşındayken görmüştür. Dante’nin çok sevdiği şehir Floransa’dan bazı siyasi çatışmalar yüzünden acımasızca sürgün edilişi sonucu İtalya kırsalında yuva özlemi çekerek yıllarca yaşamak zorunda bırakılması ve hiç tanışma şansı yakalayamamasına rağmen aklından söküp atamadığı, Beatrice’e olan yüce aşkı ona, İlahı Komedya’yı yazdıran başlıca sebeplerdir.
Beatrice
Dünya edebiyatının seçkin eserlerinden biri olan Cehennem, Dante’nin ilahi komedya’sını oluşturan 3 kitabın ilkidir. 1300’lerin başında Dante tarafından kaleme alınan epik şiir, Dante’nin vahşi yeraltı dünyasına inişini, araftaki yolculuğunu ve sonunda cennete varışını anlatmaktadır. Komedya’nın 3 bölümünden biri olan Cehennem; Araf ve Cennet bölümünden daha çok okunanı ve hatırlananıydı. Daha önce cehennem kavramı insanı hiç bu kadar çok etkisine almamıştı. Dante’nin eseri bir gecede soyut cehennem kavramını, anlaşılır ve dehşet verici bir hayalle somutlaştırmıştı; açık, somut ve unutulmaz. Bu yorum, Orta Çağ anlayışını yeniden şekillendirmişti. Dante’nin Cehennem’i, insanların hayal ettiklerinin ötesinde acı ve ızdırap dolu bir dünya yaratmıştı ve onun yazdıkları bugün hayalimizde canlanan cehennemi şekillendirdi. Cehennem’in zihinlerde somutlaştırılmasının ardından katolik kilisesine kitleler halinde giden insanların olmasına şaşırmamak gerek çünkü Dante’nin Cehennem’i, inananları yüzyıllardır korkuttu. Katolik kilisesinin de Dante’ye bu konuda bir teşekkür borçlu olduğu su götürmez bir gerçek.
14. yy’da İtalyan edebiyatı usulen 2’ye ayrılmıştı: yüksek zümre edebiyatını temsil eden trajedi resmi İtalyancayla yazılıyordu. Aşağı zümre edebiyatını temsil eden komedya ise günlük dil ile yazılıyor ve halka hitap ediyordu. Başlıktan da tahmin edilebileceği gibi, İlahi Komedya günlük dilde, yani halk dilinde yazılmıştı. Buna karşı: din, tarih, politika, felsefe ve sosyal yorumu o kadar akıllıca kaynaşmıştır ki fazlasıyla ilmi olmasına rağmen geniş kitlelere hitap edebilmiştir. Eser, İtalyan kültürünün temel taşlarından biri sayıldığı için Dante’nin yazı şeklinin modern İtalyan dilini oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz. Tarih boyunca incil dışında hiçbir eser ilahi komedya kadar alıntılanmamış, taklit edilmemiş, dönüştürülmemiş ve onurlandırılmamıştır.
Dante’nin Cehennemini, İtalyan rönesansının gerçek ustalarından biri olan Sandro Boticelli kadar ayrıntılı ve net bir şekilde açıklayan başka bir harita yoktur. Başka ressamların aksine, Boticelli Dante’nin metnine oldukça sadık kalmıştır.
Boticelli burada betimlediği Dante’nin yeraltında acı çekilen korkunç cehennem hayali, bir huni şeklinde tasarlanmıştı; cehennem ateşi, lağım, canavarlar ve merkezinde bekleyen şeytanla lanetli bir yeraltı dünyası. Çukur dokuz farklı seviyeden, cehennemin dokuz farklı dairesinden oluşuyordu. Günahkarlar işlediği günahın büyüklüğü ölçüsünde seviyelere ayrılıyorlardı. En üste şehvet düşkünleri, heveslerini denetleyememelerini sembolize eden sonsuz bir fırtınanın içine atılmışlardı. Onların altındaki oburlar, bir lağım batağının içinde yüzükoyun yatmaya zorlanmışlardı. Daha aşağılardaki sapkınlar yanan kefenlere sarılmış, sonsuz ateşle lanetlenmişlerdi. İşkenceler böylece, aşağı indikçe daha da kötüleşerek devam ediyordu. Dairenin en sonunda, tanınmayacak hale getirilerek öldürülen yalancılar vardı. Dante’nin bu son hendeği yalancılara ayırmasının sebebi büyük ihtimalle bir dizi yalan yüzünden çok sevdiği Floransa’dan sürgün edilmiş olmasıdır.
Floransa’dan sürgün edilen Dante’nin ölüsünün bile Foransaya girmesi yasaktı, bu yüzden cesedi Revennay’a gömülmüştü ama gerçek aşkı beatrice Floransa’da gömülü olduğu için ve dante Floransay’ı çok sevdiği için ölüm maskesi Floransa’da bulunan Vecchio Sarayın’a koyularak onu onurlandırmışlardır. Ölüm maskesinin Floransa’da olması bana, sonunda Dante’nin yuvasına dönmesine izin verildiğini hissettirdi.