Oldum olası romanları tutkuyla seven biriydim. Çoğu zaman okumak, bazen yazmak eylemi; hatta sadece hayali, beni mutlu etmeye yeterdi. Ancak başkalarına ya da kendime; neden okumayı ve yazmayı bu kadar çok sevdiğimi ifade etmeye çalıştığımda, içimden bir his bana yeterince güçlü kelimeleri bulamadığımı fısıldardı. Sanki dış dünyayla olan ortak frekansı bir türlü bulamıyor ve bu sevgimi ona çözümleyemiyordum. Bahsettiğim his hiçbir zaman romanlarla olan bağımı zayıflatmadı. Aksine; zararsız bir gizemimiz, aramızda kalan naif bir sır olarak saydık biz bunu. Biz dedim çünkü onları canlı sayardım. Birbirini kovalayan saniyeler hangi mekanı, hali ve daha nicesini yaşatırsa yaşatsın; avuçlarımın içinde olan bir kalp gibiydi romanlar. Her bir romanda, ruhumun kelebekleri artardı. Ölümsüz kelebekleri… Gılgamış’tan uçup parmaklarıma konan bu renkleri, galiba başka hiçbir anda bulamıyordum. Ben sayfaları açtıkça, onların kanatları daha bir güzelleşir ve dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun; bir bahar içimi kaplardı. Yüzüme meraklı bir tebessüm yerleşir, bakışlarım iyimserleşirdi. Çünkü ben artık başka bir dünyadaydım ve en önemlisi de; huzurluydum. Geri dönmek zorunda kaldığımda; son kez mavinin kokusunu içime çeker, kahramana gözlerimle söz vererek en kısa zamanda tekrar geleceğimi söyler; griye dönüp, kirpiklerime dolaşan maviyle hayli can sıkıcı şeylere tahammül etmeye çalışırdım. Bunu sağlayan, hayata değil; hayalgücüne olan inancımdı. Biliyordum ki; ne olursa olsun, onlar beni çağırır, benimser, sakinleştirir ve belki de  hiçbir insanda asla bulamayacağım ömür boyu dostluğu hep sessiz ama hep de seslerini duyabileceğim şekilde; hem de çıkarsızca sunarlardı. Ben istediğim sürece daima yanımda olacaklarını ve bunu gönülden yapacaklarını bilirdim.

Ben bir Orhan Pamuk hayranı değilim. Ama ‘Saf ve Düşünceli Romancı’ isimli kitabı, bana ve benim gibi okumayı ya da yazmayı sevenlere kendilerinden çok fazla şeyi, oldukça akıcı ve duru bir ifadeyle anlatıyor. Sizin hissettiklerinizi hisseden birinin içten sözleri, ‘İşte bu!’ dedirtecek. Bu ikisinden haz almayanlar ve neden onca insanın yazına bu kadar değer verdiğini anlamak isteyenler de bu kitaba biraz göz atarak romanın engin dünyasına kolayca kapılabilir ve yazarın yardımıyla kendilerine sonsuz bir alemin kapısını açabilirler. Yazarı daha önce okumuş olmak durumunda değilsiniz, ama okurken kendinizi karşılıklı bir empati içerisinde bulacağınıza ve bundan memnun kalacağınıza emin olabilirsiniz.

Sadece Orhan Pamuk’la ilgili değil, gerek klasiklere imza atmış gerekse günümüzün popüler kitaplarına isimlerini kazımış yazarların sanatlarıyla ilgili düşüncelerini, yazarkenki hallerini burada bulabilirsiniz. Belki de en sevdiğiniz yazarların anılarını ya da ipuçlarını okuma şansı elde edersiniz.

Kitap adım adım işleyişiyle kafanızdaki sorulara cevap verecek. Birkaç örnek verelim; romancı nerede kendisini, nerede başkalarını anlatır? Roman kahramanlarıyla gerçek insanlar arasındaki ilişki nedir? Roman sanatıyla şiirin, resmin ve sanatın ilişkisi nedir? Romanı gerçek yapan gizli merkez nedir ve nasıl kurulur?

Eğer bir gün bir roman yazma düşüncesi sizi heyecanlandırıyorsa, Saf ve Düşünceli Romancı’yı başucunuzdan eksik etmeyin. Bilmeniz gereken ve daha önce aklınıza dahi gelmemiş pek çok değerli bilgiyi, deneyimli bir kalemden öğrenmek, büyük şans olsa gerek.

‘Sıradan şeylere yeniliğin çekiciliğini vermek ve doğaüstü bir şeye yakın bir duygu uyandırabilmek için aklı alışkanlıkların uyuşturucu yanından uzaklaştırıp, zekamızı önümüzdeki alemin hoşluğuna ve harikalığına yöneltmek için… ’ – Wordsworth

Leave a Reply