Bu yazımda, 29 Mart Cumartesi günü katıldığım, Bilkent Üniversitesi konferans salonunda gerçekleştirilen Bilim, Özgür Düşünce ve Sekülerizm etkinliğinden esinlenerek bilimsel bilgiden bahsetmek istedim. Programın genelinden bahsetmek gerekirse, ilk önce Cosmos Belgeseli ile başlayan program ardından Evrim Ağacı’nın kurucusu Çağrı Mert Bakırcı’nın video sunumuyla devam etti. Daha sonra eski TUBITAK başkanı ve ODTU Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Namık Kemal Pak, ardından İTÜ Fizik Bölümü’nden Kerem Cankocak konferanslarını verdiler. Ve son olarak, Işıl Arıcan’ın video sunumu ve Sean Faircloth’ un konuşmasıyla program son buldu.
Öncelikle sekülerizmin tanımına bakacak olursak, sekülerizm en kaba tabirle din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve farklı dinler ve inanışlardan olan kişilerin hukukta aynı haklara sahip olması diye nitelendirilebilir. Bilimde sekülerizm ise dini ve bilimsel konuların birbirinden ayrı tutulması gerektiğini savunur. Bu etkinlikte neden bilimsel ve özgür düşüncenin önemli olduğu ve sekülerizmin bunlara nasıl bir zemin hazırladığı üzerine konuşmalar yapıldı.
Öncelikle Türkiye bazında baktığımızda, bilimsel ilerlemenin çok fazla desteklenmediğini görmemiz mümkündür. Bunun en büyük nedeni ise, bilim ve dinin çakışmasını öne sürerek aslında bilimden korkmaktır. Bu ise doğal olarak aydınlanmayı önlemektedir. Yüzlerce yıl önce kilisenin bilim adamlarına karşı sergilediği bu tutumu sergilemek maalesef ki ilerleme adına toplumlara hiçbir şey katmamaktadır. Hatta ve hatta daha da gerilere gitmemize sebep olmaktadır. İkinci bir neden ise kısa vadeli düşünmektir. Çünkü bilimde yapılan işlerle kısa vadede ekonomik sonuçlar almak mümkün değildir, bilim sabır ve zaman işidir. Fakat, sonuca varıldığı takdirde ekonomiyi tamamen değiştirecek katkılar sağlamaktadır. Rasyonel ve ilerici düşünemeyen topluluklar bu gerçeği göz ardı etmektedirler. Ve doğal olarak ta bilim insanlarını gereksiz ve lüks işlerle uğraşan kimseler görmek, onlara verilen desteğin azalmasına neden olmaktadır.
Her tartışmada ortaya atılan tarafsız görüş kavramının önemini de hepimiz kavramış durumdayız. Peki nasıl tarafsız olunur? En tarafsız kavram şüphesiz bilimdir çünkü doğruluğu ve yanlışlığı yapılan deneylerle teyit edilebilecek niteliktedir. Konferans’ta Namık Kemal Pak hocamızın kullandığı ve durumu baştan sona açıklayan bir cümle vardı, kendisi bilim için “Bilim insanların manipule edilmesini engelleyen en önemli unsurdur.” demişti. Çünkü bilim kullanarak bir insanı kandırmak, mümkün olmayan bir olgudur. Kişi, bunun doğru veya yanlış olduğunu kendisi test edebilmektedir.
Bilimin tarafsızlıktaki önemi düşünüldüğü zaman, bilim düşmalığının olduğu bir yerde bilimsel düşünmeye, tarafsızlığa ve dolayısıyla da fikir özgürlüğüne çok fazla olanak verilmemektedir. İnsanlar hangi düşünceyi benimsiyor olurlarsa olsunlar bunu bilimsel düşünce eleğinden geçirdikten sonra, özgür bir şekilde söyleyebilme hakkına sahip olmalıdırlar. Bilimsel düşünce tarzını engellemeye çalışmak hiç kimseyi olmadığı gibi bizi de daha ileriye götürmeyecektir
yiğit
Din bilimin düşmanı değildir. İkisinin de ,eğer tahrif edilmemişlerse, amacı aynıdır: Gerçeğe ulaşmak… Gerçeğe nasıl ulaşılacaktır? Gerçeğe ulaşmada bilim tek başına yeterli midir? Cevap Kurt Gödel’den: bk. “Eksiklik Teoremi”(yeterli değildir). Avrupalıların dinleriyle çok acı tecrübeleri vardır. Din adamları denen güruh tarafından baskı altında tutulmuş, ezilmişlerdir. Buradan bir din karşıtlığı veya düşmanlığı doğmuştur. Böylece Müslüman geçinenler de bu kişilere inanıp dini yanlış tanımaktadırlar. Oysa İslam aklı kullanmayı emreder, bilime kesinlikle karşı değildir. Avrupalılar bilimlerini İslam bilginlerinin çalışmalarının üzerine eklemeler yaparak geliştirmişlerdir. Örnek olarak araştırma dahi yapmadan ilk akla gelen şeyler; Algebra(cebir), Alkali(el-Kali baz demektir, potasyumun simgesi “K” da buradan gelmektedir.)dir. İslam alimleri dinlerinin emrine uyup akıllarını işletmişler Avrupa’da cehalet hüküm sürerken onlar kütüphanelerde sabahlamışlardır. Dinler kaynaklarından uzaklaştıkça görülmeye başlayan bozukluklar yüzünden dine tamamen karşı çıkılması ne acıdır. Halbuki insanlar dini hiç bozulmamış olan kaynağından öğrenme imkanına da sahiptir. Gerçeği merak edenlere “vahiy” orada durmaktadır…
Esma Uçar
Sevgili Yiğit,
Değerli yorumun için teşekkür ederim.