Bu ilgi çekici başlığın öznesi olan aile, bilimle ilgilenen ilgilenmeyen pek çok insanın yakından tanıdığı, bilime ve bilimdışı konulara çok fazla katkısı olan güçlü bir soy isme sahip. Eski bir yazımda Paris’de ziyaret edilmesini şiddetle tavsiye ettiğim Pantheon anıt mezarından bahsetmiştim. Orada bilime tutkulu bir insanın ziyaret etmeyi önemseyeceği Marie Curie’nin kabrinin var olduğundan bahsetmiştim. Şimdi ikinci bir tavsiye olarak, Madam Curie’yi ziyaretinizin ardından, Patheon’a birkaç dakika yürüme mesafesindeki Curie müzesini de listeye eklemenizi önereceğim. Curie ailesini yakından tanımak, Madam Curie’in el yazmalarını görmek, yapılan bilimsel çalışmaları okumak, deneysel ekipmanları görmek, Madam Curie’nin laboratuvar ve ofisine girmek isterseniz bu müze size bunları sunacaktır.
Curie müzesi, Paris Üniversitesi’nin Fizik, Kimya ve Biyoloji bölümlerinin bulunduğu bir yerleşkenin küçük bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Küçük bir müze burası. Yarım saatinizi ayırarak tamamını gayet detaylı bir şekilde gezebilirsiniz. Bu noktada, belirtmek gerekir ki, müze ücretsiz. Yani verdiğiniz paranın karşılığını alma derdi olmaksızın keyifle gezilebiliyor.
Müze kendisini 4 farklı bölüm ile ifade ediyor ve sıralama bilinçli bir şekilde yapılmış. İlk olarak 5 Nobelli Aile (The Family with five Nobel Prices) bölümünü geziyorsunuz. Bu bölüm, genel olarak Curie ailesini tanıtmak ve doğrusu onlara hayranlık uyandırmak için tasarlanmış (hayran olmamak elde değil.). Bu bölümde Curie ailesinin 4 üyesinin (Marie Curie 2, eşi Pierre Curie 1, büyük kızı Irene Curie 1, Irene’nin kocası Frederic Joliot 1) toplamda 5 Nobel ödülüne layık görüldüğünü öğreniyoruz. Tam bu bilginin çarpıcılığıyla boğuşurken, ailenden bir de edebiyat yazarı çıktığını öğreniyoruz. Madam Curie’nin küçük kızı Eve Curie, ailenin bilimle uğraşmayan tek üyesi olarak karşımıza çıkıyor. Edebiyat ile uğraşan Eve’in annesinin biyografisini kaleme aldığı eseri de müzede sergileniyor.
Müzenin ikinci bölümü 20. Yüzyıla damgasını vuran, gerçeklik ve mitoloji arasında kapana kısılmış Radyum elementi üzerine hazırlanmış. Bu bölümde, Radyum’un dönemin cahilane toplumunda, nasıl olağanüstü ve hatta büyülü kabul edildiğini öğreniyoruz. 1898 yılında Pierre ve Marie Curie çifti tarafından keşfedilen bu elementin son derece radyoaktif ve tehlikeli olmasına rağmen sağlık ve güzellik ürünlerinde kullanıldığını ve insanlarda uzun vadeli, çok ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını öğreniyoruz. Bu konu ile ilgili bir örnek olarak yazar arkadaşlarımdan Kenan Şahin’in Radyum Kızları yazısını okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Müzenin üçüncü bölümünde ise -şahsen benim favorim- Madam Curie’nin makalelerini yazıp, misafirlerini kabul ettiği ofisini ve araştırmalarını yaptığı laboratuvarını görüyoruz. Laboratuvar ve ofis bir kapı ile birbirlerine bağlanıyor. Buraya geldiğinizde, beyaz önlüğünü giyip deneylerini yapan, verilerini not eden ve hemen ofisine geçip bulgularını kağıda döken Madam Curie hayali gözünüzde canlanıyor. Şahsi tecrübemde bu hayal, bilim çalışan bir öğrenci için muazzam bir motivasyon ve ilham kaynağı özelliği taşıyor. Bir fizik öğrencisi olarak, eve gelir gelmez tatil günümde fizik kitabıma yönelmemde bu bölümün katkısı büyük.
Dördüncü ve son bölümde ise Madam Curie tarafından kurulan ve hala aktif olarak çalışan Radium Enstitüsü’nün kanser ile mücadele için yaptığı güncel çalışmalar sergileniyor. Bu dört bölümün tamamımda da, Madam Curie’nin ve ailesinin bizzat kullandığı deneysel ekipmanları ve el yazması eserleri görmek de mümkün. Ayrıca bu ekipmanların nasıl çalıştığı da gayet detaylı bir şekilde açıklanmış. Yine de onları deney esnasında çalışırken görmek çok daha aydınlatıcı olurdu fakat açıklamalar da oldukça anlaşılır bir dille yazılmış. Son olarak müzeyi bitirdikten sonra, müzenin arka tarafında Marie ve Pierre Curie çiftinin heykelinin bulunduğu küçük ve sevimli bir bahçe görüyoruz. Gezinize devam etmeden önce bu sessiz ve huzurlu bahçede biraz mola verip, dinlenebilirsiniz. Ardından Fen fakültesi yerleşkesinde biraz dolaşıp, turunuza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
Curie müzesi, küçük ama çok bilgilendirici, bilime ilgi duyan herkesi tatmin edecek güzel bir mekan. Paris’in muazzam sanat ve tarih müzelerinin yanında doğal olarak önemsenmeyen ve ziyaret edilmeyen bu müzeyi size detaylı bir şekilde tanıtmak istedim. Bu müzeyi ziyaret etmek isteyen ama kısıtlı zamandan dolayı es geçmek zorunda hissedenlere şöyle bir yol önerebilirim. Curie müzesine çok yakın 2 tane mutlaka görülmesi gereken önemli nokta var. Birisi daha önceki yazımda uzun uzun anlattığım Pantheon anıt mezarı, diğeri ise Paris’in en güzel parklarından olan Luksenburg parkı. Curie müzesi bu iki noktanın arasında bulunuyor. Paris seyahatinizin, Pantheon ve Lüksenburg parkına ayırdığınız gününüzde yarım saat içinde ve ücretsiz olarak gezebileceğiniz bu müzeyi de programınıza eklemenizi tavsiye ederim. Programınızı bozmayacağı gibi, herkesin bilmediği güzel bir mekan olarak Paris seyahatinize renk katacaktır. Bu 5 Nobel ödülü kazanmış ailenin çalışmalarını yaptığı mekanlarda dolaşmak kimse için vakit kaybı olmaz diye düşünüyorum. Umuyorum ziyaret ettiğinizde haksız olduğumu düşünmeyeceksiniz.
Figen Balamir
Uğur Bey, bu harika tanıtım için teşekkürler. Paris’e gittiğim zaman bu yazdıklarınızı hatırlayacağım.
SAGOLASIN CANIM .HADI BAKALIM BIZI AYDINLATMAYA DEVAM
SEVGILI UGUR .OYLE GUZEL GEZDIM KI SAYENDE .GEREKEN YERLERDE DURAKLADIM INCELEDIM .CIKISTADA KAHRAMAN BILIM INSANLARINI TESEKKURLE SELAMLADIM .
Behçet Uğur Töreyin
Akıcı bir üslûpla tanıtmış olduğunuz bu müzeyi gezmek için sabırsızlanıyorum. Yazılarınızın sürmesini dilerim.
Kenan Şahin
Ne yazık ki gözden ırak kalmış bu müzeyi yazıya taşıdığın için çok teşekkürler değerli arkadaşım..