Su, insanoğlunun varoluşunun en önemli kaynaklarından biridir. Bu nedenle suya kolayca ulaşmak, depolamak ve sivil halkın kullanımını sağlamak, yüzlerce yıldır medeniyetlerin en büyük kaygısı olmuştur.

Sarnıç, yeraltı suyu deposu anlamına gelir. Bazen kazı sonucunda doğal olarak ortaya çıkan bu depolar, genellikle özel olarak sonradan açılmış depolardan oluşur. Yağmur sularının veya şehir dışındaki belirli kaynaklardan yönlendirilen suların biriktirilmesine yarar. Arapça ‘sıhrîc’ kelimesinden gelir.

Sarnıçların üstü açık veya kapalı olabilir. Yine de, sarnıçların temel amacı temiz suyu depolamaktır. Güneş altında uzun süre kalan suyun temizliğinin uzun süre muhafaza edileceği düşünülemez. Dolayısıyla sarnıçların üzeri genellikle kapalıdır. Isıyı engellemek amacıyla, su depoları taş tuğlalar ile çevrelenir ve su geçirmez harçlar ile sıvanır. Bunlar genellikle dikdörtgen modelli, düz taban üzerindedir. Eşit mesafeli mermer sütunlara oturtulmuştur. Işık alması için çapraz açılardan pencereler açılmıştır.

Kapalı sarnıçların en ünlü örneği Yerebatan Sarnıcı’dır. 9800 m2 hacme sahip bu sarnıç, 100.000 tona yakın su depolama kapasitesine sahiptir. Her biri 9 metre yüksekliğine, 4,80 metre eşit uzaklıklarla konumlandırılmış 336 sütunla desteklenmiştir. Medusa başı gibi efsanevi figürlerle oluşturulmuş sütunlar ise dönemin eski ve değerli yapılarından toplanmıştır.

Yerebatan Sarnıcı’nın özellikli sütunları.

Sarnıcın üst kısmı olası çökmeleri engellemek adına kemerler ile desteklenmiştir. Sarnıçların temel özellikleri arasında yukarıda işaret ettiğimiz su geçirmezlik ise, Horasan Harcı ile sağlanmıştır. Horasan Harcı, Antik Yunan’dan bu yana, çimento yokken kullanılan bir harçtır. Kırılmış kiremit, tuğla ve hatta çömlek gibi pişmiş killer toplanır. Öğütülür ve toz haline getirilir. Bu karışıma ‘Horasan’ denir. Su ve kireç ile harç haline getirilip bağlanır. Sadece sarnıçların değil, Ayasofya ve Süleymaniye Camilerinin de harcı Horasan’dır. Dolayısıyla restorasyonlarda da Horasan kullanılmaktadır.

Bir Osmanlı hamamında kullanılan Horasan harcı.

Açık sarnıçlar ise yağmur suyunu tutmayı hedeflediğinden şehrin yüksek bölgelerine inşa edilir. Bunlar orta derinlikte, duvarlarla çevrili yapılardır. Bakırköy’deki Fil Damı sarnıcı açık sarnıçlara bir örnektir. 125.000 m3 su taşıma kapasitesine sahiptir. Dönemin Bizans ordusuna su sağlamaktadır.

Fildamı sarnıcı.

5000 yıllık su sarnıçları olduğu bilinmektedir. Fakat günümüze bütünüyle ulaşan su sarnıçları, yerleşik hayata geçişten sonraki dönemde yapılmıştır. Su sarnıçlarının ilk kullanım amacı, tarımsal arazileri sulamaktır. Şehir nüfuslarının artması ve su kaynaklarından uzak yerleşim merkezlerinin oluşmaya başlaması ile su sarnıçları günlük amaçla kullanıma geçmiştir.

Anadolu’da pek çok farklı noktada su sarnıçları görülebilir. Kimi hala su deposu olarak kullanılmakta; kimi ise modern yapıların altında kullanım dışı kalmıştır.

Ülkemizde sayıca en fazla su sarnıcı İstanbul’da bulunmaktadır. Bunun sebebi, İstanbul’un üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen, yeterli içme suyu kaynağına sahip olmamasıdır. Kurak yaz aylarında halkın su ihtiyacı ancak sarnıçlarla karşılanabilmekteydi. Bunca sarnıcın inşa edilmesinin bir diğer nedeni ise, Bizans dönemindeki kuşatma zamanlarında, surların dışından tatlı su temin edilememesidir.

Sayılan nedenlerle Trakya ormanlarından taşınan sular ve yağmur sularının depolanması ile işleyen yüzlerce sarnıç yapılmıştır. Kent sarnıçları ve sivillere ait evlerde kullanılan bireysel ve bağımsız sarnıçlar da ele alındığında, 1.000.000 m3 su kapasitesine ulaşan İstanbul, dünyanın en büyük su stokuna sahipti. Öyle ki, sadece Topkapı Sarayı’nın altında yaklaşık 40 küçük sarnıç bulunmaktadır.

İstanbul’un bilinen en eski sarnıcı Binbirdirek Sarnıcı’dır. Yerebatan Sarnıcı’ndan sonra kentin en büyük su deposudur. 40.000 m3 su hacmine sahiptir. Milattan sonra 4. yüzyılda yapılmıştır. Her ne kadar ‘Binbirdirek’ diye adlandırılsa da, içinde sadece 224 sütun vardır. Bir rivayete göre, üst üste bindirilmiş sütunlardan oluşması sebebiyle asıl adı “Bindirdirek”tir. Ancak adı zamanla “Binbirdirek”e evrilmiştir. Sütunların üstünde bulunan Yunanca harfler, sarnıcı inşa eden taş ustalarında işlenmiştir.

“Bindirdirek” Sarcı’nın birbiri üzerine bindirilerek inşa edilen sütunları.

Sarnıçlar, Türk Edebiyatı’nda önemli mekan unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Reşad Ekrem Koçu’nun ‘Binbirdirek Batakhanesi’ adlı romanında, 17. yüzyıl IV. Murat döneminden bu yana anlatılagelen bir meddah hikayesi anlatılır. Bu hikayeye göre, Fazlı Paşa’nın kızı Cevahirli Hanımsultan (Gevherli Hanım) varlıklı kimseleri sarayına çekmektedir. Kimi zaman onları Binbirdirek Sarnıcı’na hapsederek, kimi zaman ise bu sarnıçta öldürerek servetlerine el koymaktadır. Sarnıçların karanlık yeraltı karakterlerinden ötürü, çoğu kez kasvetli polisiye ve korku romanlarında rastlanmaktadır.

Her geçen yıl yeni su sarnıçları keşfedilmeye ve gün yüzüne çıkarılmaya devam etmektedir. Bazı apartmanların bodrum katlarında bile tarihi sarnıçlara rastlanmaktadır. Örneğin, yakın zamanda Eminönü’ndeki Limon Apartmanı’nın bodrumunda tarihi bir sarnıç olduğu tespit edilmiştir. Bu gibi sarnıçlar restore edilerek müzeleştirilmektedir.

Sonuç olarak, sarnıçlar yüzyıllardır ülkemiz üzerinde sulama ve günlük ihtiyaçlar dahilinde su kaynağı olarak kullanılmış depolardır. Günümüzde turistik amaçlarla halka açılmıştır. İçindeki tarihi eserler ve müzeler ile bu eşsiz yapılar ziyaretlerimizi beklemektedir.

 

Kaynakça:

  1. https://www.yerebatan.com/tr/hakkimizda
  2. https://dergipark.org.tr/download/article-file/572794
  3. https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/istanbulun-sarniclari/1154572
  4. http://ozhanozturk.com/2017/istanbul-sarniclari-konstantinopolisin-su-depolari/
  5. https://blog.mesa.com.tr/2018/istanbulun-sakli-tarihi-konstantinopolis-sarniclari/

Leave a Reply