Kalp hastalıklarının ortaya çıkmasında, genetik etkenlerin yanı sıra çevresel fak­törler ve yaşam tarzı da önemli rol oynamaktadır. Literatürde, gene­tik yatkınlığın mı yoksa yaşam alış­kanlıklarının mı kalp hastalıkları için daha etkili olduğu sorusuna yanıt arayan araştırmalar bulunmaktadır. Amerikan Kalp Birliği, kalp damar hastalıklarının ortaya çıkmasında genetik etkenlerden çok bireyin yaşam tarzının, özellikle de çocukluk ve orta yaş arasında geçen dönemin etkili olduğunu bildirmiştir. Bunun anlamı, sağlıksız bir yaşam tarzının, elverişli bir genetik zemini olan kişilerde kalp rahatsızlığını kolay­ca tetikleyebileceğidir. Son yıllarda genomlar üzerinde yürütülen çeşitli ça­lışmalarda; obezite, diyabet ve kalp rahatsızlığı riski ile ilişkili genler farklı popülasyon gruplarında tespit edilmiştir. Günümüzde, elde edilen bu sonuçların yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarıyla iliş­kileri araştırılmaktadır.

SON ARAŞTIRMA

Hindistan ve İngiltere’de yürütülen yakın zamanlı bir çalışmada, “MC4R” ve “TCF7L2” genleri ile kardiyovasküler ve meta­bolik özellikler arasındaki ilişki, farklı diyet biçimleri ve fiziksel aktivite düzeylerine göre incelenmiştir. Çalışmanın sonuçlarında, düşük yağlı beslenen kişilerin riskli gen varyantı taşımalarına rağmen daha iyi ko­lesterol seviyesine sahip oldukla­rı; özellikle, çoklu doy­mamış yağ asitlerinin (ÇDYA) düşük oranda bulunduğu beslenme tipinde, aynı TCF7L2 gen varyantının taşınmasına rağmen HDL seviyelerinin daha yük­sek olduğu bildirilmiştir. Sedanter yaşam tarzı süren bireylerde ise kalp hastalık­larına yakalanma riskinin daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada sonuç olarak,   diabetes mellitus ve kardiyovasküler hastalık geliştirmeye yatkın kişilerde; sağlıklı beslenme, doğru fiziksel aktivite ve sağlıklı bir yaşam tarzı ile risklerin azaltabileceği bildirilmektedir. Son yıllarda kalp ve damar hastalıklarının daha genç yaşlarda görülmesi de genetik yatkınlıkla birlikte değişen beslenme alışkanlıkları ve azalan fiziksel etkinlik seviyesinin de etkili olduğunu doğrulamaktadır.

Bu nedenle, genetik yapının değiştirilemeyecek bir etken olarak ele alınmasından çok bireyler tarafından değiştirilebilecek yaşam tarzı öğeleri üzerinde durulması; sağlıklı yaşama uygun diyet tüketilmesi, sigara ve alkol tüketiminden kaçınılması, stresle başa çıkma yöntemlerinin benimsenmesi ve fiziksel aktivite düzeyinin arttırılması önerilmektedir.

NOT: Ne yazık ki videonun Türkçe alt yazısı bulunmamaktadır.

Kaynakça:

  1. https://health.spectator.co.uk/heart-disease-genes-lifestyle-best-answer-yet/

Leave a Reply