Uzuv Hayalet Olur Mu? // Hande Eylül MEMİKOĞLU

Merhaba sevgili GazeteBilkent okurlarımız! Gazetemizde başlattığımız yeni uygulamamızla misafir yazarlarımızın çalışmalarını sizlerle paylaşıyoruz. Yazmayı seven ve çalışmalarını okuyucularımızla paylaşmak isteyen herkes için başlattığımız köşemizde sizler de yer alabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarımızdan ya da gazetebilkent.gb@gmail.com adresinden bizlere ulaşarak yazılarınızı gönderebilirsiniz. Gazetemize sağlayacağınız katkıları büyük bir merak ve heyecanla bekliyoruz, keyifli okumalar dileriz!

Şimdi, sizleri misafir yazarımız Hande Eylül Memikoğlu‘nun ilk yazısıyla baş başa bırakıyoruz…

1862’de George Deadlow, düşman hattının yirmi yedi kilometrelik kısmını geçtiğinde pusuya düşürüldü, sol pazusu ve sağ omuzundan olmak üzere iki kolundan vuruldu. Altı hafta devam eden ağrılarından sonra doktor kolunu kesmeği önerdiğinde Dedlow kolunu kaybetmeyi kabul etti.

İyileştikten sonra Dedlow güneyli bir esirle takas edildi. ABD tarihinin en kanlı çarpışmalarından birinde yoğun çapraz ateş altında kaldı. Dedlow bu kez iki bacağından vuruldu. İki uyluk kemiği de paramparça bir halde bir ağacın altında uyandığında şoktaydı. İki cerrah, Dedlow farkında olmadan iki bacağını da kesmeye karar vermişlerdi.

Konfederasyon cerrahları genellikle uzvun etrafındaki deriyi çepeçevre kesiyor, ardından gömlek kolu gibi yukarı kıvırıyorlardı. Kas ve kemiği testere ile kestikten sonra uzuvdan kalan kısmı sarmak için deriyi indiriyorlardı. Bu yöntem daha az enfeksiyona neden oluyor ve daha küçük yara izleri bırakıyordu.

Dedlow ameliyatından sonra baldırlarında kramplarla uyanmıştı. Zorlukla bir hastane görevlisi çağırdı, “sol baldırımı ovun. “

“Baldır mı? Baldırın yok ki, “ dedi görevli. “ Kesildi onlar. “

“ Benden iyi mi bileceksin. Bacaklarımda ağrı var. “

“ Bir yaşıma daha girdim. Bacağın yok ki senin. “ Dedlow olanları şöyle anımsıyordu : “ Örtüleri açtı ve dehşetime rağmen bana gösterdi…”

Dedlow 1864’te, Philadelphia’daki South Street hastanesine sevk edildi. Yine de bedeninin kaybettiği beşte dörtlük kısmını bir şekilde hala hissedebiliyordu. Olmayan parmaklarında acıyı duyuyor, ayak başparmaklarının kıpırdadığını biliyordu. Meraktan hastanedeki diğer hastalarla görüşmeler yapmaya başladı ve hepsinin aynı durumda olduklarını keşfetti. Dedlow bu duyumları neye yoracağını bilemiyordu. Birkaç aydan sonra kendisi gibi harp malulü, bir çavuşla tanıştı. Ölmüşlerin ruhlarıyla iletişim kurmaktan bahsetmeye başladılar. Çavuş Dedlow’u ertesi gün ruh çağırma seansına katılmaya ikna etti.

Rahibe Euphemia, Dedlow’a yaklaştı. Ona görmek istediği birini içinden çağırmasını söyledi. Dedlow’un aklına çılgınca bir fikir gelmişti. Euphemia ruhların adlarını sorduğunda, esrarengiz bir biçimde “ABD Ordusu Tıp Müzesi No: 3486 ,3487 “diye işaret ettiler. Dedlow’un bacakları görünüşe göre 3486 ve 3487 olarak numaralandırılmıştı ve Euphemia  Dedlow’un istediğini yerine getirerek onları seansa çağırmıştı.

Dedlow’un hikayesi bu noktada yeniden yön değiştiriyordu. Aniden haykırdı ve oturduğu yerde doğrulmaya başladı, olmayan bacaklarının uyluk kemiklerine yeniden bağlandığını hissediyordu. Bir saniye sonra vücudu dikleşti ve ileriye doğru sendelemeye başladı. Bacakları yok olmadan önce odanın ortasına kadar geldi ve oracıkta yere yığıldı.

 

Nörolog Silas Weir Mitchell, fantom uzuvların(hayalet uzuvların) nasıl ortaya çıktığına dair birbiriyle ilişkili birkaç teori ortaya attı. Hastaların uzuvlarının kesildiği yerlerde, çoğunlukla alttaki sinirlerin koptuğu bölgelerde kabarıklar vardı. Bu kabarıklar temasa oldukça duyarlıydı, hala sinirlerin etkin olduğunu ve beyne sinyal gönderdiği sonucuna vardı.

Mitchell büyük bir adım atarak, kabarık sinir uçlarına elektrik akımı verdiğinde adam olmayan bileğinin ve olmayan elinin aniden cisimleştiğini hissetmişti. Tıpkı George Dedlow’un ruh çağırma seansında yaşadıkları gibi. Beyin gerçekten de kopmuş uzvun kalan ucundan uyarı aldığını kanıtlıyordu.

Wilder Penfield, bu konuda beyin tüm beden yüzeyinin bir haritası bulunur, bedenin her yarısı diğer taraf beyin yarısında haritalanmıştır. Özellikle önemli bölümler, orantısız bir şekilde çok büyük alanlar kapsamaktadır. Örneğin, dudaklar ve el parmaklarıyla ilgili alanlar bedenin tüm gövdesiyle ilgili alan kadar çok yer kaplar.

                                         Şekil 1 ve Şekil 2 Wilder Penfield beden yüzeyi haritası

Bir başka hipotez ise Ramachandran’dan geliyor. Hasta kolunu kaybedince, normalde elden beynin kolu kontrol eden bölgesine giden sinir uyarıları bir anda durur. Beynin bu bölgesine koldan uyarı gelmeyince bu bölgenin hemen yanı başındaki yüzü kontrol eden bölgeye gelen uyarılar, eli kontrol eden bölgeye de dağılmaya başlar. Böylece hasta hala hissetmeye, ama bu defa yüzünde hissetmeye devam eder.

Bu hipotezler göz önüne alındığında fantom uzuvların oluşması sırasında hem beyinde birtakım yeni bağlantılar ortaya çıkmış hem de bu yeni bağlantılar beklenen işlevleri yerine getirmeye başlamıştır. Bu durumları görsel aldatmaca ile beyne uzuvların istenileni yaptığı izlenimi verilirse beynin öğrendiği silinebilir mi?

Bunu yapmanın bir yolu sanal gerçeklikti. Ramachandran bilgisayar programcısı arkadaşlarına böyle bir şeyin ne kadara mal olacağını sorduğunda iki milyon cevabını alınca bu fikrinden vazgeçti ama fikrini deneme düşüncesinden vazgeçmedi. Ramachandran bu soruna çok ucuz bir çözüm buldu 10 dolarlık bir ayna ! Bu fikrini ilk defa motosiklet kazası sonucu sol kolu olmayan bir hasta üzerinde denedi. Ayna yöntemi olarak da bilinen bu tedavi yönteminde hastanın ampute uzuvları ve sağlam uzuvları, ortasında ayna olan kutuya şekildeki gibi koyulur ve sağlam olan uzuva bakmalar istenir. Birkaç seans sonra hastaların ağrılarında çok ciddi oranda azalmalar kaydedilmiştir.

Bu deneyler bütün sağlam görüntüsüne rağmen beden imgeniz birkaç basit hileyle derinden etkilenebilecek kadar bütünüyle geçici içsel bir  yapıdır. Genleriniz aracılığıyla çocuklarınıza aktarmak için geçici olarak yarattığınız bir kılıftır. Ramachandran “Bizzat kendi bedenimiz, beynimizin tamamen kendi çıkarımız için yapılandırdığı bir hayalettir.”diyerek bu durumu çok iddialı bir açıklamayla taçlandırmaktadır.

Kaynakça:

Kean,Sam.İnsan Beyninin Gizemi. Kolektif Kitap.2016

https://prezi.com/nn-kvotcpenz/hayalet-uzuv-sendromu/

Leave a Reply