Yüzen Şehirler Gerçek Mi? // Nurşen Erginsoy

Merhaba sevgili GazeteBilkent okurlarımız! Gazetemizde başlattığımız yeni uygulamamızla misafir yazarlarımızın çalışmalarını sizlerle paylaşıyoruz. Yazmayı seven ve çalışmalarını okuyucularımızla paylaşmak isteyen herkes için başlattığımız köşemizde sizler de yer alabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarımızdan ya da gazetebilkent.gb@gmail.com adresinden bizlere ulaşarak yazılarınızı gönderebilirsiniz. Gazetemize sağlayacağınız katkıları büyük bir merak ve heyecanla bekliyoruz, keyifli okumalar dileriz!

Şimdi, sizleri misafir yazarımız Nurşen ERGİNSOY‘un beşinci yazısıyla baş başa bırakıyoruz…

Yüzen şehirler kavramı, alışılmışın ötesinde, ütopyaya benziyor. Bu hayali noktaya belki de bir adım daha yaklaşmak adına geçtiğimiz zamanlarda ‘yüzen şehir’ ilkesi ile BM destekli bir çalışma başlatıldı. Kendi elektrik ve besinlerini üretmesi beklenen sürdürülebilir yeni yapılar, deniz seviyelerinin yükselmesi tehdidine karşı dayanıklı şekilde tasarlanmış ve gelecekte özellikle suya batacak şehir sakinlerinin bu yüzen şehirlere yerleştirilmesi planlanıyor.

BM‘nin sürdürülebilir kentsel gelişim odaklı çalışmasında, denizin doğal tabiatını öldürmeden insanlığın barınma, enerji, gıda ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yeni bir endüstri alanı oluşturulması planlanıyor. Özellikle sanayileşme, ulaşım, petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil kaynakların kullanımı gibi faaliyetlerin zaman içerisinde ciddi şekilde artması ve yaşamak için yeni yollar aranmasının bu alandaki çalışmalarda tetikleyici rol üstlendiği görülüyor.

Araştırmacılar, küresel ısınma ile birlikte su kaynaklarının tükeneceğini, kuraklık ve çölleşme gibi doğal oluşumların başlayacağını belirtiyorlar. Hava sıcaklığının her 1 derecelik artışında, buzulların erimesi ile okyanus sularının 1 metre kadar yükseleceği öngörülüyor. Gelişmekte olan ülkelerde 50 milyondan fazla insanı etkileyebileceği tahmin ediliyor. Küresel ısınmanın devam etmesi ile de 250 milyona yakın insanın ‘iklim mültecisi’ olması öngörülüyor.

Geçtiğimiz haftalarda projelendirilen ve genel hatlarıyla proje bitmiş resmi medyaya sunulan Oceanix City, altıgen yapılarda birbirine yakın köylerden oluşan yaklaşık 10 bin nüfuslu bir şehir. Araba, kamyon gibi herhangi bir kara ulaşım aracı bulunmuyor, bunun yerine deniz araçları ve dronelar ulaşım için kullanılacak.

Marka ismi ile dünyanın ilk sürdürülebilir yüzen şehri Oceanix, her biri yaklaşık 300 kişiyi barındırabilecek ve 10.000 kişi için etkili bir yaşam alanı oluşturabilecek, deniz tabanına demirlenmiş altıgen platformlardan oluşan bir grup olacaktır. Şehrin altındaki kafesler tarak, yosun veya diğer deniz ürünleri biçimlerini alabilir yapıda. Oceanix’in CEO ‘su Marc Collins Chen, büyük yüzen altyapı veya konut inşa etme teknolojisinin günümüzde mevcut olduğunu söyledi. Collins Chen BBC’ye verdiği demeçte, “İnsanların kafasındaki en büyük soru, bu şehirlerin gerçekten yüzebiliyor olmalarıdır.” Halen Sea City 2000 ‘i beklediğini dile getiren Chen, yüzen piramitlerin 1980 ‘lerde Usborne kitapları tarafından vaat edildiğini söyledi.

Her bir altıgen alanın birbirlerine ve de okyanus dibine bağlanmış şekilde olması planlanıyor. Bu sayede olumsuz hava koşullarına karşı savunma sağlanacak. Şehirde günümüz şehirleri gibi okullar, kütüphaneler, teknoloji merkezleri gibi yapılar bulunacak. Afet zamanlarında zarar gören temellerin kendi kendini iyileştirebilir özellikleri ile 3 kat daha sağlam bir sistem şehir temellerinde kullanılacak.

Leave a Reply