Hırvatistan 1 Temmuz 2013 tarihinden itibaren Avrupa Birliği’nin 28. üye ülkesi oldu. Hırvatistan’ın AB maearası 2003 yılında üyelik başvurusunda bulunması ile başladı. 2004 yılında AB tarafından aday ülke statüsü verildi. 2005 yılında müzakerelere başlayan Hırvatistan, 35 “müktesebat başlığı” tamamlayarak 1 Temmuz itibariyle AB üye ülkesi oldu.
Her ne kadar Hırvatistan AB üyesi olsada, Avrupa para birimi Euro’ya ve serbest dolaşım bölgesi Schengen’e girmeyecek. Slovenya’nın ardından AB’de ki 2. Eski Yugaslavya ülkesi olan Hırvatistan’da geçen sene halk oylamasında Hırvatların üçte ikisi evet demişti. AB’nin içinde bulunduğu ekonomik krizden dolayı üyeliğe karşı çıkanlar olsada Hırvatistan Başbakan Yardımcısı Vesna Pusiç sonucu bayram olarak değerlendirdi.
Türkiye’nin AB macerası ise , AB kurulmasından çok daha önce Avrupa Ekonomik Topluluğu’na 1963 yılındaki başvurusu ile başlayıp, 1987 yılında tam üyeliğe başvurusu ile devam etti. Türkiye, AB tarafından 1999’da tam üyeliğe aday olarak kabul edildi. Türkiye ve AB arasındaki üyelik müzakereleri de 2005 yılında başladı. Türkiye ile AB arasında henüz 35 başlıktan 13 başlığı açılabilmiş ve bunlardan sadece 1 tanesi kapatılabilmiş durumda. Hırvatistan ile Türkiye kıyaslandığında, Türkiye’nin kısa vadede şartlarını yerine getirmekten en uzak olduğu fasıllardan biri , “Çevre Faslı” olarak duruyor. Ekonomik olarak ise Hırvatistan’a kıyasla eksiğimiz yok fazlamız var denebilir.
Hırvatistan Cumhurbaşkanı Ivo Josipovic Türkiye’nin Hırvatistan’a göre olan ekonomik üstünlüğünü ve Hırvatistan’ın müzakereleri erken bitirmesini şu şekilde yorumladı:
“Eğer ekonomi AB üyeliği için tek kriter olsaydı, Türkiye bizden çok daha önce üye olurdu. Siyasî yapılanmanın demokratik standartlara sahip olması ve toplumların uyumlu şekilde bir arada bulunması da önemlidir.”
Hem Batı hem Doğu ile ilişkileri bulunan Türkiye’nin AB’de bulunmasının AB’nin stratejik menfaatine olduğunu ifade eden Josipovic, Ankara’nın AB üyeliğine destek vereceğini de sözlerine ekledi.
EKONOMİK AÇIDAN HIRVATİSTAN VE TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI
IMF ve Eurostat verilerinden derlenen bilgilere göre, Hırvatistan’ın, tam üyelik müzakerelerine başladığı 2005’teki Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYH) 44 milyar 785 milyon dolar seviyesinde bulunurken, 2012’de 57 milyar 102 milyon dolara yükseldi. Söz konusu rakamın 2013’te ise 60 milyar doları aşması bekleniyor. Dolayısıyla Hırvatistan, bu dönemde GSYH’sini yüzde 34,2 artırmış oldu.
Türkiye’nin ise 2005’te 482 milyar 685 milyon dolar olan hasılasını, 2012’de 794 milyar 468 milyon dolara, bu yılın sonu itibariyle de 851 milyar 817 milyon dolara yükseltmesi öngörülüyor. Böylece Türkiye söz konusu dönemde GSYH’sini yüzde 76,4 artırmış olacak.
2005’te Hırvatistan’da kişi başına gelir 10 bin dolar seviyelerinde bulunurken, bu rakam 2013 yılında 18 bin doar seviyesini yakalamış durumda. Dolaysıyla ülkenin milli gelirinde 8 yıllık dönemdeki artış %80 seviyesinde gerçekleşmiş oldu.
Türkiye’nin ise 2005 yılındaki kişi başına düşen geliri 7 bin dolarlar seviyesinde bulunurken, bu rakamın 2013 yılında 11 bin 236 dolar olması bekleniyor. Böylece ülkenin kişi başına düşen gelirindeki artış oranı yaklaşık %60 olacak.
Hırvatistan’ın 2005 yılında 12,7 olan işsizlik oranı son 4 yılda yükselme trendine girerken, Eurostat verilerine göre 2013 yılı Mayıs ayındaki işsizlik oranı yüzde %19,6 seviyesinde görünüyor.
Türkiye ise son 3-4 yıllık dönemde işsizlik oranını azaltmış bulunuyor. Ülkenin 2005’te yüzde 10,5 olan işsizlik oranının 2013 sonu itibariyle yüzde 9,3 olması bekleniyor.Bu oran %12 olan AB ortalamasının bile altında. Bu verilere bakıldığında Cumhurbaşkanı Josipovic’in yaptığı değerlendirmede çok haklı olduğu görülüyor.