Türkiye’de birçok Alman markasını kullanıyoruz. Elektrikli küçük ev aletlerinden otomotive, tekstilden iş makinelerine kadar bir çok ürün Almanya menşeli. Saral Büro Makinaları, Saruhan Şirketler Grubu ve Doğuş Holding bu distribütörlüklerin çoğunu elinde bulundurmakta. Türkiye ve Almanya arasında bu denli yoğun ilişkiler bulunmasına rağmen Alman firmaları direk olarak Türkiye’ye yatırımdan çekiniyordu. Bu durum yavaş yavaş değişmeye başladı. Büyük ölçekte olmasa da Alman yatırımları yaz aylarından günümüze kademeli olarak arttı.
Merkezi Kayıt Kuruluşu verilerine göre Türk sermaye piyasalarında yatırım yapan Alman firma sayısı 968 iken Ekim ayında 1425 olarak belirlendi. Bu da Temmuz ayından Ekim ayına kadar Almanların Türkiye’deki portföyünü 300 milyon lira arttırdığını ortaya çıkardı. Bununla beraber, Alman yatırımları ABD yatırımlarını geçmiş bulunuyor. Eylül ayında Amerikan yatırımcı sayısı 1299 iken, Alman yatırımcı sayısı 1379 oldu. Bu da Alman yatırımcıların ülkemizde en büyük yatığrımcı grubu olmalarına yol açtı.
Şüphesiz bu artışın en büyük sebebi Euro bölgesinde yaşanan sıkıntılardır. Euro bölgesinde oldukları için kendi ülkelerine yatırım yapmaktan çekinen Almanlar, Türkiye’yi artan kredi notları ve büyüme hızından dolayı yatırım alternatifi olarak görüyorlar. Rakamlar çok büyük olmasa da umut verici niteliktedir. Şahsi kanaatimce son birkaç haftadır ünlü yatırımcı George Soros’un da Euro’nun AB’yi yok edeceği yönündeki açıklamalar da Alman yatırımcıların korkularını haklı çıkarmaya başlamıştır. Beş yıl içinde yaşanılan ikinci durgunluk Avrupa ekonomisinin güven kaybetmesine yol açtı. Toparlanma sürecinin son 2 yılda çok yavaş olması Almanların Türkiye pazarını daha güvenli bulmalarını sağladı diyebilirim.
Bunun yanında Türkiye’nin kredi notundaki artış, yani yatırım yapılabilir ülkeler seviyesine giriş yapması Alman yatırımcıların dikkatinden kaçmadı diye düşünüyorum. Son zamanlardaki Japon inşaat firmalarının Türkiye’de yatırım yapması, Arap milyarderlerin Türkiye’yi finans açısından güvenli bulmaları ve Almanların bu son hamleleri de kredi notuyla bağlantılı olabilir. Çünkü bazı yatırım fonlarının tüzüklerinde kredi notunun olmazsa olmaz bir konumda olduğunu biliyoruz. Tüm bunlara rağmen Alman yatırımcılar sermayelerinin tamamını getirmekten hala daha çekiniyorlar. Her ne kadar kredi notumuzdaki artış ve Euro bölgesindeki kriz dikkatleri bize çekse de Gezi olayları, global piyasalardaki Türkiye hakkında olumsuz bilgilendirme, Suriye riski, demokratikleşme paketinin büyük oranda hayata geçirilememiş olması, terör sorunun tamamen ortadan kalkmaması ve bazı anayasal düzenlemeler Alman yatırımcıların yatırımlarının tamamını getirmelerine engel teşkil etmektedir.
Kısacası Türkiye yurtdışındaki olumsuz imajından bir an önce kurtulmalı, gerekli anayasal düzenlemeler geciktirilmeden yapılmalı, doğu sorununu çözüme bağlamalı ve kredi notunu düşürmemeye özen göstermeli. Euro bölgesindeki kriz bize yatırım akışını sağladı ancak ekonomistler ve birçok yatırım kuruluşu yatırımları yeterli bulmuyor. Türkiye’nin bu sıkıntılı dönemde daha fazla potansiyele sahip olması gerektiğinin altını çiziyorlar.