Türkiye ekonomisinin bir anlamda rotasının belirleneceği ve önemli kararların alınmasının beklendiği 24 Nisan TCMB faiz toplantısı önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Toplantının, öngörüldüğü gibi faiz oranlarında değişikliğe gidilmeyecek mi yoksa Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’dan beklenmedik bir hamle mi gelecek sorularına cevap niteliği taşıyacağı aşikâr. Bu süreci hep birlikte gözlemleyeceğiz fakat öncelikle Türkiye’nin bu yılki beklenilen büyüme oranının %4’ün altında kalacağı öngörüsünün altında yatan ekonomik süreçten bahsetmek gerekir.
Faiz Oranları
Bilindiği üzere Merkez Bankası 29 Ocak 2014’te Para Politikaları Kurulu toplantısında ani bir kararla değer kaybeden Türk lirasını canlandırmak ve artan enflasyon oranlarında dengeyi sağlamak amacıyla faiz artırımına gitmiş gecelik borç verme faizi % 7,75’ten %12’ye, borç alma faizi %3,5’ten %8’e, bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma faiz oranını da % 6,75’ten % 11,5’e, bir hafta vadeli repo ihale faizini ise %4,5’ten % 10’a yükseltmişti. Nitekim yükselen faiz oranlarıyla rekor seviyedeki dolar 2,25’ten 2,20’nin altına gerilemişti. Başçı makroekonomik istikrarı sağlamak amacıyla attığı bu adımı şu sözleriyle açıklamıştı. “Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecektir. Bu duruş altında enflasyonun 2015 yılının ortaları itibarıyla yüzde 5 düzeyine ulaşacağı öngörülmektedir.” Kısa dönemde etkili olan bu karar yerini yine sıkıntılı bir ekonomik sürece bırakmıştı.
Yakın süreçte ise borsanın 70’in üzerinde seyretmesi ve yüksek faiz oranlarıyla birlikte Merkez’den faiz indirimi beklentisi oluşmuştu. Fakat yerel seçimler sonrası siyasi risklerin ortadan kalkmasıyla birlikte piyasalardaki pozitif havaya rağmen beklenen olmamış faiz oranlarında azalışa gidilmemişti.
Yapılacak TCMB faiz toplantısında ise enflasyon, döviz ve faiz üçlüsündeki dengelerin korunacağı, istihdam ve büyümenin artırılmasına yönelik olumlu karaların alınması bekleniyor.
İç Tasarrufu Artırıcı Tedbirler
Cari işlemler açığının hane halkının aşırı borçlanmasını önleyici BDDK’nın şubat başında uygulamaya koyduğu tedbirlerle (taksit sınırlandırması) iyileşme sağlanması beklentisi bazı ekonomistler tarafından ”iç tüketimin kısıtlanması” olarak algılansa bile hedeflenen cari açığı kapatma sürecinde oldukça etkili bir para politikası olarak görülebilir. Fakat bu sıkıştırma politikasının büyüme üzerindeki yavaşlatıcı etkisi ise göz ardı edilemez. Alınan tedbirle birlikte ise azalan orandaki iç tüketimin yatırım oranını da negatif yönde etkilemesi piyasanın daralmasına ve ülkenin büyüme oranındaki düşüşe neden olmuştu. Bu sıkıştırma uygulamasında gevşemeye gidildiğinde ise artan enflasyon oranının önüne geçilemeyeceği su götürmez bir gerçek. Bu durumun göze alınamayacağı düşünüldüğünde eğer yapılacaksa gevşemenin dengeli ve enflasyonu tetiklemeyecek şekilde hayata geçirilmesi büyük önem arz ediyor.
Sonuç olarak yakın dönemde uygulanan para politikaları göz önüne alındığında faiz oranlarında azalışa gidilip gidilmeyeceği belirsizliğini korurken Sayın Erdem Başçı’nın Amerikan Merkez Bankası (FED)’in varlık alımlarını azaltmasının neden olduğu piyasalardaki küresel hareketliliği de dikkate alarak ve Merkez Bankası nisan ayı Beklenti Anketi’ne göre cari yılsonu TÜFE beklentisinin %8,12, GSYH 2014 yılı büyüme beklentisinin % 2,7 ve yılsonu cari işlemler açığı beklentisinin ise 50,7 milyar dolara düşmesi faiz indirimi kararının alınmasını pek de gerçekçi kılmıyor.