Sıradaki kapitalizm türümüz; Devlet Kapitalizmi!
Aslında “Devlet” ve “Kapitalizm” birbirlerine çok zıt şeyler gibi gözükse de “Pure” yani saf Liberal ve Sosyalist sistemlerin varlığından söz edilemeyeceği ve mevcut sistemlerin tamamının “mixed” yani karışık olduğu düşünüldüğünde, mantıklı çerçevede kendini ifade imkanı buluyor Devlet Kapitalizm’i. Örnek vermek gerekirse Trostskyites’ler bu düzeni, Stalin’in üretim gücündeki kontrolü işçi sınıfını ezmek için kulladığını vurgulamak için kullanmışlardır. Modern Dünyada ise bu terim “devletin kapitalist sistemde direkt ve çok önemli rol üstlenmesi” şeklinde sıkça kullanılmaktadır. Bu sistemler daha çok liberal olmayan kapitalist sistemlerdir.
1945 sonrası erken Japonya’sında bu sistemin izlerini görmek mümkün. Japonya’nın ardından bu model Uzak Doğu’da Asya Kaplanları (Hong Kong, Güney Kore, Tayvan, Singapur) tarafından şevkle alınıp uygulandı. Ardından gelişmekte olan Çin Kapitalizmini ve kısmen Rus kapitalizmini etkiledi bu model.
Devletçi Kapitalizmi diğer türlerden ayıran karakteristik farkı işbirlikçi ve uzun vadeli anlaşmalara olan vurgusudur. Bundan dolayı kolektif* kapitalizm de denmiştir. Bu sistem ekonominin gayrişahsi bir fiyat mekanizması tarafından kontrol edilmesini engellemiştir. Onun yerine “relational markets” denilen bir sistem oluşturmuştur. Örnek verecek olursak Japonya’da endüstri ve finans marketi arasındaki sıkı fıkı ilişki gösterilebilir. Bu ilişki Japon firmalarının, kısa ve orta ölçekli kâr yerine, uzun vadede strateji belirlemesine yardımcı oluyor. Dolayısıyla firmaların kendileri sosyo-ekonomik hayatı tetikliyorlardı. Çalışanlar firmalarda birer birey oluyorlar (özellikle erkek bireyler ve büyük şirketlerde). Böyle bir durum ABD’deki firmalarda yok. Bir iki yıl çalıştıktan sonra işçiler pat diye yeni işlere girişebiliyorlar. Hatta sosyal kapitalist denilen Avrupa’daki firmalarda bile böyle bir durum söz konusu değil.
Japonya’da ise, geleneksel olarak işçilerden beklenen ömür boyu aynı firma için çalışmalarıdır. İşçilerin sadakati, bağlılıkları ve sıkı çalışmaları emekli maaşı, boş zaman ve eğlenme fırsatları olarak kendilerine döner. Sistemde takım çalışması özellikle vurgulanır. Bu şekilde oluşturulmaya çalışılan kolektif kimlik, yönetici ve işçi arasındaki maaş farkı nispeten az tutularak desteklenmektedir.
İşçi ve firmaların rolüne değindik. Şimdi sistemin asıl elementine “Devlet”e değinelim. Doğu Asya’da devlet harcamaları ve vergiler Dünya standartlarına göre aşağılarda da olsa, özel sektörün yatırımlarında hayati önem taşıyan bir konuma rehberlik edip yol gösterme konumunda bulunmaktadır. Hatta bunun için farklı farklı bakanlıklar kurulmuştu.
Japonya’nın savaş sonrası yıkımdan Dünyanın ikinci en büyük ekonomisi olabilmesi düşünüldüğünde, Devlet Kapitalizmi Japonya’da, 1945 sonrası, baya başarılıydı aslında. Ancak 1990’larda ekonomi çok yavaşlamıştı. 1997 Asya krizi de bu ekonomik modelin üstüne kara bulutları çekmiştir. Diğer eleştiriler arasında ikisi en göze çarpanlardan; Sistemin globalleşen markette, şartların değişimine karşı esnemeyen ve cevap veremeyen bir yapıya sahip olduğu ve gene globalleşen markette çok önemli olan bireyselcilik ve girişimciliği, görev ve hiyerarşi şuurunu vurgulamaya devam ederek yok ettiği yönündedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde Çin’in 1980’lerin sonlarından beri yıllık büyüme oranının %10’dan fazla olması ve 2011 yılında Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olması sonucu “Devlet Kapitalizmi”nin doğal taşıyıcısı olmuştur.
Çin’de filizlenen Stalinist politik kontrol ve kapitalizm karışımı, dikkat çekici bir sürdürülebilir büyüme göstermektedir. Bunda mevcut işçi gücünün çok olmasının yanında ekonomik altyapıya yapılan devasa yatırımlar da çok etkili olmuştur. Çin’in bu politikaları yanında “stalinist market” modelinin 21. yy’da geçerli bir model olup olmadığı hala tartışma konusu olduğu da unutulmamalıdır.
Özetleyecek olursak; Devlet Kapitalizminin en büyük zayıflığı liberal ekonomiden yararlanmaya çalışması değil, non-liberal politik tavrını sürdürmeye çalışmasıdır. Rejim otoriter olmaya çalışırken ya girişimciliği ve inovasyonu zincire vuruyor yada politik özgürlüğe talep ve ulaşamamanın getirdiği bir kızgınlık üretiyor. Bunlar da sistemi sürdürülemez kılıyor. Devlet Kapitalizmi eğer politik liberalizmin yokluğunda market ekonomisini uzun vadede sürdürebilirse, ancak batı kaynaklı ekonomik modellere geçerli bir alternatif oluşturabilir.
Kolektif: Toplu, Müşterek, Ortaklaşa, Ortak Girişim
Serinin birinci yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Serinin ikinci yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Serinin üçüncü yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
<Kaynakça>
Andrew Heywood – Politics – Palgrave syf 134-135