Geleceğin Ortadoğu devi olarak bakılan İran, enerji sektöründe Batı Devletlerinin en büyük tedarikçilerinden olan İran geçtiğimiz günlerde ekonomik gelişmelerden dolayı başı oldukça sıkıntıda. Halk isyanda, polisler göstericilerle çatışıyor, paranın daha ne kadar değer kaybedeceği bilinmiyor.
Bu düşüşün başlangıç noktası olarak Avrupa Birliği’nin ve Amerika senatosunun aldığı kararlar doğrultusunda İran’a yapılan yaptırımları düşünebiliriz. Düşünün ki bir ülkenin ekonomisinin %70’i civarını enerji ihracatı oluşturuyor. Lakin bu şekilde bir sektör üzerinden sağlanan gelişmenin elbet riskleri olacaktır. İran’ın enerji ihracatına yapılan ambargo, ülke ekonomisini oldukça dibe doğru ilerleyen bir hale getirdi. İran’dan petrol almayı bırakmaları, İran ekonomisinin ana gelir kaynağından büyük kayıplar yaşamaya başlamasına sebep oldu. Elbette bu gibi büyük bir değişimin ekonomik döngüsü içerisinde göze çarpan sonuçları olacaktır. Haliyle bir süre önce İran Riyalinin Amerikan Doları karşısında %30’u geçkin değer kaybı yaşamasına yol açtı ve tabii olarak ülkede çok büyük ses getirdi. İran Riyalinin bu denli ani değer kaybı yaşaması, özellikle mevcut olan %24’lük enflasyonu (İran Merkez Bankası değerlerine göre) çok daha artırması gibi bir problem doğuracak olması halkı hayli korkutmaya yetti. Bu durum dar gelirli halkı hükümetle karşı karşıya getirdi. Dahası Riyalin daha fazla değer kaybedeceğinden korkan halk elindeki Riyali Dolara veya diğer dövizlere çevirme derdine girişmiş durumda. Muhalefet ise alenen hükümeti suçlar durumda, hatta o derece ki meclise Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın sorgulanması isteyen aynı yıl içerisinde ikinci bir dilekçe verilmesine yol açtı. Epeyce bir süredir bu değişime sessiz kalan yetkililer, ülke içerisinde beklenen bir paniğe sebep olmaktadır. Lakin son dönemde açıklama yapmak zorunda kalan Ahmedinejad, batı ülkelerinin yaptığı yaptırımları bu sorunun temel sebebi olarak göstermektedir. Ekonominin sadece dış ticarete bağlı olmadığını savunan Ahmedinejad, İran’ın bu sorunun da üstesinden gelebileceğini dile getirmektedir. Aynı zamanda yetkililer, halkı ithal ürünlerden uzak durmaları gerektiği konusunda da uyardı.
Peki, ne oldu da bu hale geldi Amerika’nın karşısına çıkabilecek ülkeye de bu hale geldi. Tabi aslında olay bu noktada başladı. Batı’daki devletlerin karşısında güvenle durabilmesi için enerji konusunda kendilerine muhtaç olmalarının yetmeyeceğini düşünüp, özellikle nükleer konuda kendini geliştirmek istedi. Lakin nükleer tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun denetiminden esirgemesi, İran’ı Batılı ülkelerle karşı karşıya getirdi. Uranyum zenginleştirme işlemlerinin Avrupa ve Amerika tarafından İran’ın nükleeri silah olarak kullanılacağı şeklindeki endişesi ilk anlaşmazlıkları doğurdu. Amerika İran’ın nükleer bir silah üretme ihtimalini istemiyordu, İran da işine karışılmasını. Lakin petrol ve türevlerinde tedarikçileri olduğu için Avrupa ülkelerinin kendisine olan tutumunu hiç dikkate almadı. Dahası Ahmedinejad’ın son yıllardaki saldırgan tavırları uluslar arası arenayı daha da gerdi. Temel olarak Ahmedinejad petrolünü satıp parasını alacak ve içeride istediğini yapacaktı. Lakin son zamanlarda Irak ve Libya’nın durulması(!) ve petrollerinin uluslar arası piyasaya daha rahat girişleri tek seçeneğin İran petrolü olmadığı fikrini akıllara getirdi. Yeni tedarikçi bulan Amerika ve Avrupa ülkeleri böylelikle İran’a gönüllerince ambargo uygulayabilecekti ki nitekim öyle de oldu.
Halkın yönetime tepkisi ne olur, Ahmedinejad’ın kendi halkına ve küresel camiaya tepkisi ne olur bilinmez ama bilinen bir şey var ki problem yaşayacak olan İran’ın bu bölgedeki diğer ülkelere de sıkıntı vereceği gerçeği. Çünkü bu bölgede sağlanacak istikrar, Irak’ın kendisine petrol tedarikinde rakip demek olduğundan bizleri daha nice bölgesel krizler bekleyebiliriz.