Önceki yazımda tarihsel süreçte Alman Markına geçişi oluşturan koşulları ve bu koşulların şekillenişini anlatmıştım. Şimdiyse daha ziyade bu geçişin sonuçlarına odaklanacağız. Nasıl ve neden yeni bir para birimi yaratıldı, hiç yoktan yepyeni bir para birimi yaratmak ekonomide nasıl iyileştirici bir faktör olarak işlev gösterebilir, yeni bir para birimi ne anlama gelir ve nasıl piyasaya girer sorularını Alman Markı düzleminde değerlendireceğiz.
Almanya’nın yeni bir para birimine sahip olmasının planlanmasının birincil amacı ikinci dalga bir hiper enflasyonu engellemekti. Öte yandan Nazi tehlikesinin bittiğine emin olmak için Almanya üzerinde uygulanan Morgenthau Planı gibi Versailles’ı andıran yaptırımlar Almanya’nın endüstriyel gelişimine ket vuruyordu. Örneğin önemli maden bölgelerinden Ruhr’da artık madenler sınırlı şekilde çalıştırılıyordu. Karaborsanın baskınlığının ve takas usulünün giderek yaygınlaşmasının da Almanya’yı yatırım açısından çekici kıldığı söylenemez. Piyasadaki para çok fazlaydı fakat ne o parayla alınacak yeteri kadar mal vardı ne de parayı kıymetli kılacak bir yola gidiliyordu. Paranın değersizliğinin farkında olan halk kitleleri, maaşın bir kısmı olarak ekmek gibi somut ihtiyaçları karşılayacak ürünler vermeyen yerlerde çalışmaya yanaşmıyorlardı. Para ikamesi[1] Almanya gibi örneklerde normalde karşılaşılması beklenen bir durum ancak Almanya üzerinde toplamda dört işgalci kuvvet vardı ve Amerikan dolarının mı, İngiliz sterlinin mi, Fransız frankının mı yoksa Rus rublesinin mi daha güvenilir olduğuna halkın karar vermesi olanaksızdı.
Nihayetinde bu gibi koşullar enflasyon 1920’lerdeki boyutuna henüz ulaşmamış olsa da Birleşik Krallık, ABD, Sovyetler Birliği ve Fransa’dan oluşan Müttefik Denetim Konseyi’nin acil önlem almasını sağlayacak kadar ciddiydi. Amerika Birleşik Devletleri’nde bastırılıp gemilerle Almanya’ya getirilen Alman Markı resmi olarak 20 Haziran 1948’te para reformunu hazırlayan uzman komisyonun başkanı Ludwig Erhard tarafından halka tanıtıldı.
Alman markı eski para birimi Reichsmark ile Alman markı arasındaki ilişki bir birim Alman Markı on birim reichsmark’a denk gelecek şekildeydi. ( 1 DM = 10 RM ) Aynı gün ayrım yapılmaksızın her vatandaşa 40 Alman Markı verildi. Bu herkesin eşit noktadan başlaması motivasyonuyla ve yeni para birimine halkı ısındırmak için atılmış bir adımdı. Bunun eşitliği ne derece sağladığı tartışılabilir çünkü maddi varlıklar etki edilmemiş olsa da banka hesapları 6.5 oranında devalüe olmuş, bu da küçük birikimleri olan yoksul kesimleri daha da zor durumda bırakmıştı. Yine de uygulama alanındaki sıkıntılar bir yana bırakıldığında, bu 40 marklık ödeneğin bir çeşit günümüz mikro kredisi olarak işlev göstermesinin amaçlandığı söylenebilir.
Alman Markının halka ve dünyaya tanıtılmasından sonra ekonomi müdürü Erhard Nazi dönemi politikalarından olan fiyat sabitleme ve üretim kontrollerini kaldırdı. Bu kendi yetkisini aşıyordu, üstelik müttefik kuvvetlere danışılmadan atılmış bir adımdı. Fakat müttefik kuvvetler Hitler’in otarşik[2] ekonomi anlayışını yansıtan devletçi uygulamaları kaldırmamışlardı. Erhard’ın attığı bu radikal adım Almanya’nın yeniden yapılandırılmasında bir devrim niteliğindeydi. Bu süreci Marshall Planı yardımlarının organizasyonlu bir şekilde kullanılması, 1950’de Alman ağır sanayisinin gelişiminin önündeki engellerin kaldırılması, 1955’te Batı Almanya’daki işgalin bitmesi, 1957’de Almanya’nın Avrupa Ekonomik Topluluğu’na girmesi izledi. Halk açısından asla toz pembe geçmese ama uzun bir sürece yayılarak dünya ekonomi tarihine şaşırtıcı bir örnek teşkil eden Alman Markına geçiş ve Alman markının yükselişi süreci, bir bakıma bir ülke ekonomisinin bin bir türlü yöntemle emeklemekten koşmaya geçiş aşamasının hikayesidir.
Sözü Geçen Çalışmalar
Malzahn, Manfred. Germany 1945-1949. London: Routledge, (1991).
[1] Para İkamesi: Halkın kendi para birimlerinden ziyade dünyada zaten var olan başka bir para birimine güvenerek onunla tasarruf edip servet biriktirmeleri, o parayı talep etmeleri hali.
[2] Otarşi: bir ülkenin ihtiyaçlarını kendi bünyesinde karşılayarak, milletlerarası iktisadi ilişkilerini en düşük seviyeye indirmesi.