Son zamanlarda terör örgütlerinin öldürücü eylemleri askeri hedeflerden sapmış, sivil halkın yaşam alanına taşınmıştır. Terör örgütlerinin sivil halkı hedef alarak katliam gerçeğini şehir merkezlerine taşımasının altında yatan sebep masum insanların kitlesel imhasını hedefleyerek kendilerini duyurmak istemeleridir. Bu bağlamda, yapılan bir çalışmaya (Enders ve Sandler) göre, 2000’li yıllarda gerçekleştirilen bir terör eyleminin, 1970’li yıllardaki terör eylemlerine göre daha fazla kayıpla sonuçlanma ihtimali %17 oranında daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Bu veriler de, özellikle Türkiye gibi terör mücadelesi veren ülkelerde, sivil halkın yaşamında yer edinmiş ve hiç bitmeyen terör tehdidine karşı beslenen korkuları haklı çıkarmaktadır.
Saldırının gerçekleştiği an, insanlığın manevi kaybı yitirilen yaşamlar ve toplumun huzurunun derinden sarsılmasıdır. İnsanlığın yaşadığı manevi yıkımın yanısıra yüreklerini saran korku, kriz yönetiminin ilan edilmesi ile dizginlenmeye çalışılabilir, tıpkı Fransada olduğu gibi. Terörün maddi anlamda kısa vadeli ve doğrudan etkisi, kriz yönetimi kapsamında yapılan harcamalar ve zarar gören çevrenin yeniden inşası sonucu yaşanan mali kayıplardır.
Özellikle terör örgütlerinin saldırı yapabileceği alanların ve hedef aldıkları kitlelerin belirsizliğini koruması ülkenin tamamında teröre karşı önlemler alınmasına sebep olmuştur. Paris’te yaşanan terör saldırıları neticesinde de Fransız yöneticileri benzer bir kriz yönetiminin öncülüğünde iç ve dış politikalarını belirlemişlerdir. Bu kapsamda yapılan önlemlerin ekonomik alandaki örnekleri; gümrük kontrollerinin, iç huzuru korumak adına güvenlik görevlilerinin sayısının arttırılması, havaalanlarında daha gelişmiş detektörler alınarak ülkeye giriş çıkışların daha etkin denetlenmesi olabilir. Bu uygulama, sadece ticaret yapmanın maliyetleri arttırmakla kalmaz, aynı zamanda ticari işlemleri yavaşlatarak ekonomiye yük olur.
Güvensizlik ortamı bölgesel yatırımların düzeyini olduğu kadar dağılımını da etkilemektedir. Terör, kaynakları yatırımlardan çekip güvenlik harcamalarına aktarmaktadır. Alınan ilave güvenlik tedbirleri terör tehdidini azaltmaya yönelik etkili bir çözüm olarak görülse bile, halkın terörün hayatlarını tehdit eden bir düzeye ulaştığını düşünmesine yol açabilir. Tüketicilerin duyduğu kaygılar, özellikle hizmet, turizm, sigorta ve ulaşım sektörlerinde derin izler yaratmaktadır. Toplumun risk algılamasının yükselmesi neticesinde belirtilen sektörlerdeki tüketim eğilimi azalmaktadır, bu durum neticesinde o sektöre olan talebin azalması sektöre yönlendirilmiş kaynakların geri çekilmesini beraberinde getirir. Hizmet sektörünün yanı sıra, bu algının oluşması neticesinde tüketiciler alışverişlerini geciktirebilirler ve böylece talep oranında keskin düşüşler yaşanabilir. Bu durum neticesinde üretim sekteye uğrayacak ve istihdam olanaklarını da kısıtlanacaktır. Bu davranış zinciri neticesinde büyüme oranı olumsuz yönde etkilenir.
Terör eylemleri, yabancı kaynaklı yatırımların güvensizlik ortamını hissetmeleri sonucu sermayeyi başka bölgelere kaydırma olasılığını doğurabilir. Şirketler, artan belirsizlik ortamından etkilenip uzun vadeli yatırım planlarından kaçınarak, kısa süre içerisinde başka bir bölgeye taşınacak şekilde organize olabilirler. Terör riski konusunda en ufak bir ipucu, yatırım kararlarını ciddi ölçüde değiştirebilir. Fakat bu değişim terör saldırılarının hedefi olan ülkelerden yabancı kaynaklı yatırımların çekilmesi veya yatırım tercihlerinin başka bölgelere kaydırılması gibi beklendik bir sonuç doğurmayabilir. Özellikle bu durum A.T.Kearney tarafından yıllık olarak yayınlanan DYSY (Turizm Sektörüne Sağlanan Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının) Güven Endeksi’nde belirginleşmiştir, dünyanın en büyük 1000 şirketinin yöneticilerine DYSY ile ilgili sorular yöneltilmiştir. Sonuç şaşırtıcıdır ve bir o kadar da beklenmez: 2004 yılında terör ve güvenlik konusu, 15 endişenin 7. sırasında yer almıştır. Bu araştırmanın sonucu şunu göstermektedir ki, kar peşinde koşmak ve yeni ticaret ortakları bulmak için ortamlar yaratmak, yatırım kararını etkileyen önemli faktörler arasındadır ve bazı durumlarda terörün yarattığı güvensizlik ortamını geri plana çekmektedir. Sonuç olarak, terör riski algılamasının yabancı sermaye yatırımlarına olan etkisi çeşitli değişkenlere bağlıdır. Bazı şirketler kar maksimizasyonuna odaklanmışken, diğer şirketler risk yönetimi ve zararın minimize edilmesine yönelik yatırım planları yapmaktadırlar. Terörün gölgesinde kalan Fransa ve Türkiye gibi ülkelerde ekonomi açısından oluşacak etkilerin net olarak belirlenebilmesi zaman alabileceği gibi beklenmeyen etkiler de oluşabilir.
Kaynakça
http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423936104.pdf
Yukarıda linki verilen Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) çalışan bir uzman olan İnönü Akgün Alp’in ,Terörün Ekonomik Etkileri başlıklı yazısına göz atılmasını şiddetle tavsiye ederim.
http://www.economist.com/blogs/buttonwood/2015/11/investing
http://www.anatoliajournal.com/atad/depo/dergiler/Cilt21_Sayi1_Yil2010_1304924443.pdf
AT Kearney (2004). FDI Confidence Index.
Enders, W., & Sandler, T. (2002). Patterns of Transnational Terrorism, 1970-1999: Alternative Time-Series Estimates. International Studies Quarterly.
Görseller
http://eastcoastdaily.in/2015/10/07/terrorism-has-long-lasting-impact-on-indian-economy-report/
http://www.cartoonmovement.com/collection/96
Faruk
Terör ve ekonomiye etkisini vurgulayan güzel bir yazı olmuş. Derli toplu ve açıklayıcı bir değerlendirme…