Para,para,para…  Yaşantımızın içerisinde ayırdına bile varmadan çokça kullandığımız inançlar, davranışlar vardır. Mesela gidenin ardından su serpmek gibi, bebeğin yastığının altına bıçak koymak gibi… Para ile olan ilişkimizde de buna benzer bir işleyiş var. Paranın neden, nasıl ortaya çıktığına, bize veyahut içerisinde bulunduğumuz hars yapısına etkilerine hiç aldırmadan öylece yapıyoruz, öylece umuyoruz da. Zira, su serpilenin gelmesine dair bir güvencin, inancın veya bir umudun belirtisidir bu davranış. O yüzdendir ki para da bir inancın, bir güvenmenin göstergesidir. Bir altın ustasının kağıt üzerinde yazdığı sayılara oluşturduğu güvenle başlayan kağıt paradan tutun da Pasifik’in küçük adalarındaki toplulukların taş paralarına kadar para her daim bir güvenin ve de inancın çevresinde bir yandan güç dengesinde bir yandan da insancıl duygularla evrilmiş, şu anki konumuna gelmiştir.

Yap adası kendisini çevreleyen birkaç ada ile birlikte Mikronezya’da ufak bir ada öbeğini oluşturuyor. Adada taş bulunmamasına rağmen Avrupalılar adada birçok irili ufaklı yuvarlak taşlara denk geliyor. Adalıların Rai taşı diye addettiği bu taşlar paranın hangi biçimlerde karşımıza çıkabileceğinin bir örneği zira yüzyıllar boyu bu taşlar Yap sakinleri tarafından para birimi olarak kullanılıyorlar. Anlaşılabileceği üzere devasa boyutlara ulaşabilen bu taşların para olarak kullanımında en büyük sorun taşınabilirlik olarak ortaya çıkıyor. Ancak, Yap halkı çoğunlukla bu taşları ilk yerlerinden kıpırdatmıyor yani taşlar adaya geldikleri ilk noktada kalıyorlar. O zaman nasıl ticaret aracı olarak kullanılabiliyorlar değil mi? İşte tam bu noktada paranın ve toplum içerisindeki güvenin ilişkisi devreye giriyor ve para konumunu değil sahibini değiştiriyor. Ada nüfusunun görece az olmasından ötürü de düzenin sürdürülebilirliği sağlanmış oluyor. Eğer paranın bu biçimde olması enflasyona neden olur mu diye düşünürsek de Yap ‘ in bu soruyu da yanıtı taşların diğer adalardan getirilmesinin gerçekten güç bir süreç olması ve hatta paranın değerinin bu zorluklarca belirliyor olması. Ne kadar zorlukla kazanılırsa o kadar çok değer kazanan yeni bir para birimine benzemesi yönünden de ilginç. Her ne kadar bizim çağdaş toplumumuzda yerleşmiş olan para tanımına aykırı görünse de Rai taşları, paranın bir değerinin oluşunun yalnızca onu kullanan toplumun güvenine bağlı olduğunun göstergesidir.

 

 

Rai taşlarının taşınmasındaki zorluklarla değerinin belirlenmesi kuşkusuz günümüzdeki sanal para, Bitcoin fırtınasının ayak izlerini taşıyor çünkü Rai taşı da bitcoin’de ortaya çıkarılmasındaki güçlüklerle değerlerini kazanıyor ayrıca Rai taşının adaya getirilmesinin zor olmasından ve diğer adalarda taş rezervlerinin de belirli olmasından ötürü sınırlanmış bir durumda. Aynı durum Bitcoin için de geçerli. Ek olarak bu görüngüsel benzerlikteki en çarpıcı kıstas, Bitcoin ve Rai taşlarının herhangi bir ek kullanımının olmaması. Yani, yalnızca al-sat işlemlerinde aracı olarak kullanımlarından başka hiçbir görevleri yok. Bu da onları bizim çağdaş para tanımımıza yakınlaştırıyor çünkü Lidya’da ortaya çıkan paradan tutun da Nixon tarafından altın standartlarının kaldırılmasına kadar geçen sürede para birimleri sürekli başka hizmetlerde de kullanılabilecek maddelerden üretilmiştir. Örneğin, Altın süslemede kullanılabileceği gibi bugün çeşitli dijital araçlarından içerisinde görevler üstlenebiliyor dolayısıyla Fiat-para adını verdiğimiz yalnızca alışveriş aracı olarak kullanılan para, Bitcoin ve Rai taşları ile bu bağlamdan yakın ilişki içerisindedir. Ancak, aralarındaki ayrılıklar bizi diğer bir ilginç yaklaşıma getirir hem Rai taşında hem de Bitcoin’de düzen kendini oluşturan kullanıcılar topluluğu arasındaki güven ilişkisinin erkine bağlı olarak kurulmuştu. Ama Fiat-parada kullanıcılar arasındaki güvenden ziyade kullanıcıların merkez bankasına duyduğu itimat paranın değerinde belirleyici etmen olarak ortaya çıkar. Sonucen, gözlemlenebilir durumda olan güven paydası, birleştirici bir payda olmak durumundan çıkıp bir kuruluşla olan ilişki haline dönüşür ve alışverişin aracısı durumunda olan para kamunun kendi içerisindeki güvencine dayalı halinden çıkıp 3. Bir kuruma duyulan güven haline geçer.

 

Paranın merkez bankasına duyulan güvenin belirtisi haline gelmesi üzerine bu duruma dolaylı olarak tepki olan Bitcoin gibi oluşumlar dışında Liberty doları gibi tepki paraları da üretilmiştir. Aslında, Liberty doları doğrudan fiat-paraya bir karşı çıkıştır çünkü kurucusu olan Bernard von notHaus liberty dolarını gümüşe endekslemiştir yani liberty doları, fiat-para değil bir emtia parasıdır. Dolayısıyla, altın standartı etkin haldeyken olduğu gibi gidip liberty dolarınızı belirli bir gümüşe dönüştürebilirsiniz. Bernard elindeki gümüş rezervleri ile desteklediği bir güven ortamı yaratmış ve yeni bir para birimi ortaya koymuştur ne yazık ki bu sosyal deney Bernard’ın Amerikan dolarının değerini düşürmekten suçlu bulunup elindeki tonlarca gümüş ve altına FBI tarafından el konulmasıyla sonuçlanmıştır. Her ne kadar sonu istenen biçimde bitmese de bu örnek de paranın değerinin insanlar arasındaki güvenle belirlendiği bir duruma gelebileceğini gösteriyor.

Kaynakça:

  • Adam Smith,Milletlerin Zenginliği,çev. Haldun Derin,İstanbul:İş Bankası Yayınları
  • http://www.bbc.com/travel/story/20180502-the-tiny-island-with-human-sized-money
  • https://news.bitcoin.com/back-to-basics-what-is-money/
  • https://www.youtube.com/watch?v=argq_cxalZ8

Leave a Reply