Seneler önce Karma kavramıyla ilk tanışmam “My Name Is Earl” dizisi sayesinde olmuştu. En iyi sit com dalında Emmy ödülü almış olan bu dizi, Earl’ün kazı kazan kartından 100.000 dolar kazanmasının hemen ardından bir trafik kazası geçirmesi ve bu kazada da kartı kaybetmesiyle başlıyordu. Karmasını düzeltmek isteyen Earl de hayati boyunca yaptığı tüm kötü şeylerin bir listesini yapar ve bunları bir bir düzeltmeye çalışır. Peki, ama neydi bu karma?
Karma kelimesinin kökeni Sanskrit dilinde yapmak, eylemek anlamlarına gelen kri sözcüğünden gelmektedir. Hinduizm, Budizm, Taoizm, Jainizm ve Sihizm gibi Asya inanışlarında sıkça rastlanılan Karmanın kültürümüzdeki karşılığı “Ne ekersen onu biçersin” denebilir. Karma yasasının temeli her hareketin ve eylemin bir sonucu olmasının kaçınılmaz olusuna dayanır. Fiziksel ya da zihinsel her turlu eylemimiz bizi bu yaşamda ya da sonraki yaşamımızda etkiler.
Budizm inanışına göre Karma’nın doğuşu “İnsanlar arasındaki eşitsizliğin sebebi nedir?” veya “Bazıları bu kadar şanslı doğarken diğerlerinin hayatının bu kadar zor olmasının sebebi nedir?” gibi sorularla başlar. Karma bu soruların yanıtıdır. Evrensel Karma yasası ise evrendeki adaletin ve dengenin sağlanmasının bir yolu olarak görülebilir.
Budizm’e göre hayatımızın mimari bizizdir. Yani insan kendi mutluluğundan da mutsuzluğundan da sorumludur. Fakat Karma “göze göz, dişe diş” kavramıyla açıklanamayacak kadar karmaşıktır. Bir ceza sistemi değil bir öğrenme yoludur. Kısaca Karma bir inanç olarak benimsenmese de güzel bir felsefenin ürünüdür.