Bu yazımda örgü, anneannemizin kıymetli emeklerinden birini veya tekrar moda olmuş, gazete eklerinde yer almaya başlamış bir tarzdan çok daha farklı şekillerde huzurlarınızda. Aşağıdaki üç haberde örgü; can sıkıntısı, kışa hazırlık veya güzel bir hatıradan çok daha fazlasını içeriyor ; insanın kalbine daha çok dokunuyor, dokuyor. Bu üç haberin de baş kahramanı kadın. Basit bir iplik ve şişle bir hayat nasıl değiştirilebilir, bunları öğreniyoruz. Kadın eli değmiş güzel haberlere hazırsanız, başlıyoruz:
Holly Christensen
Adı gibi kendi de mübarek Holly, Alaska’da bir onkoloji hastanesinden emekli bir hemşire. Hemşirelik yaptığı süre zarfında kanserle savaşan küçücük bedenlerden çok etkilenmiş ve onlara bu savaşta yardımcı olabilmek için çalışma hayatı boyunca elinden geleni yapmış.
Zaten birer büyük kahraman olan onlarca kanser hastası çocuğu bir süper kahramana dönüştürecek olan fikrinin ilham perisi, yakın arkadaşının lösemi tanısı konulan 2 yaşındaki kızı Lily olmuş.
Hayatın böylesinde zor bir döneminde gelen ufak bir sihirli dokunuşun çok şey ifade ettiğini bilen Holly projesine başlayışını şöyle anlatıyor:
“2 yaşındaki Lily’nin sarı bukleli saçlarını kaybedince ne kadar üzüleceğini biliyordum, bu sebeple ona Rapunzel peruğu örmeye karar verdim.” İnternette bu sevimli fikri gören anneler ülkenin dört bir tarafından Holly’e sipariş vermeye başlarlar. Çünkü, yumuşak örgü iplilklerinden yapılan bu “piremses” perukları aramızdaki minik süper kahramanları açıkça görmemize yardım ettiği gibi kemoterapiden zarar görmüş ve daha da hassaslaşmış olan tenlerin sentetik peruklardan nefes alabilmesi için birebir.
Siparişlere yetişemeyen Holly “krizi fırsata dönüştürmez”, The Magic Yarn Project (Sihirli İplik Projesi) adında bir internet sitesi açar ve aşama aşama Disney prensesi peruklarının yapımını annelere ve gönüllülere anlatır.
Şu linkteki talimatları uygulayıp, minik prenseslerin yüzlerini güldürebilirsiniz. Benim gibi kendinizi o kadar yetenekli görmüyorsanız, şu linkten The Magic Yarn Project’ e bağışta bulunabilirsiniz.
Daha fazlası için:
https://www.facebook.com/magicyarnwigs/photos_stream
Grace Brett
Bir anneanne düşünün. Her zigon, her misafir bardağı, her kırlent için ayrı bir örgü ören, yetmeyip 12 kişilik masaya TIĞ (yazar burayı vurgulamak istiyor, çünkü yazar aldığı şeyi aldığı yere bile zor koyuyor) ile dantel işleyen bir anneanne. Her biri benim gözümde bir sanat-emek-sabır mabedi olan bu insanları kızdıracak hareket İskoçya’dan geliyor. Çünkü, 104 yaşındaki İskoç Grace Teyze çıtayı biraz yükseltmiş, hızını alamamış ve yaşadığı şehri örgüleriyle donatmaya başlamış
“Yaşadığım şehri dekore etme fikri oldukça cazip geldi ve bu işe başladım.” diyen Grace Brett, dünyanın en yaşlı sokak sanatçısı olarak lanse ediliyor. Çünkü; şehirdeki banklar, telefon direkleri, telefon kulübeleri ve daha bir çok yer onun eserleriyle dolu. Dahası fanları, onun başlattığı akımı devam ettiren ve şehri örgüleriyle bombardımana tutan, sayısı azımsanmayacak bir grup var. Dünya üzerindeki kaç sokak sanatçısı bu başarıya erişebilmiştir, merak etmiyor değilim.
104 yaşındaki bir kadın istemeden de olsa birçok mesaj veriyor bizlere. Bu mesajların hepsi sadece bir iyi niyetten, etrafını yaşanılabilir kılmaktan geliyor.
Coral Charles-Dunne
Örgünün hiç bir zaman bu formda kullanılabileceği heralde kimsenin aklına gelmemiştir.
91 yaşındaki İngiliz Coral Charles-Dunne, Birmingham’da bir huzurevi sakini. Coral hayatı boyunca örmeyi diğer kahramanlarımız gibi çok sevmiş ve örgüleriyle hayır işlerinde boy göstermekten hiç kaçınmamış. Romanya’daki yetim çocuklara atkı ve bere bile örmüş zamanında. “Hayatımda yaptığım en değişik şey” olarak tanımladığı çılgın projeyse, yeni annelere anne sütünün önemini anlatan ve emzirme eğitimleri veren bir yardım kuruluşu için örgü göğüsler hazırlama.
Sabah saat 6’dan gece yarılarına kadar göğüs ördüğünü söyleyen Coral, önceleri bu tuhaf uğraşıyı yadırgayan insanların, anne adaylarına ne kadar yardımcı olduğunu gördüklerinde yadırgamaktan vazgeçip desteklediklerini hatta yardımcı olmak istediklerini söylüyor.
Bu üç insan, birkaç ilmekle çeşitli hayatlara dokunmakla kalmamış, onları alışkın olmadığımız bir yolla değiştirmiş. Belki de kadın olmakla da alakalı insan olabilmek. Hırslarımız, kinlerimiz ve çatışmalarımız, ayağımızı dünyadan ve insan olmaktan kesiyor. Doğanın hayırsız evlatları bizler, onun evinde onun koyduğu kurallara uymamanın yanı sıra, onu evinden def eder hale geldik. Zamanında bizlere nakşedilen duygular ve içgüdülerimiz kirli karakterlerimiz ve duvarlarımız altında boğuldular. Bu açıdan kadınlar belki de daha şanslı. Sırtını dönse bile peşini bırakmayacak, bir şekilde doğanın mirası duygular var, annelik gibi. Doğa zamanında insana, kendinden başka bir varlığı kendi benliğinin önüne koyma duygusunu vermiş. Tıpkı kendisinin insanı, her şeyin önüne koyduğu gibi -belki de bu yüzden Doğa Ana diyoruz-. Ama insanoğlu bunu görmemiş, zamanla yoksaymış ve ‘Doğanın verdiği en büyük ders, hayatta kalma mücadelesidir’ demiş her zaman. Bu sebeple yukarıdaki örgü haberlerini, iç ısıtıcı olarak tanımlamak yanlış olmaz. Bu sıcaklık örgüden değil, özümüzün üzerindeki kirin ve onca duvarın erimesinden; yıllardır özlem duyduğumuz öz’e bir adım daha yaklaşmamızdan kaynaklanıyordur belki. Kim bilir?
Kaynakça:
https://www.facebook.com/magicyarnwigs/
https://www.gofundme.com/magicyarn
http://newslite.tv/2011/03/09/knitted-breasts-created-by-91y.html