Müzik dinlemeyi sevmeyen insan olabilir mi? Herkese hitap eden tür farklı olsa da müzik herkesin hayatının bir parçasıdır. İnsanların şarkıları sevme nedenleri de kişiden kişiye değişir: kimi melodisine, ritmine veya enerjisine bakarak şarkı dinlerken kimi de şarkı sözlerinde kaybolarak ve hatta kendini bularak dinler. Ben şarkı sözlerinin anlamına önem veren, hatta kendisi de üstüne anlam yükleyen insanlardanım. Aynı şarkıyı defalarca dinleme huyum olduğu için bazı şarkılar hayatımın bazı bölümleriyle, olaylarıyla ilişkili hale bile gelmiştir ve dinledikçe bana o dönemleri veya belli olayları hatırlatır. Bu durum da bana büyük bir zevk verir, çünkü aklımdan bile geçmediği halde bir melodi, bir söz, anılarımı canlandırır.
Bunlara ek olarak bazı şarkıların kendi hikayeleri vardır, sadece bir araya gelen ahenkli birkaç kelimeden daha fazlasını oluştururlar. Bu hikayeler bizzat yazarlarının yaşadıkları şeyler olabildikleri gibi; bazen bir insanın, bazense bir grubun veya ulusun yaşadıklarından yola çıkılarak şarkılara konu olurlar. Bu şarkılar ise bana apayrı bir zevk verir çünkü bu durum bana kendimi şarkının yazarını, şarkıcıyı anlama ve belki de kendimle ilişkilendirme fırsatı sunar. Bazı şarkıların hikayeleri güzel, neşeli olaylara dayanır, insanın içini ısıtır; bazılarıysa acıları, üzüntüleri anlatır. Şarkılar da insanın kendini ifade etme biçimidir, bazen söz ve müzikle anlatılan bir hikâye, bazense bir tepkidir. Tıpkı hayat gibi şarkılar da çeşitli duyguların sığınağı ve manifestosudur. Bazen şarkılar yalın birkaç sözün yapabileceklerinden çok daha fazla şey yapabilmekte, çok daha insana ulaşabilmektedir. Bu da aslında şarkıları birbiriyle uyumlu kelimeler ve ezgilerden çok daha fazlası haline getirmektedir.
Bunca şeyden bahsettikten sonra aslında belki de bir şarkının çarpıcı bir hikayesini anlatarak yazıma son vermem, yazıyı daha etkileyici hale getirir. Çok sıradan ve samimi bir hikâyeden bahsetmek istiyorum. Crosby, Stills, Nash & Young’ın Déjà Vu albümünden “Our House” şarkısı… Graham Nash ve Joni Mitchell sıradan bir günde Ventura Bulvarı’nda yaptıkları bir kahvaltı sonrasında iki kedileriyle beraber yaşadıkları evlerine dönerken bir antikacıdan çok da pahalı olmayan bir vazo almışlar. Eve geldiklerinde ise Nash, Mitchell’in piyanosunda, o bahçede yeni aldığı vazoya koymak için çiçek toplarken bir saatte bu şarkıyı yazmış:
“I’ll light the fire
You place the flowers in the vase that you bought today
Starring at the fire for hour and hours while I listen to you
Play your love songs all night long for me, only for me
…
Our house is a very, very, very fine house with two cats in the yard
Life used to be so hard
Now everything is easy ‘cause of you”
Aslında bu şarkıyı seçme nedenim çok basit, herkesin yaşayabileceği sıradan bir olayın bile olayı yaşayan kişiler tarafından ona yüklenen anlam sebebiyle bir şarkı haline gelebileceğini göstermek. Nash’in yazdığı bu şarkı da belki bir başkası tarafından bir şarkıya konu olmaya değmeyeceği düşünülen bir olaya dayanmasıyla buna güzel bir örnek oluşturmaktadır. Sıradan bir günde, sıradan bir kahvaltı sonrasında, sıradan, çok fazla bir özelliği olmayan bir vazo için bahçeden toplanan sıradan çiçekler bile eğer o anı yaşayan için sıradan bir anlam taşımıyorsa bir şarkıya konu olabilir. Aslında şarkı yazmak için sadece herkese anlatmaya değer bir olay yaşamaya gerek yoktur, bazen kelimelerde saklı olan duygular da bir şarkı yazılmasına yeter de artar bile…
Şarkının tamamını dinlemek isteyenler için:
KAYNAKÇA
https://en.wikipedia.org/wiki/Our_House_(Crosby,_Stills,_Nash_%26_Young_song)
https://goldenstate.is/wp-content/uploads/2019/02/GoldenState_OurHouse_feature-1600×750.jpg
https://performingsongwriter.com/graham-nash-our-house/
https://performingsongwriter.com/wp-content/uploads/2011/02/Joni_Graham-Diltz.jpg