Türkiye’de Bilişsel Bilimler – #4

Başlangıç olarak yazı dizimizin öncesi:

– Türkiye’de Bilişsel Bilimler – #1

Türkiye’de Bilişsel Bilimler – #2

Türkiye’de Bilişsel Bilimler – #3

Geçtiğimiz hafta, Psikoloji Bölümü öğretim üyesi ve Türkiye’deki bilişsel bilimler çalışmalarının önde gelen isimlerinden olan Dr. Hüseyin Boyacı ile görüşebilme şansı bulduk. Hocamızın görüşme isteğimiz için bizi Türkiye’nin tek ve sadece araştırmaya yönelik olan manyetik rezonans laboratuvarı UMRAM’a davet etmesi üzerine Cyberpark’ın yolunu tuttuk. Dr. Boyacı sorularımızı büyük bir ilgiyle cevaplarken bir yandan da UMRAM’ın teknolojik altyapısı ve yürütülen çalışmalar hakkında bizi bilgilendirdi.

Gezimize UMRAM’daki laboratuvar ortamını inceleyerek başlıyoruz. İlk durağımız psikofizik laboratuvarı.

Psikofizik, fiziksel uyarıların sinir sisteminde oluşturduğu etkileri inceleyen bir alan. Burada görsel algı sistemi üzerine yapılan deneyler, genellikle bilgisayarda oluşturulan görsel uyaranların, denekte meydana getirdiği değişimleri gözlemleme üzerine kurulu; ancak uyaranlar sadece bilgisayarda oluşturulan sanal görüntülerle sınırlı değil, gerçek şekillerle de çalışmalar yapılmakta. UMRAM denekleri daha çok kendi içinden bulduğu gönüllüler arasından seçiyor.

Sonrasında ise MRI odasına yöneliyoruz.

UMRAM, 2009 yılında üretilen 3 teslalık oldukça modern bir MRI cihazına sahip; bu cihaz şu anda Türkiye’de olanların en iyilerinden biri. Üstelik genelde oldukça yüksek teknolojinin ürünü olan ve patentlerle korunan bu cihazın içini açmak başka yerler için pek mümkün olmasa da UMRAM sahip olduğu araştırma lisansı ile bunu yapabilmekte. Yine daha çok UMRAM içinden seçilen gönüllü deneklerle beyin aktivitelerinin görüntülenmesi yapılıyor burda

Birçok master öğrencisinin laboratuvarda görev aldığını görüyoruz. Yazılım, donanım, bilişsel sinirbilim, motor sistemler gibi farklı takımlar var UMRAM’da. Takımlar ise her ne kadar genellikle bağımsız çalışsalar da merkezde yürütülen tüm çalışmalar ‘Journal Club’ adı verilen etkinliklerde biraraya gelinerek inceleniyor, tartışılıyor. Böylece farklı takımlar bir diğerinin yürüttüğü araştırmalardan haberdar olabiliyor.

Denildiği gibi, denekler daha çok UMRAM içindeki gönüllülerden seçiliyor, ancak dışarıya da kapalı değil. UMRAM’da denek olmanın saatlik karşılığı, psikofizik laboratuvarı için 15, MRI için 35 lira kadar. Ek harcamalarla birlikte bu rakam 50’yi bulabiliyor.

UMRAM yakın zamanda 1.5 teslalık yeni bir MRI cihazı ile teknolojik altyapısını daha da güçlendirecek. MRI’a ek olarak ise aynı zamanda bir anjiyografi cihazı da bulunmakta merkezde.

Bu küçük UMRAM turundan sonra Dr. Boyacı’nın kendi ofisine geçerek sorularımızı yöneltiyoruz.

Hocam siz lisans, yüksek lisans ve doktora eğitiminizi Bilkent Fizik Bölümünde tamamladınız. Daha sonrasında ise New York Üniversitesi Psikoloji Bölümü ve Sinirbilim Merkezinde post-doc çalışmalarınızı yürüttünüz. Bu yönelme nasıl oldu; nasıl bilişsel bilimler alanına yöneldiniz?

İlk olarak ilgimi çeken görsel araştırmalar ve görsel algıydı; dikkatimi ilk o çekti. Richard Feynman’ı biliyorsunuz; Feynman’ın fizik üzerine yazdığı bir serideki bazı bölümler hayalgücümü ateşledi. Emin değilim, 34. ve 35. bölümleri sanırım; ilki görsel algı ikincisi de renkler üzerineydi. Aslında fizikçiler fiziğin ilk günlerinden beri görsel çalışmalara oldukça zaman ayırmışlardır; Newton mesela, ilk görsel çalışmaları yürütmüştür. Bugün de pek çok fizikçi görme üzerine çalışmakta. Ancak dediğim gibi, kitapta okuduğum bu bölümler cesaret bulmamı sağladı.

 

Peki ya Türkiye’de o zamanlar bilişsel bilimler üzerine eğitim almanızı sağlayacak bir kurum olsaydı, yine de fizik ile devam eder miydiniz?

Biraz dikkatli olmak lazım bu noktada. Doktorayı kastediyorsunuz sanırım? Fizik yerine bilişsel sinirbilim olsa… aslında yaparım demek isterdim. Ama tereddütlerim var, bunlardan ilki de Türkiye’de disiplinlerarası çalışmanın oturmamış olması. Bizim de önümüzdeki en büyük engellerden biri bu aslında; hem küçük hem büyük bir engel, çünkü kağıt üstünde, bürokrasiyle alakalı bir engel. Aslında disiplinlerarası çalışmanın teşvik edilmesi çok sembolik bir durum, düzeltilmesi çok kolay. Ne yeni bir yatırım ne ekstra kaynak gerektiriyor. Sadece bakışaçısını değiştirmek gerekli. İş ararken –akademisyen olacaksınız diyelim- başvuracağınız yerler belirli bir disiplinden geliyor olmanızı bekliyor. Böyle disiplinlerarası olunca çekiniyorlar biraz, “acaba bize uyar mı?” diye. Doçentlik için mesela, disiplinlerarası doçentlik diye bir şey yok; illaki belirli bir konudan sınava gireceksiniz. Yani bunlar gibi hem büyük hem küçük engeller var. Yani küçükten kastım yatırım felan gerektirmeyen konular ama aynı zamanda da büyük çünkü ortada bir bakışaçısı sorunu var ve bu bakışaçısını değiştirecek bir ilk adıma ihtiyaç var. Ama sanırım zamanla değişecek bu durum. Tereddütümün sebebi bu olurdu; yani kişinin geleceğini iyice planlayıp ona uygun adımlar atması gerekiyor. Ama Türkiye değil de yurtdışından bahsediyorsak durum daha iyi, oralarda daha çok teşvik ediliyor bu anlayış.

 

Peki Hocam, hazır buna değinmişken soralım: Türkiye’de bilişsel bilimlerin durumu nedir şu anda?

Hem iyi hem kötü. Kötü olmasının nedeni yeni olması diyebiliriz; çok tanınmadığı için diğer disiplinlerarası araştırmalar ile aynı sorunu yaşamakta. Ama tahmin ediyorum şu anda doktorasına başlayacak bir öğrenci için 5 – 6 yıl sonra –ki bir de post-doc’u düşünürsek 7 – 8 yıl sonra- her şey çok farklı olacak. Yani şöyle bir şey yapın; internet üzerinden Amerika’daki ilk 10 psikoloji bölümüne bakın. Orada öğretim görevlilerinin dağılımına bakarsanız büyük ağırlıkla bilişsel alanda olduklarını görürsünüz. Türkiye’de ise durum bunun tersi; klinik en yukarıda, onu gelişimsel izliyor; bilişsel yok gibi.

 

Evet, şu anda yüksek lisans programları olan bir ODTÜ bir de Boğaziçi var.

Boğaziçi bu sene yeniden öğrenci alımına başlıyor. Ortak bir bilişsel bilimler programı yürütüyorlar, ancak sadece master seviyesinde. ODTÜ’nün yürüttüğü programın daha oturmuş olduğunu görüyoruz. Hani bahsettiğim tersine dağılım durumu var ya; işte o durum yakın gelecekte değişecek. Yani kısa sürede çok sayıda bilişsel bilimler pozisyonu açılacak psikoloji bölümlerinde, o bakımdan önü açık. Önümüzdeki 10 yılda akademik kariyer düşünen öğrenciler bunu göz önünde bulundurabilirler; çünkü dünyadaki gidişhat bu yönde, Türkiye’de bunu takip edecek. Boğaziçi ve ODTÜ şu anda bunun hazırlığını yapmakta.

 

Öyle görünüyor. Peki Bilkent’te ne gibi çalışmalar yürütülmekte?

Benim özellikle odaklandığım görsel algı; görsel sistemle ilgili davranışsal deneyler yapıyoruz, psikofizik gibi. Ama tabii sadece davranışsal deneylerle sistemi tam anlamıyla kavrayamazsınız. O sebeple fiziksel yapıyı da incelemeniz gerekir; buradaki fiziksel yapı beyin oluyor elbette. Çünkü davranışsal deneylerle elde ettiğiniz verileri değişik teorilerle açıklayabilmeniz mümkün. Yani genel olarak bir bilgi işleme sistemi değişik yaklaşımlarla yorumlanabilir. Ancak o sistemin donanımının içine baktığınız zaman hangi teorinin gerçekten uygun olduğunu görebilirsiniz.

Dediğim gibi, benim alanım görsel algı, aynı zamanda Katja Hoca da bu alan üzerine çalışmakta; bir çok ortak çalışmamız var zaten. İkinci bir yeni alan motor sistemler, yani hareketleri nasıl yapıyoruz. Onun ortaya çıkmasının sebebi de genetik bölümüyle ortak çalışmalar yürütmeye başlamış olmamız. Onların inceledikleri, ancak el ve ayakları üzerinde yürüyebilen hastalar var; o hastalığın genetik kökenini tespit etmiş durumdalar, bizden de birlikte beyinlerini incelememizi istediler. Böylece de yeni bir alan, ‘motor sistemler’ açılmış oldu.

Bunun haricinde Emre Özgen Hoca yine görsel algı üzerine çalışmakta ama daha yüksek bir düzlemden; yani mesela dil ile renk algısı arasındaki ilişki. Michelle Hoca ise daha temel seviye üzerine yoğunlaşmakta, moleküler seviye; yaşlılık ile nöronların geçirdiği değişimi inceliyor kendisi, bilişsel yaşlanma dediğimiz alan bu.

 

Peki Hocam, şimdi biraz daha eğitim alanında neler yapılabileceğini konuşalım; şu anda lisans seviyesinde olan ve ileride bilişsel bilimlere yönelme niyetinde olan bir öğrenci hangi ek dersleri alırsa fayda görür?

Bu alana ilgisi varsa öncelikle sıkı bir bilgisayar bilimleri temeli gerekli. Yani sosyal bilimler bölümlerine açılanın ötesinde, daha çok Matlab ve Java öğrenebilecekleri derslere yönelmeliler. Ne kadar üst seviye olursa o kadar iyi, ancak en kötü ihtimalle Matlab ve Excel’in ortak verildiği bir ders  (CS123) var, o olabilir. Zaten seneye Psikoloji Bölümü için zorunlu tutacağız biz bu dersi. Neyse, yani programlama şart.

İkincisi matematiğini kuvvetli tutmalı. Yani calculus dersleri zaten veriliyor çoğu bölüme, bunlarda iyi bir başarı göstermeli. Sonrasında ise Linear Algebra çok yararlı olacaktır. Aynı şekilde fizik de önemli. En azından temel fizik derslerini (PHYS107 – 108) alması artı bir değer.

Biyolojiden ise ilk genetik dersinin (MBG210) alınması oldukça yararlı olacaktır. Daha sonra ise üst dersi olan Human Genetics’e devam edilebilir hatta.

Ve elbette psikoloji, psikolojiden alınabilecek çok ders var. “Cognitive Psychology” ve “Cognitive Neuroscience” bunların başlıcaları, zaten ikisini de ben veriyorum. Ancak onlardan önce “Brain and Behaviour”, “Learning Rememberin and Thinking” ile “Perception Attention and Action” alınırsa daha rahat olur. Ek olarak bir fMRI dersimiz var, o ders biraz ilginç, MRI’ın ilkelerini öğreniyoruz; işte MRI sinyalleri neye göre çalışıyor gibi. Ondan sonra bayaa bir ‘hands on’ çalışmalar yürütüyoruz burada, UMRAM’da. Yani teorik olduğu kadar pratik yönü de olan bir ders. Oradan çıkıp bir FMRI analisti olarak bile iş bulabilir öğrenci, bence mükemmler bir fırsat.

 

Hocam Bilkent’in yakın gelecekte bu alanda bir master programı açma planı var mı?

Var, evet. Disiplinlerarası bir bilişsel bilimler ve sinirbilim programı oluşturma planı var. Gündemde yani, ama net bir şey yok henüz. Yani seneye mi olur ondan sonraki sene mi tam bir şey söyleyemiyorum şu anda. Psikoloji Bölümündeki yüksek lisans programında ise buna yönelen bir ‘track’ olacak. Ama dediğim gibi, asıl ilginç olan bu disiplinlerarası program olacak, Genetik, Psikoloji ve Elektrik-Elektronik bölümlerinin ortaklaşa yürüteceği.

 

Ya lisans seviyesinde yürütülebilecek bir yandal programı mümkün olabilir mi?

İyi bir fikir olabilir o, ama şu anda öyle bir plan gündemde değil. İleride belki.

 

Diğer üniversitelerde yürütülen çalışmalarla ilişkiniz nasıl peki?

Tabii tabii, çok sıkı ilişkilerimiz oluyor. ODTÜ’den geliyorlar burada araştırma yapmaya, Koç’tan, Boğaziçi’nden, Hacettepe’den, Başkent’ten, Gazi’den… Yani burası Türkiye’nin tek araştırmaya yönelik manyetik rezonans merkezi, bulunmaz bir nimet Türkiye’de. Çok verimli bir ortam, hatta şu andaki haliyle yurtdışında bile nadir bulunabilecek bir imkan.

 

Son olarak UMRAM’da lisans seviyesindeki öğrenci asistanlığı ve staj imkanlarını soralım Hocam; nasıl takip etmeli öğrenciler?

Elbette staj ve asistanlık olanaklarımız var. İlgili alanların hocalarıyla iletişime geçmeliler. Yazılım/Donanım için Ergin Atalar Hocayla, bilişsel sinirbilim alanı için ben ve Katja Hocayla, daha üst seviye görsel algı çalışmaları için Emre Hocayla… Konularına göre yani.

 

Yılda kaç öğrenci  alıyorsunuz?

Tez öğrencileri var zaten, 4. Sınıf onlar ve şimdi sayıları 6’yı buldu. Yazın da iki kadar öğrenci alıyoruz; duruma göre değişiyor gerçi, o yılki ihtiyaçlara göre. Elbette benim tavsiyem öncesinde mutlaka “Cognitive Psychology” ve “Cognitive Neuroscience” derslerinin alınmış olması. Çünkü o temeli aldıktan sonra onun üzerine uygulama yapmak da oldukça verimli olacaktır.

 

Bir soruyla kapatalım öyleyse; bilişsel bilimleri tanıtmak için kampüste bir etkinlik düşünüyor musunuz?

Evet, yapıldı öyle bir plan. Bilişsel Bilimler Topluluğu bizimle iletişim kurdu. Öyle bir seminer düşünülüyor, tarih olarak 3 Mayıs’ta.

 

GazeteBilkent adına çok teşekkür ederiz Hocam, vaktinizi ayırdınız. Biz de çalışmalarınızın ve başarılarınızın devamını diliyoruz.

Ben teşekkür ederim.

 

* * *

 

Böylece “Türkiye’de Bilişsel Bilimler” yazı dizimizin sonuna geliyoruz. Konuya ilgi duyan arkadaşlara, Bilişsel Bilimler Topluluğunun 3 Mayıs’ta düzenleyeceği seminerle ilgili gelişmeleri takip etmeleri ve katılmalarını tavsiye ederiz.

 

Not: yardımları için Oğuzhan Şahingöz’e teşekkürler.

Leave a Reply

1 comment

  1. murat

    hocam bu bölüme sosyoloji mezunları kabul edilebilir mi?