Galatasaray Üniversitesi’ndeki yangın basit bir yangın değil. Dile kolay 142 yıllık bir geçmişe sahip ahşap bir binadan söz ediyoruz. Üniversitenin Ortaköy Kampüsü’nde bulunan bina, Sultan Abdülaziz döneminde Mimar Sarkis Balyan tarafından 1871 yılında inşa edilmişti. 1992 yılında üniversitenin kullanımına tahsis edilen binada, idari birimlerin bir kısmı, Hukuk, İİBF ve İletişim Fakültesi sekreterlikleri ve bu fakültelerde görevli öğretim üyelerinin odaları bulunuyordu. En acısı da, Prof. Dr. İlber Ortaylı tarafından bağışlanan nadide kitaplardan Hukuk Fakültesi içinde oluşturulmuş kütüphane de bu binadaydı.
Yangının verdiği tahribat büyük… Gün ışıyınca helikopterden çekilen bir fotoğraf her şeyi anlatıyor zaten. Fazla söz söylemeye gerek yok. Ancak İlber Ortaylı tarafından bağışlanan 6 bin kitabın hemen hemen tamamının tahrip olduğunu not etmek gerekiyor. İlber Ortaylı yaptığı açıklamada, bu kitaplarının bazılarının başka yerlerde de bulunabileceğini fakat çoğunluğunun eşsiz kitaplar olduğunu ve yangının düşündürücü olduğunu ifade etti.
Yangınla ilgili araştırılması gereken en önemli şey şüphesiz neden çıktığı ve kimin ne oranda suçlu olduğu… Ortada çeşitli iddialar var. Üniversitenin yanına bir otel yapılacağını ve bu yüzden yakılmış olabileceğini söyleyen de var, hem belediye hem de üniversite yönetiminin ihmallerinin ürünü olduğunu savunan da. Rektör Ethem Tolga’nın açıklamalarına dayanacak olursak, bir öğretim üyesinin odasında bulunan elektrik kontağından duman çıkması üzerine itfaiye gelerek, duman çıkan yere su ve köpük sıkmış. Yangın olmadığı yönünde zabıt tutulurken çatıdan alevler yükselmeye başlamış. Yangının elektrik kablolarından, yani görünmeyen kısımdan çatıya kadar yürüdüğü tahmin ediliyor.
Olaydan sonra bazı kişiler belediyenin denetim görevini yerine getirmemiş olma ihtimalinden söz etti. Nitekim doğru düzgün denetim yapılmaması hepimizin alışık olduğu bir şey. İddia üzerine yetkililer, bir yıl önce yapılan denetim sonucunda üniversite yönetiminin uyarıldığını, fakat buna rağmen gerekli önlemlerin alınmamış olmasından dolayı kendilerinin suçlanamayacağını söylediler. Aslında belediyeyi suçlamadan önce, yangından sonra açıklama yapan bir vakıf yetkilisinin sözlerine kulak vermek isabetli olacaktır: “Keşke Sneijder’e milyonlarca Euro harcanırken, bir 50 bin Euro verip de elektrik aksamı yenilenseydi.”
Sonuç olarak, bu olay, Kapalı Çarşı ve Cağaloğlu’ndaki 150 yıllık İl Milli Eğitim Müdürlüğü Binası’ndan sonra, son zamanlarda tarihi binaların zarar gördüğü üçüncü yangın. Can kaybı olmaması tek teselli… Ancak bu yangın, tarihi yapılarımıza ne kadar değer verdiğimizi ve onları korumak için ne kadar çaba gösterdiğimizi bir kez daha yüzümüze çarptı. Yangından geriye kalanlar ise suçun kendilerinde olmadığını ispatlamaya çalışan kamu görevlileri ve üniversite yetkilileri ile böyle tarihi ahşap binalarda yangın çıkmasını normalleştirme çabaları oldu. Bir şeyi daha belirtmekte fayda var.Yangının çıktığı akşam, sosyal medyada “Yak – İşlet – Devret” göndermesinin paylaşımında patlama yaşanması, toplumun bu tarz tarihi binalarda yangın çıkmasına ne kadar şüpheci yaklaştığının açık bir göstergesi.
En acısı da olayı Galatasaray’a indirgeyerek, bu duruma sevinebilen insanlarla aynı ülkede yaşıyor ve aynı havayı soluyor olmamız galiba. Böyle üzücü bir olayla bir daha karşılaşmamak dileğiyle…