Geçtiğimiz günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatılması dolayısıyla ODTÜ Yerleşkesi’ne gitti. Öğrenciler de başbakanı protesto etmek için bir araya geldiler. Başbakan’ın ODTÜ’yü her ziyaretinde yaşanan olaylar, yine meydana geldi. Polis biber gazı ve tazyikli su ile olaya müdahale etti.

Bu noktada, tartışılması gereken birkaç konuya değinmek istiyorum. Öncelikle, öğrencilerin başbakanı protesto etme hakkına sahip olması gayet doğal; ama polisin daha herhangi bir olay çıkmadan, adeta müneccimlik yaparak öğrencilerin taşkınlık yapacağını düşünmesi ve bunun sonucunda biber gazı kullanarak protestocu grubu dağıtmak istemesi, “ileri demokrasi” hedefinin sık sık dile getirildiği bir ülke için hiç de uygun bir senaryo değil. Öbür yandan, polisin müdahalesi üzerine öğrencilerin de taş ve sopalarla polise karşılık vererek bir öğrenciye asla yakışmayacak hareketlerde bulunması, onları haklı konumda iken haksız konuma düşürmüş. Dolayısıyla, “ama önce polis kışkırtmış, öğrenciler ne yapsın yani” argümanı çoğu kez ileri sürülse de bu argümanın doğruluğunu savunmak hiç de kolay değil.

Bir diğer tartışmalı konu ise polisin kullandığı gücün orantılı olup olmadığı mevzusu. Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’na göre, eğer gerek görürse polis orantılı olmak ve önceden güç kullanacağı konusunda uyarıda bulunmak kaydıyla kuvvet kullanabilir. Orantılı olmak kavramı soyut olmakla beraber, olayda polisin attığı gaz bombası başına isabet eden Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi Barış Barışık’ın beyin kanaması geçirmesi ve bilincinin hala kapalı olması tam bir sorumsuzluk göstergesi. Bu kadar tehlikeli olabilecek bir objenin rastgele grubun içine atılmasının hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.

Sonuç olarak, öğrencilerin polise taş ve sopalarla karşılık vermesi ne kadar yanlışsa; protesto gibi gayet doğal olan haklarını kullanmak isteyen öğrencileri, polisin biber gazıyla dağıtmak istemesi de o kadar yanlıştır. Demokrasi rejiminin hakim olduğu iddia edilen bir ülkede, başbakanın adeta “eleştirilemez” bir konuma yerleştirilmesi ne kadar demokratik bir ülke olduğumuzu gözler önüne sermektedir.

Olaydan sonra bir araya gelen 50 akademisyen adına açıklama yapan ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Ali Gökmen’in açıklamalarıyla yazıyı bitirelim.

“Polis güçleri tarafından üniversitenin savaş alanına çevrilerek gaz bombalarıyla basın mensuplarının, akademisyenlerin ve öğrencilerin yaralanmasını kınıyoruz. Erdoğan’ın gelişi öncesi ODTÜ ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) çevresinde 3 binin üstünde çevik kuvvet ekibi ve sekiz Toplumsal Müdahale Aracı (TOMA) yerleştirildi. Çocuklara gaz bombalarıyla ve TOMA’larla müdahale edildi.”

NOT: Barış Barışık’a acil şifalar diliyor ve bir an önce sağlığına kavuşarak eğitim hayatına devam edebilmesini temenni ediyorum.

Leave a Reply