Alptuğ Çavuş ve Ulaş Kuduban, Bilkentli iki genç müzisyen ve yol arkadaşı… Hem Alptuğ Çavuş’un projesinde, hem de ‘Pert Karavan’ isimli gruplarında beraber çalışan bu iki arkadaşa biz de sorular sorduk, keyifli okumalar dileriz.
GazeteBilkent: Alptuğ Çavuş ve Ulaş Kuduban kimdir, biraz kendinizden bahseder misiniz?
Alptuğ Çavuş: Bilkent Üniversitesi’nde mütercim tercümanlık okuyorum. Küçüklüğümden beri müzik ile iç içeyim, besteler yapıyorum. Gitar çalıyorum, onun dışında bateri, org ve piyano çaldım, dersler aldım; gitarı elime aldığımdan beri hep vokal çalıştım. Ankara’da hem grubumla, hem de bireysel olarak çeşitli mekânlarda çıktım, çıkmaya da devam ediyorum.
Ulaş Kuduban: Ulaş ben, kısaca Alptuğ Çavuş projesinde ‘lead gitar’ olarak yer almaktayım.
GazeteBilkent: Müziğe olan yeteneğinizi nasıl keşfettiniz, nasıl başladı bu macera?
Alptuğ Çavuş: Ağabeyim lisedeyken, ben ortaokuldayım o zamanlar. Hani ilk ağabeyine özenirsin, onu kendine örnek alırsın ya; benimki de öyle oldu. Ağabeyim gitar çalıyordu, ilk ona özenerek başladım gitar çalmaya. Bana öğretir misin dedim, birkaç akor gösterdi sonra bıraktı. Gitar kursuna gitmeyi de denedim ama olmadı, sevemedim. Ben de en sonunda kendi kendime deneye yanıla öğrendim. O zamanlar evde Bülent Ortaçgil, Düş Sokağı Sakinleri gibi unutulmayan isim ve gruplar, müzikler dinlenirdi; dinledikçe ben de gitgide onlara hayran olmaya başladım. Sonraları ağabeyimin müzik zevki değiştikçe, benimki de değişmeye başladı. Daha çok metal müzik ağırlıklı; Sepultura, Mega Death, Iron Maiden ve Metallica gibi grupları dinlemeye başladım. Büyüdükçe, öyle öyle müzik zevkim ve anlayışım da gelişti, değişti ve bugünlere geldim.
Ulaş Kuduban: Annem ve babama göre, müzikle haşır neşirliğim küçüklüğüme dayanıyor. Lisenin ilk yılında gitara başladım, öyle gidiyor.
GazeteBilkent: Hiç konservatuvara gitmeyi düşündünüz mü?
Alptuğ Çavuş: Açıkçası istemedim, çünkü bana daha fazla bir şey katacağını düşünmedim ve müziği belirli kalıplara bağlı olarak yapmak istemedim.
Ulaş Kuduban: Ortaokulda düşündüm sanırım.
GazeteBilkent: Okuduğunuz bölümün müziğine katkısı var mı ya da çalışmalarınızı engellediğini düşünüyor musunuz?
Alptuğ Çavuş: Hiç alakası yok aslında. Dil olarak bana kattığı çok şey var ama müzik olarak yok. Olumlu yönlerinden bahsetmek gerekirse, bu sayede Fransızca öğrendim; aldığım diksiyon dersleri ise Fransızca ve İngilizce şarkılarda bana yardımcı oldu.
Ulaş Kuduban: Okuduğum bölüm siyaset bilimi, en küçük bir heyecan taşımıyorum. Biraz mecburiyetti açıkcası.
GazeteBilkent: Şu anki çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz?
Alptuğ Çavuş: İlk Single’ım ‘Perdeler’, uzun süren bir çalışmadan ve emekten sonra Youtube ve soundcloud’da yayınlandı, şu ana kadarki geri dönüşler çok güzel, biz de duydukça mutlu oluyoruz. Bu sırada albüm de yolda, yeni şarkıları da çalışmaya devam ediyoruz. Konserler de yolda, gelenleri güzel sürprizler bekleyecek.
Ulaş Kuduban: Alptuğ Çavuş projesi dışında Pert Karavan adlı psychedelic post-rock grubumuz var. Alptuğ Çavuş projesi daha çok Türkiye’ye yönelikken, Pert Karavan yurt dışı odaklı bir grup ve proje. Ankara’da birçok mekanda çıktık, çıkmaya da devam ediyoruz. Pert Karavan ile her sene İzmir’de düzenlenen ‘Tree of Life’ festivaline başvurduk ve ‘The Chase’ adlı parçamız Soundcloud’da oylamaya sunuldu. Desteklerinizi bekliyoruz.
GazeteBilkent: Sizce başarı nedir? Hayallerinizden ve amaçlarınızdan bize bahseder misiniz?
Alptuğ Çavuş: Başarı benim için istediğini özgürce yapabilmektir ,özellikle de müzik ile ilgileniyorsan. İstediğin müziği yansıtabilmişsen ve bunu sayısı az da olsa dinleyenlere ulaştırabilmişsen çoğu şeyi başarmışsındır. Son zamanlarda, özellikle popüler kültürle birlikte, insanlarda çok dinleniyorsam, birçok radyoda çalıyorsa müziklerim; kaliteli müzik yapıyorum ya da başarılıyım gibi bir algı gelişti açıkçası, bu görüşe katılmıyorum. Dediğim gibi istediğim müziği özgürce yapıp, az sayıda dinleyen olsa da ulaştırabiliyorsam başarmışım demektir.
Ulaş Kuduban: Hayal… Hayaller çok da, şimdilik sadece müzikle uğraşarak hayatımı geçirmek diyelim. Bir de, orta yaşlarıma burada girmek istemiyorum kesinlikle. Başarı, bence insanın istediği hayatı, istediği gibi yaşayabilmesi.
GazeteBilkent: Profesyonel müzik hayatınız dışında ne dinlersiniz?
Alptuğ Çavuş: Özel olarak şunu dinlerim diyemiyorum, kendini kısıtlamak müzik için sakıncalı bence. 70’lerin, 80’lerin psychedelic Barış Mançosu’ndan, son zamanların Nicholas Jaar’ına kadar; çok geniş bir çerçevede hoşuma giden her şeyi, ne tarz olursa olsun dinliyorum.
Ulaş Kuduban: Belli bir tarz yok, hoşuma giden şeyler önemli. Mogwai bi yanda, Alptuğ gibi Nicolas Jaar bi yanda, Loreena Mckennitt diğer yanda. Türler değişiyor bayağı kısacası.
GazeteBilkent: Müzik dışında ilgilendiğiniz başka sanat dalları var mı?
Alptuğ Çavuş: Çocukluğumdan beri resim yapıyorum, hiç bırakmadım onu da, dövüş sanatları yapıyorum, hikâye ve şiir yazmaya çalışıyorum.
GazeteBilkent: Türk müzik piyasasında internetin yerini özellikle genç sanatçılar ve yeni gruplar açısından nasıl görüyorsunuz?
Alptuğ Çavuş: İnternet yeni çıkan gruplar ve onların tanınmaları için gerçekten iyi oldu. Örnek vermek gerekirse, Yüzyüzeyken Konuşuruz bunun en güzel örneği. Onun dışında Son Feci Bisiklet, Yok Öyle Kararlı Şeyler gibi, yeni nesil indie gruplar için internet gerçekten yararlı oldu.
Ulaş Kuduban: Türkiye’de genç sanatçı var olmasına var ama piyasanın geldiği hal ortada. Müzik adına, son zamanlarda genç insanların bir şeyler yapmaya çalıştığını görüyoruz. Yapsınlar, yapalım. Başka türlü çekilmez burası.
GazeteBilkent: İlham aldığınız şehirler, kişiler ya da nesneler var mı?
Alptuğ Çavuş: İzmir… İzmir’in yeri bende ayrı, her şeyin ilkini orda tattım. Ailem de orada. Doğup büyüdüğüm, ilk sigaramı içtiğim, ilk aşık olduğum şehir orası. Denizi, vapuru ve de martısı da tabii… Ankara da aslında dengeliyor beni. İzmir ne kadar mavi ise, Ankara da bir o kadar gri. Ortada ikisinin de birleştiği bir ruh hali var. İkisi de birbirini dengeliyor şarkılarda. Bir Ankara’nın ruh hali geliyor, karamsarlık… Sonra İzmir’inki geliyor, daha bir neşe…
Ulaş Kuduban: İlham aldığım şeylerin ne olduklarını pek bilmiyorum açıkcası. Farkında da olmuyorum; ama kuzey ışıkları, orman, sakin sokaklar vs. beni fazlasıyla oralara götürüyor. Bu tarz şeyleri düşününce, bir hoş oluyorum. Sonra bir yerden bir nokta çıkıyor, doğaçlama giderken.
GazeteBilkent: Kendinize örnek aldığınız müzisyen ya da sanatçılar var mı?
Alptuğ Çavuş: Bülent Ortaçgil, Cem Karaca, Eddie Vedder ve David Gilmour’un hayatımdaki yeri büyük.
Ulaş Kuduban: David Gilmour tabii ki, tele bir dokunuşuyla içimizi titreten amca. Onun dışında, lisede beni metalcilikten kurtaran adamlar Mogwai’dir. Yerleri ayrıdır. Pert Karavan şarkılarında adamlara selam çakmışlığım vardır, ileride de olacaktır.
GazeteBilkent: Katıldığınız yarışma ya da aldığınız ödüller var mı?
Alptuğ Çavuş: Hayır. Doğrusunu söylemek gerekirse, insanların beni yarışma gibi ortamlarda değerlendirmesi hoşuma gitmiyor.
GazeteBilkent: Nasıl tanıştınız, Pert Karavan nasıl kuruldu?
İki sene önce dövüş sanatları yaparken tanıştık ve grup kurmaya karar verdik. Ankara’da bazı mekânlarda çalmaya başladık ve sonrasında da aynı eve çıktık. Böylece grubun ilk temelleri atılmış oldu.
GazeteBilkent: Pert Karavan ismine nasıl karar verdiniz?
Epey uğraştık aslında ismi bulabilmek için. Önce karavan dedi bir arkadaşımız, ardından biri de pert dedi; oldu Pert Karavan.
GazeteBilkent: Pert Karavan için bir dönüm noktası var mı, kendinizi şu an nasıl tanımlıyorsunuz?
Alptuğ Çavuş, Ulaş Kuduban: Pert Karavan, doğaçlamalarla başlayan, “Lan biz bunları kaydedelim.” dediğimiz, Türkiye piyasasına hitap etmediğimiz, bayağı sevdiğimiz bi proje. Yurtdışına kaçış biletimiz.
Nurten Numanoğlu
Güzel kızım, harika bir söyleşi olmuş..Sorular ve cevaplar çok zekice..Alptuğ ve Ulaş’a böylesine müzik sevgisi taşıdıkları ve hayallerinin peşine düştükleri için tebrikler, başarılar..