Atatürkçü Düşünce Topluluğu ile Röportaj

Gazetemiz politika bölümü yazarlarından, Ali ANTEKİN ve Serencan ERCİYAS’IN, Bilkent Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu Başkanı, Hukuk Fakültesi 2.sınıf öğrencisi Onur BOYACI ile yaptığı röportaj.

Ali ANTEKİN: Öncelikle hoş geldin röportajımıza Onur. Bizi kırmayıp davetimizi kabul ettiğin için çok teşekkür ederiz. Öncelikle röportajımıza ilk sorumuzla başlayalım. Sizleri veya görevi devraldığınız yöneticilerinizi, topluluğunuzu kurmaya iten faktörler nelerdir? Bize onlardan bahsedebilir misin?

Onur BOYACI: Ben de çok teşekkür ederim için beni davet ettiğiniz ve bana topluluğumuzu anlatma fırsatı verdiğiniz için. Tabi ki toplum olarak belli değerlerimiz var. Bu değerlerin sahip çıkmamız gerekenleri de vardır. Biz de Bilkent Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Topluluğu olarak, özellikle sahip çıkmamız gereken bu değerlerimizi, Cumhuriyetimizin bize emanet ettiği değerleri korumak, çevremize bunları yaymak ve doğru bir şekilde anlatmak için kurulduk. Topluluğumuz 2005 yılında kuruldu, yaklaşık 2000 kayıtlı üyemiz var şuanda da 50’ye yakın aktif üyemizle etkinliklerimizi sürdürüyoruz. Bilkent Üniversitesi’nde ve üniversite dışında etkili olmaya çalışıyoruz.

Serencan ERCİYAS: Peki etkinlik derken, neler yapıyorsunuz?

O.B: Mesela yardım kampanyaları yapıyoruz. Ülkemizin Doğusu’nda yer alan ve ihtiyaç sahipleri okulları tercih etmeye çalışıyoruz. Tabii ki Ankara çevresinde de ihtiyaç sahibi birçok okul var. Bunları da gözden kaçırmamaya çalışarak yardımlarımızı sürdürüyoruz. Yardım kampanyalarımız dışında konferanslar ve paneller düzenliyoruz. Bunlar da öğrenci topluluklarının en çok isim duyurduğu etkinlikler oluyor. Ayrıca tiyatro, sinema etkinliklerimiz oluyor müzik veya şiir dinletilerimiz oluyor. Topluluk içinde, topluluğumuza gelen öğrencilerin kendi eğitimini sağlamak amacıyla, eğitim toplantılarımız oluyor. Bunun dışında hep birlikte, tarih bilgisini ve bilincini arttırmak için tarihi mekânlara geziler düzenliyoruz. Ayrıca, üniversite içindeki bazı topluluklarla veya öğrenci birlikleriyle birlikte yaptığımız etkinlikler oluyor önemli günlerde. Anma etkinliklerimiz oluyor ve özel günlerde de Anıtkabir gezileri düzenliyoruz. Bunun gibi bazı temel etkinliklerimiz var. Bunun dışında tabii ki etkinlik anlamında bizi sınırlayan hiçbir şey yok. Savunduğumuz ülkünün peşinde, yapılabilecek her şey bizi bir adım ileriye taşıyabilir ve bizim için kabul edilebilir.

A.A: Peki bu etkinlikler arasında aklınızda kalan ve en çok ses getiren etkinliğiniz hangisi?

O.B: Beni en çok etkileyen etkinlikler genelde yardım kampanyaları oluyor. Yardım kampanyalarında, topladığımız ihtiyaç malzemelerini genellikle bizzat biz yerine götürüyoruz. Örneğin, geçtiğimizi yıl Kızılcahamam’ın Peçenek Köyü’ne bir yardım yaptık. Oraya gittiğimizde gerçekten, Ankara’ya bir saat uzaklıkta olmasına rağmen, Ankara ile arasındaki uçurumu gördük, bu insanı gerçekten etkiliyor. Gittiğimizde öğrenciler okulda değildi tatildeydiler. Oradan yaylaya çıktık. Öğrenciler boş zamanlarında genellikle yaylaya çıkıyor oradaki hayvanlarını güdüyorlarmış. Öğrencilerle beraber oyunlar oynadık. Cidden etkileyici oluyor, yani o aradaki uçurumu görmek insanı gerçekten etkiliyor.

S.E: Yani maddi yardımın yanında manevi olarak da yardımlarınız oluyor.

O.B: Tabii ki, onların dünyaya bakış açısı bizlerden çok farklı. Refah düzeyi çok farklı, onların yaşam amaçları çok farklı; onlar öncelikle kendilerine bir barınak bulmak, yemeklerini sağlamak ondan sonra da güvenliklerini sağlamak için yaşıyorlar. Fakat bizim burada gördüğümüz tablo çok farklı, insanların çoğu bunu sağlamış, artık insanlar refah düzeyini nasıl yükseltebileceklerini düşünüyorlar. Gerçekten çok temel prensip farklılıkları var yani.

A.A: Peki topluluğunuzun vizyonundan, amaç ve ilkelerinden bahsedebilir misin biraz?

O.B: Topluluğumuzun amacı, Atatürkçü Düşünceyi ve bu konuda bilinen yanlışları, üniversite içinde ve dışında insanlara aktarmak ve özellikle de çevremizde bilinçli bir gençlik ve toplum yaratmaktır. Çünkü toplumumuzdaki en büyük eksiklerden biri bilinç düzeyimin düşük olmasıdır. Özellikle de gençlerin duyarlılık düzeyleri çok düşük. Özellikle bu doğrultuda gençlere etraflarında olup bitenlere duyarlılık kazanması amacıyla bir şeyler yapmaya çalışıyor ve buna önayak olmaya çalışıyoruz. Temel amacımız budur. İlkelerimiz; Atatürkçü Düşünce’nin temel ilkeleri doğrultusunda hareket etmektir. Bilkent ADT olarak tabii ki, üniversitemizin adını da temsil ediyoruz. Örneğin her yıl düzenli olarak kurultaylar yapılıyor Türkiye’nin bir ilinde. Mesela; geçtiğimiz yıl Ankara’daydı, ondan önceki yıl ise Gaziantep’teydi. Oralarda tabii ki üniversitemizin de adını temsil ediyoruz. Dolayısıyla, vizyonumuz üniversitemizin adını Atatürkçü Düşünce bakımında en iyi şekilde temsil etmektir.

S.E: Dediniz ki Atatürkçü Düşünce ile ilgili yanlışlıkları düzeltmeye çalışıyoruz. Bu yanlışlar nelerdir?

O.B: Atatürkçü düşünce ile ilgili günümüzde yapılan en büyük yanlış; Atatürkçü Düşünce’nin siyasallaşmaya çalıştırılması. Bu süreç zaten bir noktaya gelmiştir, Atatürkçü Düşünce biraz siyasallaşmıştır, bu bağlamda bazı kesimlerde şöyle bir düşünce oluşmuştur, “Atatürkçü Düşünce bazı partiler ile özdeşleşmiştir ve Atatürkçü Düşünce denince akla bazı siyasi partiler gelir.” Diğer taraftan da insanlara Atatürk diyince dini inanış akla geliyor. Temel yanlışlar bu ikisi; din konusu ve Atatürkçü Düşünce’nin siyasallaşması. Bizim temelde karşı çıktığımız şey bu düşüncenin siyasallaşması. Atatürkçü Düşünce kesinlikle bir siyasi partinin uzantısı veya temeli değil, tam tersine bu ülkede 70milyon insanın benimsemesi gereken herkesin ortak paydasıdır. Biz insanlara bunu anlatmaya çalışıyoruz. Din konusunda ise, Atatürkçü dediğiniz zaman insanlar hemen bir yargıya varıyor, aslında hiç alakası yoktur. Bunlar kesinlikle doğru orantılı şeyler değildir. Bizim temelden karşı çıktığımız şey, düzeltmeye çalıştığımız yanlışlar ve yıkmaya çalıştığımız tabular bunlardır. Bize de birçok siyasi partiden teklif geliyor beraber çalışalım diye. Ama bizim prensipte karşı çıktığımız bir konu olduğu için biz bundan taviz vermiyoruz ve üniversitemiz ile topluluğumuzun adını siyasi partilerle birlikte andırmamaya gayret gösteriyoruz.

A.A: Dünyada ve Türkiye’de son zamanlarda artış gösteren öğrenci hareketleri ile ilgili görüşlerinizi almak istiyoruz. Bu hareketlere topluluk olarak bakış açınız nedir ve bu hareketlerin topluluk olarak neresindesiniz?

O.B: Topluluk olarak az önce söylediğim gibi, siyasal anlamda bunlardan uzak durmaya çalışıyoruz. Ama bu demek değildir ki suya sabuna dokunmuyoruz. Çevremizde olup bitenlere duyarlı olmaya çalışıyoruz, zaten amaçlarımızdan birisi bilinçli bir toplum yaratmak. Dolayısıyla bilinç düzeyi çerçevesinde etrafımızda olup bitenlere biz de tepki gösteriyoruz. Bu tepkiyi gösterirken altını çiziyorum, siyasallaşmadan ve partizanlaşmadan tepki koyuyoruz. Hukukun, adaletin, demokrasinin temel değerlerinin yanında durarak, bu görüşümüzü sergilemeye çalışıyoruz. Türkiye’de tabii son zamanlarda öğrenci hareketlerinde biraz artış yaşanıyor gibi ama aynı zamanda artamıyor da. Çünkü baskı ortamı var. Bu baskının nedenlerinden birisi de insanların gelecek ile ilgili kaygıları. Türkiye’de 80 döneminden sonra gençliğin üzerine ve toplumun üzerine çok büyük bir yük bindirilmiş. İnsanların siyasal hayattan uzaklaşması sağlanmıştır. Bunlar günümüzde yavaş-yavaş kırılmaya çalışıyor. Yine de tam olarak kırılabilmiş değildir. Bugün duyarlı olsun, bilinçli olsun dediğimiz gençleri, siyasi görüş belirttiği zaman ya da yaşananlarla ilgili bir tepki koyduğu zaman acaba yaftalanır mıyım, acaba bunu CV’me yazsam sorun olur mu diye korkular kaplıyor. Bu kaygıyı taşıdıkları için tabii ki bu çok büyük bir engel oluşturuyor. Dünyada tabii ki bu kadar baskı yok. Örneğin Yunanistan’da öğrenci eylemleri belki de birkaç ay önce en yüksek noktasına ulaştı, sokaklar karıştı. Türkiye’de böyle büyük bir hareket görmek çok zor genelde tek-tük oluyor. Bizim de temennimiz özgür bir ortam olması, herkesin olup bitenlerle ilgili görüşlerini özgürce duyurabilmesi ve savunabilmesidir.

S.E: Türkiye’nin bugünkü gidişatına ve kamuoyunda en çok tartışılan konular hakkındaki fikirlerinizi alabilir miyiz? Özellikle yargı alanında yapılan atamalar, torba yasa veya özgürlüklerin kısıtlanmasıyla ilgili fikirleriniz nelerdir?

O.B: Özellikle de son dönemde Anayasa’da çok fazla değişiklikler olmaya başladı. Bu değişikleri tabii ki bir siyasi bir parti yapıyor. Bu siyasi partinin hangi parti olduğu önemli değil. Ama önemli olan şu ki, toplumu yakından ilgilendiren konularda bir değişiklik yaparken, toplumun her kesiminden fikir alınması, bu fikrin gerçekten samimi bir şekilde uygulanmaya koyulmasıdır. Örneğin HSYK atamalarının meşruiyeti bile şuan tartışılıyor, Adalet Bakanlığı’nın, her ne kadar baskı yapmıyoruz dese de, HSYK’ ya listeler verdiği söyleniyor seçilecek hâkim ve savcılar ile ilgili. Bunlar tabii ki toplumda şüphe uyandırıyor. Sonuçta her şeyin başında ve sonunda yargı var. Yargı da eğer ciddiyetini kaybederse o zaman toplumu bir arada tutacak hiçbir şey kalmayacaktır. Örneğin, ordumuz en çok güvenilen kurumdu. Ama günümüzde, ordunun 3te1’i içerde ne olduğu belli değil. Bunlar tabii ki az önce en başta söylediğim bizi bir arada tutan temel değerlerimizle biraz çelişiyor. İnsanların en çok güven duyduğu kurum olan ordunun Generalleri’nin bugün içerde olması, bir çelişki yaratıyor. Bu temel değerlerle bir çatışma yaratıyor, bizi bir arada tutan değerlerle bir zıtlaşma oluşturuyor. Önemli olan şeyin, ülkeyi ileriye götürecek faaliyetleri yaparken, temel değerlerden şaşmamak ve bu doğrultudan sapmamak olduğunu düşünüyorum.

A.A: Bildiğiniz gibi önümüzde seçim süreci var. Sizin topluluk olarak 12 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri’nden beklentileriniz nelerdir?

S.E: Aynı zamanda seçimlerle ilgili herhangi bir etkinlik yapmayı düşünüyor musunuz?

O.B: Şöyle ki; seçimle ilgili bizim doğrudan bir faaliyetimiz olmuyor, bu; partilerden uzak durmaya çalıştığımız ve hassasiyet gösterdiğimiz bir konu olduğu için. Bizim 12 Haziran ile ilgili olarak yapabileceğimiz şey; bütün gençleri oy kullanmaya çağırmaktır. Seçimlerden en büyük beklentimiz, sandıklardan demokrasi çıkmasıdır. Ülkemizde yıllardır seçimlerde bir takım şeyler yaşanır işte; hava karardıktan sonra sandıklar kaybolur, sağdan soldan yanmış oy pusulaları çıkar, bunlar olmadan gerçekten demokrasi bilincinin oturması için, seçimlerin sağlıklı biçimde, yüksek katılımlı bir biçimde olması bizim beklentimizdir. Sonuçta, halkın istediği olacaktır, öyle de olmalıdır. Bunun için de özellikle gençlerin oy kullanması çok önemlidir. Bizim de hassasiyet göstereceğimiz en büyük konu budur.

S.E: Seçimlerin üniversitelerin açık olduğu zamana denk gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

O.B: Daha önceki seçimler yazın ortasında olmuştu bu çok tartışma yaratmıştı. İnsanlar seçimde oy kullanacak mı, tatillerini bırakıp gelecekler mi diye tartışmalar oluyordu. İnsanların oy kullanmaması hangi tarafa avantaj sağlar, işte bu kesim tatil yapıyor, şu kesim tatil yapmıyor falan diye de tartışmalar oluyordu. Benim şahsi görüşüm 12 Haziran, uygun bir tarih çünkü kışın ortasında yapıldığını düşünürsek bugün doğuda bir sürü köy yoluna ulaşım hava şartlarından dolayı sağlanamıyor, insanlar bırakın oy kullanmayı hastanelere bile gidemiyorlar. Bu tarih yazın başı olduğu için bence uygun bir tarih. Üniversitelerin bir kısmı kapanmış oluyor, bir kısmı açık oluyor mesela Bilkent Üniversitesi’nde öğretim bitmiş oluyor. Bilkent Üniversitesi’ndeki gençlerin okulun kapanmasından sonra geçecek 10 günlük süreyi bir şekilde kendilerine ayırması ve daha sonra da oy kullanmaya gitmeleri çok önemlidir.

A.A: Peki son olarak bize, topluluğunuzun gelecekteki hedefleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

O.B: Topluluk olarak yine, temel amacımız ülkemizi, gençliğimizi, toplumumuzu bir adım ileriye taşıyabilmek için bir şeyler yapmaktır. Bu doğrultuda ne yapsak kardır. Bir insana bir kelime bile fazladan öğretsek kardır. Bunun için özellikle de bilinçli bir gençlik yaratmak için çalışmalarımız sürecek. Topluluğumuza gelen üyelerimizi hem eylemsellik adında hem de ideolojik anlamda besliyoruz, onların birikimlerini yükseltmeye çalışıyoruz. Tabii ki yeni üyeler bekliyoruz. Üye sayımız arttıkça daha çok insana ulaştığımızı hissediyoruz. Bu şekilde de tabii ki amacımıza ulaşma şansımız oluyor. Hiçbir sınırımız yok. Örneğin; 10 kişi olursak bir yardım kampanyası düzenleriz, 20 kişi olursak iki tane düzenleriz. Biz tamamen fedakârlık üzerine kurulu olan topluluk düzenimizle daha önce belirttiğim amaçlarımız doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

A.A: Bize zaman ayırdığın için çok teşekkür ederiz sevgili Onur. Bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar dileriz.

O.B: Ben de beni davet ettiğiniz için tekrardan teşekkür ederim.

Leave a Reply