Okulumuzun İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünün gelişmesinde büyük emek sahibi olan hocamız Serpil Altay ile keyifli bir söyleyişi gerçekleştirdik. Üniversitemiz, tasarım ve yarışmalar hakkında olan bu röportajımızı sizin de severek okumanızı temenni ederiz.
Diğer bölümlerden sizi tanımayan arkadaşlarımız için, okulumuz ile olan bağınızdan bahsedebilir misiniz?
Ben Bilkent Üniversitesi’ne 1990 yılında yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak başladım ve dördüncü sınıf stüdyosunda derslere başladım. Tabii bu süreçte müfredatın oluşturulmasına epey katkım oldu. Daha sonra ders sayım arttı, tasarım stüdyosu dışında her döneme birer tane daha olmak üzere iki ders eklendi. 1993 yılından itibaren de tam zamanlı öğretim görevlisi olarak burada görevime devam ediyorum.
Bu oluşumun içinde yer alan biri olarak, okulumuzda yaptıklarınızı iş olarak tanımlanmaktan öte gönül bağı olarak da nitelendirebiliriz sanırım.
Evet, aynen öyle oldu. Bu bölümün öğrencileri arasında benden ders almayıp mezun olan hiç kimse yoktur. Herkes en azından bir ders almıştır. Verdiğim dersler hep tasarım içerikli o nedenle de pek çok sergilere, yarışmalara, seminerlere katılıyoruz. Basılı olarak katıldıklarımız dışında büyük bir çoğunlukla da ürünlerimiz ve projelerimiz ile katılıyoruz. Yarışmalarda çok iyi neticeler alıyoruz, yani üniversitenin bir yerde toplum ile bir kesişmesini de bu dersler aracılığı ile sağlamış oluyoruz. Mesela İstanbul Mobilya Fuarı’nı yüzbinlerce kişi geziyor ve de bizim öğrencilerimizin yaptığı ürünleri, projeleri görebiliyorlar. Bu sayede tasarım, mimarlık, iç mimarlık alanlarında neler yapıldığını her yaştan vatandaş görmüş oluyor. Bu da bence çok faydalı bir şey; çünkü üniversitenin kendi içinde kapalı olmaması gerekir, bir yerde toplumla da ilişkisinin sürmesi lazım.
Tasarım belirli bir süreç gerektiren bir şey, öğrencileriniz ile bu yarışmalara katılma süreci nasıl gerçekleşiyor, biraz bundan bahsedebilir misiniz?
Şimdi, bunlar için hakikaten bir gayret lazım, öğrenciyi teşvik etmek gerekiyor; çünkü öğrenci kazanamam endişesi duyuyor veya derslerin yoğunluğundan bunlara vakit ayıramıyor. Çoğu kimse de daha fazla başarı sağlayabilecek iken, bu vakti ayırmadığı için katılmaktan vazgeçebiliyor. Elimizden geldiği kadar katılmaları için yardım ediyoruz. Önemli olan kazanmaktan öte, bu yarışmalara katılmak; çünkü öz geçmişlerinde böyle işlere katılmış olmalarının gözükmesi büyük bir başarıdır. Bir işe karar vermiş, yapmış, bitirmiş ve teslim etmiş olması o birey için büyük bir aşamadır.
Özellikle sizin Product Detailing ismi ile verdiğiniz derslerde çok fazla yarışma başarısı elde edildi. Yarışmaya katılıp, kazanmış öğrencilerinize baktığınızda onlarda ne gibi gelişmeler gözlüyorsunuz?
Çok faydalı oluyor, mesela en son birinci seçilen öğrencilerde müthiş bir etki oldu. Onların çalışmalarını büyük bir firma üretti, bütün showroomlarına koyup pazarlamaya çalışacak ve onlara patent çıkardı. Bunlar tabi ki öğrencileri onurlandırıyor.
Hocam derslerin dışında özel hayatınızdan konuşmak istiyorum. Çok hoşuma giden bir şey var ki o da ailenizin genelinin tasarım üzerine mesleklerde çalışmasıdır. Biraz bahsetmenizi isteyeceğim.
Evet, ben de bahsetmek isterim. Ben ODTÜ mimarlık mezunuyum, yüksek lisansımı London School of Economics’te planlama üzerine çalışarak yaptım. İş hayatıma da Turizm Bakanlığı’nda başladım. Bürokrasi yaşantım bittikten sonra mobilya ve iç mimarlık ile ilgilendim. 1990 yılından itibaren de Bilkent Üniversitesine kendimi adamış bulunmaktayım. Aileme gelince, eşim ve kardeşim de ODTÜ mimarlıktan mezundur. Büyük oğlum ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümü mezunudur, ortanca oğlum Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümü mezunudur; hatta doktorasına kadar burada yaptı. Gelinim Burçak Altay zaten bölümümüzde öğretim görevlisi o da ODTÜ Mimarlık bölümü mezunudur ve yüksek lisans ile doktorasını Bilkent Üniversitesi bünyesinde yapmıştır. Kızım ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama bölümünden mezundur o da doktorasını bitirdi ve akademik hayatı için başlangıç yaptı. Kısacası, bizim evimizde her ölçekte tasarım yapılıyor. Ben de tasarımın bir bütün olduğunu, kentten mobilyaya hatta kullandığımız objeye kadar aynı ölçütleri taşıdığını düşünüyorum.
Son olarak, bu yıl için ‘Bilkent Üniversitesi Öğretim Ödülü’ için bölüm başkanlığı tarafından adaylığınız konuldu. Ne hissediyorsunuz?
Evet, beni çok mutlu etti, gururlandırdı. Sürecin nasıl geliştiğine dair pek fazla ayrıntı bilmiyorum. Bölümüm adına almayı çok arzu ediyorum; çünkü uzun zamandır bizim bölümden böyle bir şey olmamıştı.
GazeteBilkent adına bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Ben de teşekkür ederim bana böyle bir olanak sağladığınız için.