Hukukta Kariyer Kulübü’nün düzenlediği 7. Hukuk Öğrencileri forumu kapsamında Ankara’ya gelmiş olan Erdem Eren ile GazeteBilkent için söyleşi yapmanın çok güzel bir fırsat olacağını düşündüm. Kendisi ricamı nezaketle kabul etti. Bizlere, moda hukukuna ve makale yazımına dair aydınlatıcı bilgiler sundu. Siz okuyucularımızın da keyif alacağını düşündüğüm bu güzel ve bilgilendirici röportaj için kendilerine teşekkür ediyorum.
1. 2015 yılında Gazete Bilkent’te ‘Hukuk ve Modayı Birleştiren Mezunumuz’ olarak yer alarak moda hukukuyla ve Fashion Law Institute ile bizleri tanıştırmıştınız. Amerika’dan sonra dünyada bu alanda kurulan ikinci enstitünün Türkiye’deki yönetim kurulu başkanısınız. Söz konusu yazının yazıldığı yıl olan 2015’ten bu yana moda hukuku ve kariyeriniz açısından neler değişti? Harvard Business Review’deki yazarlık sürecinizden bahsedilir misiniz ?
Bildiğiniz üzere, Fashion Law Institute Istanbul 2012 yılında kuruldu. Biz bu alanda kurulan dünyadaki ikinci enstitüyüz. Bizden sonra dünya çapında 23 moda hukuku kurumu açıldı ve birçoğuna büyüme süreçlerinde danışmanlıklar verdik. Şu an 13 dilde moda hukukuna dair yayınlar yapılmakla birlikte, sayısı 14’ü geçen moda hukuku kitabı mevcut. Yerel olarak açılan eğitim programların yanı sıra güncel olarak dünyada 2 ülkede moda hukuku yüksek lisans programı var. Ayrıca Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi bünyesinde 2017 yılında ‘Harvard Fashion Law Lab’ projesi hayata geçirildi. Türkiye’de ise 2012 yılından bu yana 3.000’in üzerinde kişi programlarımıza katılarak öğrencimiz oldu. Moda hukukuna olan ilgi her geçen gün artıyor ve bu alan disiplinlerarası bir şekilde ilerliyor. Örneğin Kasım 2018’de düzenlediğimiz Moda Hukuku Eğitim Programlarımızdan birinde kendi markasını kurmak isteyen bir doktor öğrencimiz oldu. Ayrıca öğrencilerimizden belirli kriterleri tamamlayanları yurt dışındaki moda hukuku enstitülerine ve enstitülere bağlı hukuk ofislerine staj ve değişim programlarına gönderiyoruz. Bunun yanında Türkiye’nin önde gelen tekstil ve moda markalarına eğitimler vererek danışmanlıklarını sürdürüyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de kurduğumuz Fashion Law Institute Istanbul diğer ülkelerdeki enstitülere de rehberlik ederek büyümeye devam ediyor.
Kendi kariyerim açısından ise Fashion Law Institute Istanbul ve kendi hukuk büromla birlikte Miami-İstanbul merkezli olarak çalışmalarıma devam ediyorum. Yılın büyük bölümünü ABD’de ki ofimizde geçiriyorum ve Türkiye’ye sadece etkinlikler, eğitimler ya da belli duruşmalarım için geliyorum. Aslında Harvard Business Review’de yazma sürecim de böyle başladı. İki ülkenin arasındaki farkları, hukuki ve yönetim stratejilerini, karşılaştığım vakalardaki meseleyi çözme yaklaşımlarındaki değişiklikleri gördükçe, bu iki ülkenin dünya gündemi için çok önemli olan konuların hukuki kapsamlarını ele alma şekillerini yazmaya başladım. Aslında zaten hep üzerine düşündüğüm konuları, gördüğüm büyük resimdeki birleştirdiğim noktaları kağıda dökmüş oldum diyebilirim. Şimdi de hukuk camiasından belki çoğu kişinin yazmaya cesaret edemeyeceği ama aslında konuşulmasını zorunlu bulduğum konuları teorik ve pratik açılardan değerlendirerek objektif bir şekilde yazıyorum. Örneğin kenevir pazarının hukuki boyutu, dijital dünyadaki geleceğin platformu YouTube ve YouTuber’ların ifade özgürlüğünün hukuki sınırları vb…
2. Akademik hayat düşünen öğrenciler için makale yazımının arz ettiği önem oldukça açık. Peki, avukatlık mesleğine yönelmek isteyen hukuk öğrencileri için makale yazımı konusunda itici güç ne olabilir ?
Akademisyenliği tercih etsin ya da etmesin şüphesiz bir hukukçunun en güçlü silahı sözel ve yazılı olarak kendini, düşüncelerini ifade edebilme yeteneği olmalı. İmla hataları ve cümledeki anlam bozukluğu gibi Türkçeye dair konuları zaten çözmüş olduğunu varsayarak bir hukukçunun makale tonunu, dilini ayarlamayı ve intihal yapmadan referans verebilmeyi iyi bilmesi gerekiyor. Tüm bu konuları halledebilen bir hukukçunun, çekinmeden altına imzasını atabildiği makalelerini saygın dergilerde yayımlamasının dönüşü, maddi ve manevi anlamda tatmin edici olacaktır. Bununla birlikte LinkedIN’i de ihmal edilmemesi gerek bir platform ve güç olduğuna inanıyorum. Hukukçular LinkedIN’indeki makale stillerine göz atarak kendi makalelerini oluşturup sıklıkla yayımlayabilirler. Özellikle üzerinde beyin fırtınası yapılabilecek vaka değerlendirmeleri meslektaşlar arasındaki etkileşimi de arttırmaya yardımcı olabilir.
3. Öğrencilere hukuki yazılar yazabilmeleri için ne önerirsiniz ?
”Bol bol okuyup araştırsınlar,” diye klişe bir cümle kurmak istemiyorum; bunlar zaten yazabilmek için en temel öğeler. Benim önerim öğrencilerin, olayın teorik kısmını kavradıktan sonra bu teoriyi basitleştirerek anlatmaları ve asıl söylemek istediklerini, savundukları tezi anlaşılır bir şekilde sunarak, örneklerle desteklemeleri yönünde olacaktır. Günümüzde ne yazık ki, bazı doktora tezlerini incelediğinizde dahi zaten herkes tarafından bilinen ve çok kolay ulaşılabilen teorik kısıma binlerce sayfa ayrılırken, yazarın kendi savunduğu düşüncesinin ne olduğunu elli altmış sayfada ancak görebiliyoruz.
Bir de özellikle Harvard Business Review gibi yayınlar için makale yazarken neyi neden anlattığınızı açıklamak ve bir sonuca bağlayabilmek çok önemli. Makale bittiğinde okuyucuda ‘Ben şimdi bunu neden okudum ki?’ hissiyatı yaratmamak elzem. Bununla birlikte teknik bir tavsiyem de makale yazımına geçmeden önce konunun anahtar kelimelerini doğru tespit etmek. Anahtar kelimeleri doğru bulursanız, doğru kapıları açarak, anlam bütünlüğü mevcut makaleler yazabilirsiniz. Aslında bu tavsiyemi kendi gündelik hayatlarınıza da uyarlayın. Nacizane tavsiyem, yaşadığınız herhangi bir olayda çıkmazdaysanız, önce anahtar kelimeleri bulun.
Erdem Eren’in Harvard Business Review’de yayımlanmış olan makalelerine bakmak isterseniz, https://hbrturkiye.com/yazar/erdem-eren adresinden ulaşabilirseniz.