120 dakikalık bir dram filmi düşünün sevgi ve bağımlılık üzerine bir çok konuyu ele alan. Jean Marc Vallee’nin yönettiği ve Vanessa Paradis, Kaven Parent ve Helene Florent’in baş rollerini paylaştığı Ruh Eşim filminde, sanıldığının aksine birbirinin eş ruhu olan iki insanın kavuşamaması falan değil üstelik anlatılan da.
Sıra dışı bir yapım olan Ruh Eşim filminde ilk yarım saat biraz kopukluk varmış gibi hissediyorsunuz. Bambaşka zamanlarda geçen bambaşka iki hikaye size “Bu film de neyin nesi; nasıl yani?” dedirtiyor. Daha sonra günümüzde Montreal’de yaşayan Antoine ve Rose ile 1960 yılında yaşayan Down sendromlu bir çocuk annesi Jacqueline’nin hikayesinin ortak noktasını anlıyorsunuz: Kendini adamışlık, bağlılık ve sınırsız bir sevgi.
İnsanı tüketircesine bir yoğunlukla, adeta Down sendromlu oğluyla aşk yaşayan bir kadın olan Jacqueline’nin dramı sizi zaman zaman bunaltsa da, bir annenin oğluna nasıl karşılıksız bir sevgi duyabileceğini ve babasız çocuk büyütmenin zorluklarını yaşarken, bir dakikasını ondan ayrı geçirmemesinin ne demek olduğunu anlıyoruz. Onunla paralel ilerleyen günümüz hikayesinde ise, kendini adamışlık ve teslimiyet duygusunun içinde bir kadının eşine olan bağlılığını ve paylaşamama durumunun vahametini görüyoruz. Bu iki hastalıklı sevginin bir başka sonucu da etrafındaki insanları derinden etkilemesi ve sanırım bunu da hikayeler arasındaki bir başka benzerlik olarak görmek mümkün.
Arka plandaki müziğin de aslında seyirciye çok şey anlattığı bir filmden bahsediyoruz. Pink Floyd’un Breathe adlı şarkısı, aynı zamanda eşlik ettiği sahnelerde aslında çok anlamlı bir kompozisyon yaratıyor. Bu filmi en çok izlenmeye değer kılan yönü ise; parça parça, geri dönüşlü, farklı bir anlatım tarzında izleyiciyle buluşup, filmden çıkarken tam bir bütün içinde akıllara kazınmış olabilme yetisi. Eğer siz de, sıra dışı bir film izleyip, aşka farklı bir yorum katmak istiyorsanız; bu filmi kaçırmayın derim!
İyi seyirler.