Sanat ve sanatçı deyince akıllara gelen fırçalar, tuvaller, kameralar hatta kitaplar tarih olmaya yüz tutmuşken; yapılmayanı yapmak sıra dışını gerçekleştirmek gerek artık. Sanatçılık bambaşka boyutlarda yepyeni anlamlar kazanırken, sanat da daha önce görülmemiş tekniklere ev sahipliği yapıyor. İşte Choe U-Ram da bu sıra dışı sanatçılardan biri. Sergilerinde mekanik, ışık ve ses arasındaki uyumu ve uyumsuzluğu aynı anda göstermeyi başaran Ram, sanat anlayışını açıklarken bakın hangi sözleri kullanıyor:
“Bir sinek kuşunun bile mükemmel bir vücut yapısı ve ekosistemi vardır. Bu, insana Tanrı adında mutlak bir yaratıcı olduğunu düşündürür. İnsanoğlu mutlak varoluşu ancak ve ancak mecazi ve sembolik şekillerde temsil, ifşa ve andırmaya çalışabilir. Ben yaşam gücünün mutlaklığına inanıyorum. Bu bana hayat veren muhteşem bir kavram.”
Koreli sanatçı, çalışmalarında mitolojiden esinlenirken; zamanı, yaşamı ve yaşamın sınırlarını zorluyor. Ram’ın sanatına gelecek olursak; adeta metale hayat vererek, kinetik heykeller yapan ilginç bir sanatçıyla karşılaşıyoruz. Bu heykellerde metal, reçine, ahşap, kristal, 24 ayar altın varak, plastik torba, pervane, motor ve işlemci gibi birbiriyle oldukça alakasız materyaller kullanıyor. Aynı zamanda erken dönem arabaları tasarlayan büyük babası ve sanatçı anne-babasının genlerinin de yardımıyla; metal objeler ile mekanik, dizayn ve fizik bilgilerini kullanarak yarattığı makinelerle de tanınıyor. Bu bağlamda kinetik heykel sanatının önemli isimlerinden olan sanatçı, Amerika, Asya ve Avrupa’da birçok sergi gerçekleştirmiş.
“Bu kadar bilgi güzel de, nerede görebilirim ki ben bu ilginç sanatı?” diyenler varsa; çağdaş sanatın önemli isimlerine ev sahipliği yapmış olan Borusan Contemporary Perili Köşk, 2 Şubat’ta açtığı bu sıra dışı sergiyi 14 Nisan 2013’e kadar açık tutacak. “Anima” isimli sergide; bahsi geçen kinetik heykellerden seçmeler bulabilir, çağdaş sanatın ilgi çekici örneklerini görebilir; sanatçıyla birlikte hareketten akışa, tarihten mirasa, bireyselden ilişkisele, yaratılmış makinelerden özel anlara uzanan kavramlara dokunabilirsiniz. Serginin küratörlüğünü ise, birçok uluslararası medya sanatı sergisinden tanıdığımız Choi Doo Eun üstlenmiş.
Serginin yapıldığı Perili Köşk’e gelirsek; özgün mimarisiyle İstanbul Kültür Mirası’nın önde gelen örneklerinden, aynı zamanda da Rumeli Hisarı’nın en önemli ve tarihi binalarından biri. Köşkün yapımına 1910’lu yıllarda başlansa da, Osmanlı Devleti’nin de savaşa girmesi nedeniyle ustalar askere alındı ve çalışmalar tamamlanamadı. Yusuf Ziya Paşa (Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’nın Başyaveri) Köşkü olarak yaptırılan bu köşkte, Paşa ikinci eşi Nebiye Hanım ve Nebiye Hanım’ın ilk eşinden olma üç kızı ile birlikte vefatına (1926) kadar kaldı. Paşanın ölümünden sonra ise ailesi 1993 yılına kadar köşkte kaldı, birinci katı ise kiracılara açıldı. Perili Köşk olarak anılmasının sebebi ise, umulduğu kadar enteresan değil: Yarım kalan inşaat nedeniyle tamamlanamayan ve boş kalan ikinci ve üçüncü katlar, köşke perili sıfatını kazandırdı. 1995-2000 yılları arasında restore edilen bina, bir yanda Karadeniz diğer yanda ise Marmara açılımını görüyor. 2030 yılına kadar da Borusan Holding kullanımında kalacak.
Yaşamın sınırsızlığını ve büyük bir bütünü deneyimlemeye doğru adım atacağınız sergiyi kaçırmayın derim!