Amin Maalouf, 1949’da Lübnan’da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı ve 1976’dan beri Paris’te yaşıyor. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.

Çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini yapıtlarında başarıyla işleyen Maalouf; ilk kitabı Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri (1983) ile tanındı ve bu kitabın çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986’da yayımlanan ve aynı yıl Fransız-Arap Dostluk Ödülü’nü kazanan ikinci kitabı (ilk romanı) Afrikalı Leo ise bugün bir klasik kabul edilmektedir. Maalouf’un 1988’de yayımlanan ikinci romanı Afrikalı Leo ile aynı tarzda yazılan Semerkant da coşkuyla karşılandı ve pek çok dile çevrildi.

Semerkant; Ömer Hayyam, Vezir Nizamül Mülk ve Hasan Sabbah’ın yaşadığı Büyük Selçuklu Devleti ile Karahanlı Devleti mücadelelerin ve mezhep kavgalarının olduğu 11. yüzyılda başlıyor.  Odak figür, Ömer Hayyam’ın Semerkant’tan Selçuklu başkenti İsfahan’a olan hikâyesi ve Selçuklu politikalarındaki etkisi anlatılıyor. Bu öykü; Ömer Hayyam’ın Rubaiyat’ının, Hasan Sabah’ın ajanlarının (Haşhaşiler) eliyle Alamut Kalesi’ne taşınmasıyla bitiyor.

Âmin Maalouf oldukça şaşırtıcı biçimde doğuyu, İran’ı anlatıyor. İçinde bulunduğumuz ama ona bir Batılı kadar bile yakın olamamamızın acısını da yaşatıyor bize. Doğrusu, Ömer Hayyam’ı, rubailerini, ancak onun sayesinde tanıyabiliyor ve önceden bildiğimiz tarihi olayları ise ancak sayesinde kalıcı olarak zihnimize yerleştirebiliyoruz.

Önce odak figürden, hikâyenin üzerinde şekillendiği Ömer Hayyam’dan bahsedelim. İranlı şair, filozof, matematikçi, astronom… Kralların gözdesi, Hasan Sabbah’ın ve onun kanlı bıçaklı düşmanı Nizamülmülk’ün en yakın dostu. Krallar tarafından en çok sevilen ancak aynı zamanda en çok korkulan. Hayyam; pek çoğumuzun bugün gerçekleştiremediği başkaldırıyı, o dönemde gerçekleştirmesiyle ”düşündüklerimizi aynen söyleyebildiğimiz zaman torunlarımızın torunlarının bile yaşlanmış olacağını” düşünen bizleri; düşündüklerini sekiz yüz yıl önce söyleyerek şaşırtan Hayyam, aynı zamanda üstün zekâsıyla bu kötü özelliğini kapatıyor.

Romandaki tarihi olaylara örnek olarak Melikşah’ın ölümü verilebilir: Melikşah’ın karısı olarak seçtiği Terken Hatun’un Karahanlı soyuyla olan akrabalığı ona saray kadınları içinde ayrı bir yer sağlamaktadır. Bu yerini kaybetmesi, onun itibarını tehdit edecektir. Bu yüzden, Semerkant şehri alınmamalı, Karahanlı soyu sürdürülmelidir. Ancak Nasır Han’ın yerine geçen oğlu Ahmet, Hasan Sabbah’ın fikirlerinden etkilenmiş, artık bir tehdit teşkil etmektedir. Nizamülmülk, gerçeği açıklayarak Terken Hatun’u ikna edemeyeceğini bildiğinden, Ahmet Han’la Sabbah’ı arkadaş gibi göstermeyip; Sabbah’ın Karahanlılar için bir tehdit oluşturduğunu söylemiştir. Sonuç olarak Terken ikna olmuş, Melikşah da onun tarafından ikna edilmiştir. Ancak Semerkant’ın alınmasından sonra gerçek ortaya çıkmış, Terken Hatun ile Nizamülmülk arasında dev bir uçurum açılmıştır. Terken Hatun, bir yaşındaki en küçük oğlunun veliaht olmasını engellediği için Nizamülmülk’e zaten kızgındır ve bir devleti kalkındıran bu adamın miadının artık dolduğunu düşünmektedir. Onun ölümünü de sağlamaya kararlıdır. Nizamülmülk de olanların farkındadır ve çene kanseri olduğundan pek aldırmamaktadır. Ancak, ”Siyasetname” isimli eserini tamamlamak için vakte ihtiyacı vardır. Bir sabah Melikşah’ın huzuruna çıkar ve ölümünü geciktirecek sözlerini söyler. O günlerde rüyasında peygamberi görmüştür. Peygamber rüyasında şöyle demiştir ona: “Sen İslam’ın temel direğisin; kendi ölüm tarihini seçme hakkını sana veriyorum.” Nizamülmülk de peygamberi  “Ben Melikşah’ın doğduğunu, bana baba dediğini bilirim, onun ölümünü bana gösterme.” diyerek yanıtlamıştır.  Peygamber de bunun üzerine Melikşah’tan kırk gün önce öleceğini kendisine müjdelemiştir. Bu, onun ölümünü geciktirmiş olabilir ancak Terken Hatun, planı çoktan yürürlüğe koymuştur. Nizamülmülk Alparslan’dan bu yana Selçuklu Hükümdarlığı’nın temel direği olmuş ve ülkeyi ikiye bölecek kadar güçlü bir yere sahiptir. Terken Hatun, onu açıkça öldüremez. Bunun için Hasan Sabbah’ı kullanmaya karar verir. Nizamülmülk’ü bir Haşhaşi hançerler. Hemen ardından Melikşah, bir ”meyneyheyhey” devri yaşamaya başlar; devlet işleriyle alakasını keser. Ancak o da otuz beş gün sonra, bir Nizamülmülk taraftarı tarafından zehirlenerek öldürülür. Bir benzeri daha yaşanmayacak bir devir de böyle sona erer.

Nizamülmülk’ün onu Semerkant’ta uğrattığı başarısızlıktan sonra Sabbah da boş durmamıştır. Strateji değiştirmiş, diğer tüm liderler gibi bir üs edinmiştir. Bir kartal yuvasına benzeyen Alamut’u hiç savaşmadan ele geçirmiş; buraya iki yüz yıl boyunca onun yarattığı korkuyla var olacak korkunç Haşhaşi tarikatını yerleştirmiştir. Buraya hiçbir sultan yüzyıllarca dokunamamış, tarikat da cinayetler işleyerek varlığını devam ettirmiştir. ”Şeriat”ı kaldırıp ”Cennet”i ilan eden tarikat liderinden sonra burası bile Moğollara karşı koyamamıştır.

Büyük Selçuklu Devleti ise en parlak devrini Vezir Nizamülmülk döneminde yaşadıktan sonra bir çöküş dönemine girmiş; onun ölümünden bir asır sonra yapılan Katvan Savaşı’yla haritadan silinmişti. Nizamülmülk, Nizamiye medreseleri ile Selçuklu ülkesindeki fakir ancak çalışkan çocukları okutup topluma kazandırarak ve eğitim alanında ilk istihbarat teşkilatını kurarak da devlet yönetiminde yeniliklere imza atmış. Ölmeden önce tamamladığı ”Siyasetname”si de Batı için Mollisciere’in ”Prens”i neyse o olmuştur.

Hayyam ise bunlardan çok uzakta, devlet işlerinden ve entrikalara bir daha asla karışmadan, hayatının kalanında rubailerini yazıp rahat bir şekilde eceliyle ölmüştür.

Maalouf’un diğer kitapları gibi Semerkant da, olay örgüsüyle tarihi olayları birleştirmiş; onlarla beraber günümüze gönderme yapmayı da ihmal etmemiştir.

O günden bu güne devletlerin sadece isimleri değiştirmiştir, yapılanlar yine aynıdır. Bilim, sadece çıkarlar için var olmalıdır, yoksa yok olmalıdır ve bir fikir, baskın olanla örtüşüyorsa devam etmelidir; değilse onsuz bir dünya çok daha güzeldir.

Leave a Reply