Anime mi dediniz? Tamam, başka söze gerek yok! Gelin, sizi ustayla tanıştırayım.

İşte, Miyazaki Usta da burada, bakın nasıl da gülüyor. Birazdan sizi o saf dehasına ve benzersiz hikâyelerine kabul edecek.

Totoro’da Satsuki’den aşırdığı meşhur şemsiyesiyle geliyor. Aramızda kalsın Usta’nın gözdelerindendir kendisi. Öyle olmasaydı, olabilir miyidi Studio Ghibli’nin maskotu?

 Komşum Totoro (My Neighbor Totoro,1988), Hayao Miyazaki tarafından yazılıp, yönetilmiş dâhiyane animelerden biridir. Hastanede yatan annelerine yakın olabilmek için babalarıyla birlikte hastanenin yakınlarındaki bir köye taşınan, iki şirin, korkusuz kız kardeşin hikâyesi anlatılmaktadır. Klasikleşmiş bir Miyazaki karakteri olan Totoro, bu şirin kız kardeşlerin yardımına koşan uykucu orman ruhudur.  Eğer ben zaten bir anime sevdalısıyım diyorsanız Komşum Totoro’yu bilmek zorundasınız! Anime sevmek demek; Totoro’nun o tüylü, kocaman gövdesinde huzur içinde uyuyan Mei’yi ve ona annelerinin yokluğunda mükemmel bir ablalık yapan erkek kılıklı Satsuki’yi ailedenmiş gibi sevmek demektir. Hem bizim kediden bir otobüsümüz bile var!

Durun, durun kısacık saçlarına bağladığı devasa kırmızı bandanası ve bir hayli konuşkan kara kedisi Jiji ile Küçük Cadı Kiki katılmış aramıza.

Küçük Cadı Kiki (Kiki’s Delivery Service, 1989), oldukça ilham verici; aynı zamanda Animage Anime Büyük Ödülü’nü kazanarak kendini kanıtlamış bir animedir.  Kiki on üç yaşına geldiğinde her cadı gibi bir yıllığına ailesinden uzakta yaşayıp, eğitimini tamamlamalıdır. O da kendisine okyanus kıyısında bir kasaba seçerek, burada süpürgesiyle birlikte kendi kuryelik işini başlatır. Yalnız bir şeyin farkına varır. Giderek cadılık güçleri kaybolmaktadır!

Kiki tüm sorunlarıyla kendisi başa çıkmak zorundadır, bu da ona kendine güvenini arttırmasında yardımcı olacaktır. Miyazaki böyle bir dersi, sihirle dolu bir dünyayla bizleri taşımayı çok iyi başarmış.

Ve işte Miyazaki’nin dillere destan Chihiro’su…

Küçük kızımız Chihiro’nun baş kahramanı olduğu ‘Ruhların Kaçışı (Spirited Away,2001)’ en sevdiğim Miyazaki yapıtlarından biridir.

2001 yılının Akademi Ödüllerin de En İyi Animasyon Oscar’ını kapmıştır.  Amerikan yapımı rakiplerini kışkışlayarak Oscar alan ilk anime olmuş ve heykelciği yerden göğe kadar hakketmiştir.

Chihiro (yine küçük kızımız), ailesiyle yeni bir kasabaya taşınır. Daha yeni evlerine varmamışken, yolda ilginç bir yapı keşfederler ve meraklı anne babasının zoruyla hep beraber ne idüğü belirsiz yere girerler. Girdikleri yerde in cin top koşturmakta, yalnız bir yerlerden enfes yemek kokuları gelmektedir. Kokunun kaynağı lezzetli yemekleri keşfeden anne baba, direk yemeklere saldırırlar(terbiyesizler, azcık çocuğa örnek olun!). Onlar kendilerini yemeğe, içmeye vermişken; Chihiro’da etrafı turlamaya başlar. Derken kendisine doğru koşan bir çocuk görür. İsmi Haku olan bu genç, Chihiro’ya bir an önce ailesini de alıp burayı terk etmesi gerektiğini, eğer gitmezlerse bir daha buradan çıkamayacaklarını söyler. Paniğe kapılan Chihiro(doğal olarak), hemen ailesinin yanına koşar, yalnız ne görsün? Anne ve babası birer domuza dönüşmüştür(olacağı buydu!)! Akşam olduğunda kapana kısılan Chihiro bir şey öğrenir. Burası geceleri ruhlara hizmet veren bir dinlenme tesisi, bir hamamdır. Haku’nun da yardımıyla ailesini kurtarabilmek için orada çalışmaya başlayan Chihiro, bizi pek çok ilginç ruh ve karakterle tanıştırır.

Herkesin büyüleyici bulacağına inandığım bu animenin, çizimleri ve karakterleri de bir o kadar eşsiz! Aynı zamanda filme müzikleriyle hayat üfleyen Joe Hisaishi’yi de unutmamak gerek!

İşte beklenilen misafirlerde gelmiş. Büyücü Howl, şapkacı Sophie Hatter, Howl’ın çırağı Michael, pancar suratlı korkuluk, en sevdiğim ateş cini Calcifer ve Yürüyen Şato…

Yürüyen Şato( Howl’s Moving Castle, 2004), yazar Diana Wynne Jones tarafından yazılmış, Hayao Miyazaki tarafından yönetilmiş bir şaheserdir. En sevdiğim Miyazaki eseri olmasının yanın da kitabını da okumaktan geri kalmadım. Kesinlikle göz ardı etmeyin derim, zira izlediğinizde siz de kesinlikle değdiğini fark edeceksiniz. Hatta şu ana kadar hiç anime izlemediyseniz sizi bu yola sürükleyecektir!

Filmde babasından kalan şapkacı dükkânında çalışan Sophie’nin bir gün Çöl Cadı’sı tarafından büyülenip, ihtiyar bir kadına dönüşmesi anlatılıyor. Yeni yaşlı bedeniyle uzaklara gitmeye çalışan Sophie yolda bir korkulukla karşılaşır. Korkuluğun yardımıyla yoluna devam ederken karşısına meşhur ve korkunç büyücü Howl’un yürüyen şatosu çıkar ve ihtiyar Sophie yaşlılığının getirdiği kendine güvenle şatoya girer. Orada geveze ateş cini Calcifer ve Howl’ın çırağı Michael’i bulur. Ateş cini Calcifer’ın Howl ile arasında büyük bir sır vardır. Sophie’nin bu sırrı çözmesi karşılığında Sophie’nin üzerindeki büyüyü kaldırmaya razı olur.

Büyücü Howl’ında Sophie’nin yanlarında kalmasına ses etmememsiyle büyülü ve gizem dolu bir maceraya atılırlar. Bu büyücü Howl öyle aklınıza geldiği gibi kötü kalpli, çirkin, ihtiyar bir adam değil. Aksine genç, yakışıklı, hatta görünümüne her şeyden fazla önem veren biri. Sophie, üzerindeki büyüyü kaldırabilmek için yollar ararken bir anda kendini Howl’ın dünyasında buluverir.

Bakın, bu da Ponyo. Sevimli ve biraz da yaramaz deniz kızı.

Küçük Deniz Kızı Ponyo( Ponyo On The Cliff, 2008), sizi gülümsetecek ve yine beğeneceğinizden çok emin olduğum bir yapıt. Beş yaşındaki Sosuke, bir gün kayalıklarda oynarken kavanozun içine sıkışmış bir Japon süs balığı bulur. Süs balığına Ponyo adını veririr. Onu koruyacağına ve çok seveceğine dair söz verir. Ancak Ponyo’nun babası onu tekrar okyanusa götürür. Okyanustan kaçıp bir insana dönüşen Ponyo dünyanın ekolojik dengesini bozar. Sadece birbirlerine olan bağlılıkları ve sevgileriyle bu karmaşadan kurtulabileceklerdir.

Miyazaki’nin klasik çizgisi dışında daha küçük karakterleri görüyoruz burada. Usta’nın inanılmaz hayal gücüne şapka çıkaracağınız detaylar sizi kesinlikle hayran bıraktıracak.

Hayao Miyazaki’nin eşsiz yapıtları bu kadarla sınırlı değil, bunlar sadece şimdiye kadar benim izlediklerimden oluşmakta. Elbette devamı gelecek, bırakmam kolay kolay Ustayı.

Ustadan ayrılmadan bir bilgi; Miyazaki aynı zamanda Alplerin şeker kızı, çocukluğumuzun önemli bir parçası olan Heidi’nin yapımında görev aldı. Çizimlerden de bu benzerlik kolayca görülüyor zaten.

En kısa zamanda sizin de Usta Hayao Miyazaki ile tanışıp, birbirinden güzel hikâyelerine konuk olmanızı dilerim. Ustaya saygılar…

 

 

 

Leave a Reply