21.Altın Koza Film Şenliği’nde En iyi Senaryo Ödülü’ne layık görülen Derviş Zaim’in sekizinci uzun metraj filmi “Balık”ın çalışmalarına 2012 yılı itibariyle başlanmıştı. Çekim aşamasına 2013’te Bursa ve çevresinde geçilmiş ancak; senaryo iki farklı mevsimde işlendiği için çekime bir süre ara verilmişti.Biten çekimlerden sonra da sekiz aylık bir post prodüksiyon uygulandı “Balık”a.
İnsanın doğayla olan çelişkili ilişkisini anlatan filmin başrollerini Sanem Çelik ve Bülent İnal paylaşıyor. Filmde diğer roller ise Gizem Akman, Myroslava Kostyeva, Nadi Güler, Zafer Altun, Rıza Sönmez, Nihal Türkdönmez, İpek Zeylan, Adnan Tunalı, Ömer Naci Topcu, Levent Uzunbilek, Coşkun Tamer, ve Melih Sezgin tarafından bölüşülmekte.
Filmin konusu ise kısaca şöyle; küçük bir sahil kasabasında eşi ve kızıyla birlikte yaşayan ve yöredeki çoğu kişi gibi balıkçılık yaparak geçimini sağlayan Kaya’nın büyük bir sorunu vardır. Kızının bir an önce iyileşebilmesi için elinden geleni yapan Kaya, bir noktadan sonra avlanma yöntemlerini değiştirip doğanın dengesine müdahele etmeye başlar. Yasakları aştığı bu andan itibaren ise doğanın yanı sıra çevresine ve kendi ailesine de geri dönüşü olmayan hasarlar verecektir.
İnsanoğlunun hırsları doğrultusunda doğayı katletmesi üzerine kurulu olan hikaye, küçük ailesinin direği Kaya’nın daha fazla balık, daha fazla para denklemi üzerinde yapılanıyor. Daha fazla balık isteği, eşinin “Gölü küstürdük, göle yardım edelim.” gibi söylemlerini geride bırakıyor. Doğaya zarar verme eğilimine saplanan Kaya’nın fazla para kazandığı, fakat para kazanırken ailesini harcadığı bir döngüyle ilerleyen film bir aile ve doğa filmi. Doğanın çığlığına yanıt arayan ve kızının, hastalığını özel bir balık yiyerek atlatacağını düşünen bir annenin doğaya karşı sorumluluğunu hissedip onu korumaya çalışması, kocasının onu idare etmeye çalışmasıyla zıtlaşıyor. “Doğa,ona zarar verildiğinde bunu hiç düşünmediğin şekilde ödetir.” fikrini işleyen filmin oyunculukları ve senaryosu izleyiciyi dinamik tutuyor.
Filmin ana merkezine yerleştirdiği sorun,günümüzle doğrudan ilişkili olduğu halde film izleyiciyle bu konuda çok samimi bağlantılar kuramıyor. Sinematografik algının çok iyi oturmadığı filmde, havada kalan anlar ve parçalar mevcut. İleri gidiş ve geriye dönüşlerle kurgulanan Balık, izleyiciyi çarpan bir durum yaratamıyor. Deniz’in çaresi bulunamayan konuşamama hastalığı, Filiz’in göle yardım etme sevdası ve Kaya’nın emellerine çabucak ulaşma arzusunun dağıttığı aile bir yana; sonrasında olan gelişmeler de zaman zaman bir bütün oluşturamıyor. Kısacası Balık, beraber yola çıktığı ana fikir ne kadar anlamlı olsa da izleyiciyle bağ açısından zayıf kalıyor.
Derviş Zaim’in filmlerinde hikayeyle birlik olan doğa, böylesi bir doğa filminde beklentileri karşılayamıyor. Hikayenin güzel bir yerden doğduğu ve sakince aktığı; ama insanın hayal dünyasına ancak teğet geçen ve yönetmenin diğer filmlerinin altında kalan bir yapım oluyor böylelikle Balık.