Hep devam edecek bir Peri Masalı’na ithafen
StüdyoCer’le birlikte “Hayvan Çiftliği” seyircilere kapılarını açtı!
Cermodern’in alt bünyesi olması için geçen mayıs ayında temelleri atılan ve Genel Sanat Yönetmenliği’ni başarılı oyuncu Erdal Beşikçioğlu’nun üstlendiği StüdyoCer, yoğun çalışmalardan sonra seyircilere kapısını açtı.
Ankara’nın alternatif tiyatro sahnelerinden biri olabilecek StüdyoCer, konservatuarda okuyan yahut mezun olan ama sahnede yeterli derecede deneyimi olmayan oyuncu adaylarıyla kadrosunu oluşturmuş durumda. Yeni yeteneklere fırsat veren StüdyoCer sezon boyunca tiyatroyla ilgi çeşitli seminerlere ve etkinliklere de yer vericek. 2012-2013 sezonunda seyirci karşısına iki oyun çıkarmayı planlayan ekibin ilk oyunu “Hayvan Çiftliği”, 9 Ekim’de prömiyerini yaptı. George Orwell’in aynı adlı romanından yola çıkan oyunun yönetmeni Erdal Beşikçioğlu, yardımcı yönetmeni ise Elvin Beşikçioğlu. Dramaturgu Özcan Özer’e emanet edilen oyunun koreografisi, Binnaz Dorkip ve kostümleri Nalan Alaylı tarafından yapılmış.
George Orwell’in 1945 yılında yayınlanan ancak birkaç sene sonra ilgi toplayan fabl tarzında yazılmış siyasi hicvi, birçok yere konu olmuş; hatta zaman içinde bazı ülkelerde yasaklanmıştır. Okunması kolay ve zevkli romanın bittikten sonra okuyanda bıraktığı etki keskindir ve çaresizliği hatırlatır. Eser, Stalinizmin ağır bir eleştirisi olmasına rağmen; tüm yönetim sistemlerine gönderme yapabilecek kadar geniş bir etki taşır. Günümüze kadar değerini koruyan ve sürekli arttıran Hayvan Çiftliği’nin biz tiyatro seyircileriyle buluşacağını öğrenince çok mutlu olmuştum. Hele ki Erdal Beşikçioğlu gibi değişik işler yapmaya çalışan bir adamın elinden bu eseri izleyecek olmak heyecan verici olacaktı.
StüdyoCer’in bekleme salonu, değişik mimarisiyle oyuna olan merakı arttırıyor. Sahne düzeni ve dekorların yerleştirilişi de aynı işlevi görüyor içeri girdiğinizde. Yuvarlak bir alanda karşılıklı dizilmiş sandalyeler ve sahnenin yanlarına yerleştirilmiş aynalar bekliyor seyirciyi. Romanda geçen hafif havanın aksine daha karanlık, baskıcı ve biraz da insanı boğan bir atmosfer yaratılıyor. Hem ışıkların hem de sesin etkisiyle gerçekleşiyor bunlar. Müziğin sesi, atmak isteyeceğiniz çığlığı bastıracak derecede yükseliyor çoğu noktada.
Karanlık atmosferin yanında; oyunun koreografileri ve geçiş dansları seyirciyi kuşatıp içine alıyor. Yarattığı yaratıcı eksenle birlikte, hikâyeye ortak olmak kolaylaşıyor böylelikle. Fiziksel zorluğu oldukça yüksek oyunda 17 oyuncu adayı, oldukça başarılı bir oyun sergiliyorlar. Kimisinin domuz, kimisinin koyun, kimisinin at kiminin de tavuk veya keçi olduğu oyunda dans koreografileri ve kostümler birbirini tamamlıyor. Dört ayaklı olabilmek için uzun sopalara ihtiyaç duyan ve o sopaları hikayede anlam taşıyan ögelere dönüştürebilen yaratıcılığa hayran oluyor seyirci.
Romandaki yoğun Stalinizim eleştirisini başa gelen her iktidar aynı faşist politikayı sürer olarak empoze eden oyun, aynı zamanda kitapta egemen güç olan Napolyon karakterine çocuksu ve çaylak bir ruh yerleştirirken; onu iktidarda destekleyen Cırtak’a önemli bir rol çiziyor. Romanda şak şakçı görevini gören gücün bu oyunda ön plana çıkarılması ve oyunun romandan daha farklı bir yöne kaymasını Özcan Özer “Öykü bir lunaparkta, bir mahallede, ya da her tür canlının yaşadığı alanlarda geçebilir, ancak insanın ve bunun yanında tüm canlıların özünün değişmeyeceği ana cümlesine oturtularak sahnelenmiştir. Insanoğlu var olduğu sürece sonuç hiçbir şekilde değişmeyecektir.” sözleriyle açıklıyor.
Peter Hall’un oyunlaştırdığı metnin kısaltılmış hali oluyor böylelikle Hayvan Çiftliği. Kısıtlı zaman içinde bazı sert ve yıkıcı ideolojileri, oyun oynarak gösterebilmek zor olduğundan belki böyle bir yolu tercih etmiş de olabilirler. Romanda tekrarlanan bazı ayrıntıları ele almamış olması oyunu çocuk oyunu kıvamına yaklaştırıyor. Meseleyi anlat ve çekil gibi bir tarzı benimsiyor olması da görmek istediğini göremeyen seyircide konsantrasyon kaybına neden oluyor. Romanın bıraktığı etkiyi aramak yerine sahneye koyulan eserin meselesini anlamaya çalışmak daha mantıklı olacaktır izlerken. Verilen emeğin ve dökülen terin ardından, dikdatör yönetimin değişmez gerçekliğini sahnede görebilmek ve alternatif olarak insan vücudunun neler yapabileceğine tanık olmak adına kaçırılmaması gereken bir oyun, Hayvan Çiftliği.
Biletinizi alın ve yola koyulun. Unutmadan aç gitmeyin çünkü Cermodern’in çevresinde oyunu beklerken yemek yiyebileceğiniz bir yer yok.
Keyifli Seyirler!