Fethi Gemuhluoğlu, 20. asrımızın pek bilinmeyen fikir adamlarından biridir. Necip Fazıl onu savaş sırasında kahramanlara su taşıyan sakaya benzetirken sadece savaşın geri planındaki önemli bir adam olmasına dikkat çekmekle kalmıyor; ayrıca onun o dönemki nesle fikirlerini taşıdığını da belirtiyordu. Sadece Necip Fazıl değil, bir sürü düşünür Fethi Gemuhluoğlu’ndan övgü ile bahsediyordu. Bir kaçı;
“Söz ile sema yapıyordu.” (Hilmi Yavuz)
“Tek başına âdeta bir okuldu.” (Cahit Zarifoğlu)
“Bize kendi kuşağı içinde en sağlam çizgiyi aktarabilenlerden biriydi.’’ (İsmet Özel)
Hakkında bu kadar övgü ile bahsedilen Fethi Gemuhluoğlu’nu yakından tanıyalım.
Kısa bir biyografi
İrfan Fethi Gemuhluoğlu, 1922 yılında İstanbul Göztepe’de, Arapkirli bir ailenin çocuğu olarak doğar. Babasının adı Mustafa Neşet Bey, annesinin adı Fatma Saniye Hanım’dır. İlköğrenimini doğduğu yer olan Göztepe’de, ortaöğrenimini Haydarpaşa Lisesi’nde ve yükseköğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlar. Fethi Gemuhluoğlu 1950-1955 yıllarında İstanbul’daki çeşitli okullarda Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği; 1955-1963 yıllarında İstanbul’un o zamanki en önemli kültür ve spor etkinlikleri merkezi olan İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’nın müdürlüğü gibi görevlerde bulunur. 1959 yılında Dr. Emine Suzan Hanım’la hayatını birleştirir. Bu evlilikten Mehmet Ali ile Veli Selman adında iki çocukları olur. 1963-1965 yıllarında iki yıl süreyle Almanya’da kalır. 1965-66 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü, 1966-1970 yılları arasında Türkiye Odalar Birliği Basın Müşaviri görevlerinde bulunur. Daha sonra döneminin eğitim alanında faaliyet gösteren çok saygın vakıflardan biri olan Türk Petrol Vakfı’nın kuruluşunu 1970 yılında gerçekleştirir ve vefatına kadar bu vakfın Genel Sekreterliğini yürütür. 5 Ekim 1977’de İstanbul’da vefat eder.
Düşünceleri
Fethi Gemuhluoğlu Dostluk Üzerine adlı kitabında insanların öncelikle birbiriyle sonra da tarihle, coğrafyayla, ağaçla dost olmaları gerektiğini vurgular. Sadece uyku, para ve caniliği bunlardan ayrı tutar. Bir sözünde “Her şeye dost olalım, politikaya dost olmayalım. Her şeye dost olalım, hırs-ı mal ve hırs-ı caha dost olmayalım. Her şeye dost olalım, paraya dost olmayalım.” der.
“Cebinizde kalan son parayla simit alıp da karnınızı doyurmayın, gidin onunla bir film yahut bir tiyatro seyredin!” (Fethi Gemuhluoğlu)
Fethi Gemuhluoğlu’nun kendini adadığı ideallerden biri, belki de en büyüğü “Medeniyetimizin Yeniden İnşası” idi. Unutulmaya yüz tutmuş medeniyetin tekrar inşası için canını dişine takmış, nerede bir öğrenci görse ona burs vermiş, arkadaşlarına sanatın herhangi bir dalı ile ilgilenmelerini söylemiştir. O, medeniyetin inşası için o bilgelik damarına yeniden bir bütün olarak ulaşmamız gerektiğini biliyordu. Bu yüzden Gemuhluoğlu, sadece belli bir kesime değil, medeniyetimizi ve geleneksel bilgeliğimizi oluşturan bütün unsurlara, yapılara ve kişilere sesleniyordu. Bu anlamda Yaşar Kemal’den Asaf Halet Çelebi’ye, Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan Genco Erkal’a, Cahit Zarifoğlu’ndan Nuri Pakdil’e, Neyzen Tevfik’ten Cinuçen Tanrıkorur’a, bu toprakların her kıymetine ayrı bir önem atfediyor, birliyor, derliyor, toparlıyor, toplumu topluca bir kalkınmanın, bir dirilişin ve yeniden varoluşun safına çekiyordu.
Dostluk Üzerine
Vefatından sonra Aydınlar Ocağı’nda yaptığı mükemmel söyleşiyi de içinde barındıran Dostluk Üzerine kitabı yakın zamanlarda Timaş Yayınevi’nden tekrar, düzenlenerek neşredildi. Ayrıca kitap Fethi Gemuhluoğlu’nun bazı yazılarını, mektuplarını ve diğer düşünürlerin onun hakkındaki yazılarını içeriyor. Kitaptaki söyleşi kısmını okurken, Hilmi Yavuz’un ne kadar haklı olduğunu anlıyorsunuz. Az ve öz konuşan fikir adamımız bazen öyle bir cümle kuruyor ki, üstüne ciltlerce kitap yazılabilir düzeyde.
Sonsöz
Eğer, sağ görüşlü bir entelektüelin, bir aydının, kendini “Medeniyet” davasına vermiş birini tanımak, kendinize bir ufuk belirlemek istiyorsanız Dostluk Üzerine tam size göre bir kitap. Üstâd Necip Fazıl’ın sözü ile yazıyı noktalayalım:
“O, harp meydanında görünmeyen, fakat ateş hattındakilere sakalık yapan, nakliye ve levazım kollarına yön veren, hususi çevrelerde mayası halis bir gençlik yoğuran, gönlü tasavvuf kokusuyla ıtırlı ve dili en murassa Osmanlıca zarbı içinde İslâmi zevk mazrufuyla nakışlı, son turfanda bir tipti.”