Anarşist ruhlu, dobra,kuralsız ve kesinlikle sıra dışı… Bunlar onu tarif etmek için söyleyebileceğimiz sıfatlardan sadece birkaçı. Dilinin kemiği yok, dilediğini dilediğince, olduğu gibi, aklından geçtiği gibi söylüyor. Kimi zaman okuyucunun suratına tokat gibi çarpan tespitleri, sıra dışı benzetmeleri ve tabirleri onu Türk şiirinde bambaşka bir yere koyuyor ve kendini tanımladığı biçimde 80’ler kuşağının “daha başına buyruk, pervasız ve daha alaycı” şairi yapıyor. İlk kez okuyan biri şiirlerinde sert, hatta açık saçık, inanılması güç bir dobralık bulabilir. İşte bu Türk şiirinde küçük İskender şiiri olarak yer etmiş bir olgunun etkisidir. İskender Över, şiir dünyasında bilindiği üzere küçük İskender; tartışmasız Türk şiirinde bambaşka bir yere sahip ve bir zamanlar İlhan Berk’e denildiği gibi “Türk şiirinin uç beylerinden”. Bütün bilinen edebiyat akımlarının dışında durmuş, kendi şiirini yaratmış, kimilerince “yeraltı edebiyatı” yapan bir şair o. Altında imzasını görmeseniz bile onu şiirlerinden tanırsınız; ki bir şairi okuyucusuyla buluşturan şiirleri değil midir? Küçük İskender’i de şiirlerini okudukça sanki yakın bir dostmuşçasına tanıyacaksınız.
Hayatına baktığımızda sanki hep bir arayış içinde bir adamı görüyoruz. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni son sınıfta bırakmış ve ardından İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ne girmiş ve orada da 3 yıl okumuş; ama tıp fakültesi okumasını şiir yaşamında önemli bir basamak olarak görüyor. “Şiir bir rahatsızlıktır.” diyor. “Ben şiiri tıp okurken öğrendim. İnsan özlediği şeyi öğreniyor. İnsan bedeninde, elbette kelime yok ama hayata dair bir sürü soyut cümle var; aşk ve mücadele içeren cümleler. Sizi çağıran, sizi uzaklaştıran, bir bakıma yönünüzü tayin eden cümleler. Kendi bedeninize dönüp bakıyorsunuz böyle olunca; bende ne yazıyor acaba, diye?”
Sonrasında ise 80’li yıllardan başlayarak müzikten, sinemaya birçok sektöre el attı. Ağır Roman ve O Şimdi Asker filmleri dahil 5 filmde oynadı. Bu sene 7.si verilen Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün de sahibi oldu.
“Aşklar yaşadım, eğer ciddiye alındılarsa”. Şiirlerinden birinden alınmış bir cümle gibi dursa da hiçbir şiirinde rastlayamazsınız bu ifadeye. Kendiyle ilgili kurduğu bir cümledir bu. Eşcinsel olduğunu, hem şiirlerinde hem de röportajlarında açıkça dile getirmiş ve cinsel tercihlerini hiçbir zaman saklamamıştır Küçük İskender.
Çıkardığı son kitabı Elli Belirsiz, otuz yılını geride bıraktığı sanat yaşamının bir özeti niteliğinde olan bir şiir seçkisi. “Metinlerimi geriye çekerek sevildiğini sandığım 50 şiirimi; 50 belirsizliğimi, aslında tam da ‘ben’ olanlar diye, size veriyorum.” Geçtiğimiz yaz çıkan bu kitabı alıp okumak uzun zamandır aklımdayken, hemen yanındaki rafta Küçük İskender’e ait bir başka kitabı buluyorum. Geçtiğimiz yıl çıkan kitaplarından biri olan ve oldukça konuşulan ‘Ali’… Önce arkasını okuyorum kitabın, sonra rastgele herhangi bir sayfasını… Belli ki biraz daha toplumcu, özgürlükçü ve isyankar bu kitabında Küçük İskender. Alıp okumaya başladıkça görüyorum ki aşk da var bu kitapta, kırgınlık, öfke ve hüzün de… Kitaba adını veren şiir Ali; farklı etnik kökenlerden, farklı dinlerden gelenlerin, farklı cinsel eğilimleri olanların; ya da kısaca ‘farklı’lıkların, itaat etmeyen ve kendi fikirlerini savunanların şiiri. “Ali” çıktıktan kısa bir süre sonra; bir Ali’nin öldürülmesi ise belki kahreden bir tesadüf ya da güçlü bir şair önsezisi. Ne olursa olsun; kitabın içindeki bütün şiirler gümbür gümbür, dolu dizgin geliyor size doğru. Hem kaçmak istiyor; hem de dibine kadar tekrar tekrar okumak istiyorsunuz şiirlerini.
ali
Öyleyse ben size hep Ali diyeceğim
Aşk bazen çok AliMehmetler ölüyor, Aliler öldürülüyor çünkü
ayşelerse doğuştan ya dul ya evli
Ayşe bazen çok Aliİçimizdeki isimlere yeni bir şans vermeli,
Gidenin peşine düşmeden
Ölenin duasını etmeden
Mümkünse sade, mümkünse seviyeliYalnızlık unutuluyor, ayrılıklar unutturuluyor çünkü
Kalanlarsa bile bile ya sessiz ya deliÖyleyse ben size hep Ali diyeceğim
Hikâyenin gerisi zaten çok belli
Dertler zarifse vakit almaz teselli
Hoş geldin esvabımın cevabı, aklımın zamanı
Aşk bazen insandan çok evveliÖyleyse ben size hep Ali diyeceğim
Aşk bazen çok Ali
Okullar okumuş, bırakmış, arayışı hiç bitmemiş, ödüller almış, şiirin çok da fazla okunmadığı ülkemizde şiir kitapları elden ele dolaşmış, şiir geceleri dolup taşmış bir şair. Şiire yeni bir soluk getirmiş bu şairi tanımak için; alın, herhangi bir kitabını okuyun. Lucifer’in Bisikleti, Galileo’nun Pergeli, Bir Delinin Ot Defteri, Cangüncem ya da Ali. Küçük İskender’i tanıdığınıza pişman olmayacaksınız.
Aşkı yüksek yerlere kaldırmalı ve üzerine şu not yazılmalı; ‘Alçak’ların ulaşamayacağı yerlere saklayın.’
Bir plak olsam. Zeki Müren çalsam, bozulsam. Aynı yerde takılsam, hep tekrarlasam. Elbet bir gün buluşacağız.
Birini kaybetmek istiyorsanız, onu çok sevin yeter.
zu spät
Küçük İskenderi, Sertab Erener’in “yara” isimli şarkısıyla tanıdım. Bu şarkı şiirin güfteli haliymiş, sonradan öğrendim.. Bu da benim Küçük İskender ile tanışma hikayem.. Şiiri de ekleyeyim;
Kör noktalar vardır her aşkta
İnsan doğar ölmez o suçla
Orada o küçük çoçukla kalan
Ağlar hayatın sonsuzluğuna
Kim tutar ki elini bir daha
İçini kanatan bir rüya olur bu yara
Bir masalın sonunda ölüme
Aşkını anlatan bir kadın olur bu defa
Hiç konuşmaz bazen gül susar
Yaprak titrer acıyla düş yanar
Orada o güzel uykuda hüzün
Büyür büyünün sonsuzluğuna