Stephen W. Hawking, günümüzde yaşayan en önemli fizik teorisyeni. 72 yaşında ve son 50 yılını öldürücü etkisiyle bilinen çok ciddi bir hastalıkla mücadele ederek geçirdi.
Peki, Stephen Hawking Kimdir?
Hawking, 1942 yılında İngilitere’de doğdu. Çocukluğu bilime ilgi duyan parlak bir öğrenci olarak geçti. 1962 yılında Oxford Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra önce astronomi üzerine çalışmak için aynı üniversitede kalmak istedi. Ancak gözlemevinden güneş lekelerini izlemek ona çok cazip gelmedi ve Oxford Üniversitesi’nden ayrılarak Cambridge Üniversitesi’nde teorik astronomi ve evren bilimi üzerinde çalışmaya başladı. Roger Penrose ile birlikte Einstein’ın uzay ve zamanı kapsayan genel görelilik kuramının, Big Bang’le başlayıp karadeliklerle sonlandığını gösterdi. Bu sonuç Kuantum mekaniği ile genel görelilik kuramının birleştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Bu, yirminci yüzyılın ikinci yarısının en büyük buluşlarından biriydi. Bu birleşmenin bir sonucu da karadeliklerin aslında tamamen kara olmadığını, fakat radyasyon yayıp buharlaştıklarını ve görünmez olduklarını ortaya koyuyordu. Diğer bir sonuç da, evrenin bir sonu ve sınırı olmadığıydı. Bu da evrenin başlangıcının tamamen bilimsel kurallar çercevesinde meydana geldiği anlamına geliyordu. Belki buradaki açıklamalardan çok bir şey anlamamış olabilirsiniz; fakat bu ciddi araştırmalar sonucunda Stephen Hawking tartışmalara sebep olan bir iddia ortaya koyarak; “Tanrı yoktur. Bilimi anlamadan önce Tanrı’nın evreni yarattığına inanmak çok doğaldı ancak bilim artık kutsal kitaplardan çok daha ikna edici bir açıklama sunuyor. Evrenin yaratılışı bilimsel olarak açıklanabilir bir olay ve Tanrı’yla bir alakası bulunmuyor.” dedi.
Hawking’e teşhisi konulan ALS Hastalığı Nedir?
ALS, uzun adıyla amyotrofik lateral skleroz, aynı zamanda motor nöron hastalığı olarak da bilinen bir nörodejeneratif bir hastalık. Vücudumuzdaki her kas, beynimizde, öndeki frontal lobda yer alan ve motor nöron denen sinir hücreleri tarafından kontrol ediliyor. Bu hücreler, beynin alt tabakalarında yer alan diğer motor nöronlarla ve omurilikteki motor nöronlarla bağlantılı. Beyindekilere üst motor nöronlar diyoruz, omuriliktekilere de alt motor nöronlar. ALS, üst veya alt motor nöronların veya her ikisinin zayıflaması nedeniyle ortaya çıkabiliyor. Uzun bir zamandır ALS’nin birkaç alt türü olduğunu biliyoruz. Bunların biri ilerleyici kas erimesi (PMA). Bir diğer alt tür ise Birincil Lateral Skleroz (PLS). Bir başka alt tür olan İlerleyici Supranükleer Felç ise daha çok kafatasındaki kasların zayıflığı ile seyrediyor: Yüz kasları, dil ve yutma kasları gibi. Ama zamanla kol ve bacaklara da yayılıyor ve maalesef ki ALS hastalığının halen bilinen bir tedavisi yok.
Hawking, kişiliği ve zekâsıyla olduğu kadar bir ALS hastası olarak da sıradışı biri. ALS tanısı alan hastaların pek çoğu, bu hastalığa genelde elli yaşından sonra yakalanıyor ve tanı konduktan birkaç yıl sonra da yaşama veda ediyorlar. Hawking’e yirmi bir yaşında ALS tanısı konulduğunda, yirmi beşinci yaşgününü görme ihtimalinin olmadığı sanılıyordu. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti. 1974 yılında neredeyse tamamen felç oldu ve 1985 yılında geçirdiği zatürre nedeniyle konuşma yetisini de tamamen kaybetti. O zamandan beri; koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde iletişim kurabiliyor. Konuşmak istediğinde, elindeki elekronik aleti sıkarak, sandalyesine bağlı özel bilgisayarının ekranına, dakikada ortalama on kelimeyi sıralayabiliyor. Özel bilgisayarının hafızasında yaklaşık iki bin altı yüz kelime bulunuyor. Herhangi bir kelimeyi söylemek istediğinde ekrana yazabiliyor. Sağlıklı insanların konuşmalarında kullandığı kelime sayısı da iki bin beş yüz civarında. Dolayısıyla Hawking, duygularını ifade etmede kelime sıkıntısı çekmiyor. O, tüm bunlara rağmen, 30 yıl boyunca Cambridge Üniversitesi’nde profesör olarak çalıştı. Halen, yine Cambridge Üniversitesi’ndeki Teorik Kozmoloji Merkezi’nin yöneticilik görevini yürütüyor. Hawking, hastalığına rağmen inanılmaz başarılara imza atmış bir isim. Tamamen elektrikli sandalyeye mahkûm olmasına ve sadece yanağındaki tek bir kası kullanarak özel bir bilgisayara yazdığı yazının sese çevrilmesi ile iletişim kurabilmesine rağmen çok önemli çalışmalarda bulundu. Hastalığına karşın, üretkenliğinden bir şey kaybetmemiş olan Hawking’in kişisel yaşantısı da oldukça renkli. Çeşitli kongreler için sıklıkla seyahat eden yazar, 60. yaş gününü bir sıcak hava balonunun içinde kutladı. Bunların hepsiyle, imkansız diye bir şeyin olmadığını bizlere kanıtlayan Hawking’in en çok etkilendiğim sözü sanırım hepimize çok şey anlatacaktır. “İnsanlara, ruhları engelli olmadıkça fiziksel engellerin onları durduramayacağını göstermek istiyorum.”
Stephen Hawking’in Hayatı Film Oldu : “Her Şeyin Teorisi”
“The Theory of Everything” orijinal adıyla, Stephen Hawking’in 1960’lı yıllardan başlayarak aşk ve öğrenim hayatını ele alan film Kasım’da ABD’de vizyona girecek ve Oscar adaylığı şimdiden kesin gözüyle bakılıyor. Filmde ünlü fizikçiyi, adını “Sefiller” filmiyle duyurmuş olan Eddie Redmayne canlandırıyor. Jane Wilde karakterine ise Felicity Jones hayat veriyor. Karakter seçiminin gayet başarılı ve role uygun olduğunu düşünüyorum. Benzerlik açısından da Stephen Hawking’i aratmıyor Eddie Radmayne.
İlk gösterimi Toronto Film Festivali’nde yapılan film eleştirmenlerden tam not almıştı.
Filmin Türkiye’ye geliş tarihi ise 27 Şubat 2015 olarak açıklandı. Filmi heyecanla bekleyen biri olarak vizyona girdiği ilk gün izleyip film hakkında detaylıca bilgi de vereceğim fakat herkesin izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum; çünkü fizik,aşk,bilim dışında bizlere hayatta istersek elde edemeyeceğimiz hiçbir ‘engel’ olmadığını gösteren, gerçek kesitlere dayanan bir bir film.
Filmin Fragmanı:
[box_light]
KAYNAKÇA:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Stephen_Hawking
[/box_light]
Mualla Betül Özkan
Çok güzel bir yazı olmuş, filmi ben de dört gözle bekliyorum. Ellerine sağlık.
Sena Uysal
Çok teşekkür ederim. :)