aa

Markov ve Sanderling, 13 Aralık akşamı Bilkent Senfoni Orkestrası’nın konuğu idi.

Bilkent Üniversitesi’nin özgün bir sanat ve eğitim projesi olarak 1993 yılında kurulan Bilkent Senfoni Orkestrası (BSO), 13 Aralık 2014 akşamı Alexander Markov ve Stefan Sanderling’i konuk etti. İkili; Mahir Cetiz, Niccolo Paganini ve Jean Sibelius’un eserlerine hayat verdi. Ülkemizde hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip olan keman ustası Markov ve bütün üyelerinin müzikle iç içe olduğu bir aileden gelen şef Sanderling’in salondakilerden büyük beğeni gören performansları, programın adının neden “Çılgın Keman” konulduğunun açıklaması gibiydi. Enerjisini asla yitirmeyen Markov, baştan sona büyük bir titizlikle işinin altından kalkan Sanderling’in bir nevi tamamlayıcısı oldu.

example-872-1-68438750

İcra edilen “Gölgelerin Düşleri” adlı eserin bestecisi olan Mahir Cetiz de o gece dinleyiciler arasında idi.

Bir dönem Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde kompozisyon, teori ve analiz dersleri de veren Türk besteci Mahir Cetiz’in Gölgenin Düşleri adlı eseri ile perdelerini açtı orkestra. Eserin icra edilişi sırasında salonda, izleyiciler arasında yerini alan Mahir Cetiz’in, Gölgenin Düşleri’ni Brandenburg Staatsorchester ve Musikkolegium Wintherthur’un siparişi olarak 2010’da tamamladığını eklemek gerek. Ünlü psikiyatr Jung’ın teorilerinden esinlenerek yapısal prensiplerini oluşturduğu eserinde Cetiz, görünüşte tek parça olan bestenin kendi içinde farklı atmosferleri yansıtan “odacıklara” sahip olduğunu belirtmiştir. Beste, bütün salonu koca bir mistik dehlizin derinliklerine doğru daldırıp çıkarıyordu. Sakin fakat ayarsız dalgaların üzerinde seyahat eden bir gemi misali eser, dinleyicileri ustanın -Markov’un- özgün adasına ulaştırmaya çalışıyor gibiydi.

Eski çağ Avrupalılarını andıran kıyafetiyle sahneye çıkan Alexander Markov’un giysi seçimi salondakilere onun sıradan bir tip olmadığını hissettirmişti belli ki! Bir başka alkışlanıyordu Markov, bir başka iletişim kurulmuştu sanatçı ile salon arasında. 1982’de Paganini Ödülü’ne layık görülen sanatçı, İtalyan keman virtüözü Niccolo Paganini’nin ‘Keman Konçertosu No.2, Si minör, Op.7 La Campanella‘ isimli eserini icra edecekti. Salon pür dikkat ona odaklanmıştı, çünkü “İyi akşamlar!” diyerek sahneye giriş yapan Markov, senfoni orkestrasının vakur duruşunun aksine kıpır kıpırdı. İşinden aldığı derin hazzı dinleyicilere hissettirerek, 3 parçadan oluşan konçertoyu adım adım işliyordu Markov. Son kısım olan ve La campanella (Küçük Zil) adıyla anılan neşeli rondo, tınısal olarak zihinlerde iyiden iyiye yer edinmişti ki, konçerto sonlanıverdi! Alkışlar arasında salondakilere saygısını kendisine özgü tavırları ile ifade eden Markov arka arkaya “Çok sağolun.” diyerek teşekkürü de ihmal etmiyordu.

IMG-20141213-WA0012

Alexander Markov’un altın kemanı salondakilerde büyük ilgi uyandırdı.

Asıl sürpriz, Markov’un alkışlar akabinde salona elinde ‘altın kemanı’ ile geldiğinde yaşandı. Lise yıllarından bu yana rock müziğe aşık olan sanatçı, birçok kişinin pek aşina olmadığı bir çalgı ile, elektronik keman ile, unutulması zor bir performansa imza atıyordu. Paganini’nin meşhur 24 Kapris‘inden parçaları gitar solo atan bir rock müzik gitaristi edasıyla yorumlayan Markov, mimikleri ve tavırları ile salondakilere görsel bir şölen de sunuyordu. Tattırdığı tezatlıkların finalinde, elektronik kemanının arşesini bir ışın kılıcına dönüştürüp eserin son kısmını kapkaranlık salonda kıpkızıl ışık yayan bu çubuk ile icra etmek de vardı! Salondakiler, “Eyvallah!” diyerek sahneden ayrılan Markov’u ve senfoni orkestrası üyelerini dakikalarca alkışladı.

Son kısımda çalınacak eser Jean Sibelius’un ‘Senfoni No.1, Mi minör, Op.39’ eseri idi. Eleştirmenlerin Tchaikovsky‘nin bestelerini anımsattığını söylediği bu eserde, Fin sanatçı Sibelius’un özgürlük mücadelesi ve barış özleminden de renkler vardı. Finlandiya’nın Rusya’ya karşı verdiği bağımsızlık savaşının içinde dünyaya gelen sanatçının, bu tür çeşnileri eserine katmaması da düşünülemezdi zaten! Üçüncü bölümde heyecanlanan, dördüncü bölümde ise kuzeyin huzurlu havasını hissettiren senfoni, doruğa ulaşıp sonlandığında salondakiler unutulması zor bir gece geçirdiklerinin farkında görünüyorlardı. Belli ki birçoğu, dinledikleri eserlerin birbirlerinin tamamlayıcısı, öncüsü veya ardılı olduğu konusunda hemfikirdi.

 

Gelecek Program:

20 Aralık 2014 Cumartesi, Saat: 20:00 – Bilkent Konser Salonu

Yeni Yıl Konseri: Valsler, Polkalar, Caz ve Dans Müzikleri

Dorian Wilson, şef

Ayrıntılı bilgi için: http://www.bso.bilkent.edu.tr/tr

Leave a Reply