Böyle bir karşılaştırma yapmak mümkün mü? Mümkün olduğunu düşünenler için, 21 Şubat akşamı Bilkent Konser Salonu’ndaki program pek çok şey ifade ediyor olmalı. Zira enstrümanları başındaki Bilkent Senfoni Orkestrası’nın 8 üyesine, tiyatro duayeni Genco Erkal’ın anlatıcı rolünde eşlik ettiği Askerin Öyküsü; bu türden bir kıyas için bulunmaz bir ortamdı; her ne kadar ben işin kolayına kaçıp, böyle bir kıyasın mümkün olmayacağını düşünsem de!

Picture3

Bilkent Senfoni Orkestrası, Igor Stravinsky’nin Askerin Öyküsü adlı eserini 21 Şubat akşamı anlatıcı Genco Erkal ile birlikte icra etti.

Alışık olunandan daha sakin bir sahne vardı bu defa, en azından çalgılar henüz konuşmaya başlamamışken. Eserin icrasına başlar başlamaz bütün salonun fark etmekte gecikmediği şey ise; Genco Erkal ile BSO birlikteliğinin teşekkül ettirdiği ruhun, mekanı dolduracak bir kuvvete sahip olduğu idi. Gerek Erkal’ın, ses tonuna dinleyicilerin yarım düzine karakterin seslerini ayırt etmesini mümkün kılacak derecedeki hakimiyeti; gerekse orkestranın önlerindeki kağıtlardan veya ezberlerinden  özgürleşmişçesine, sanki içinde bulundukları hal öyle gerektiriyormuşçasına eseri icra etmeleri söz konusu bu ruhu efsunlayan amillerden yalnızca birkaçıydı.

KeremGibi_k1

Genco Erkal, programda olmamasına rağmen, Brecht’ten “Ölü Asker Destanı” adlı şiirini de seslendirdi.

Igor Stravinsky’nin 20. yüzyılın başında “okunması, oynanması ve dans edilmesi” için ortaya koyduğu Askerin Öyküsü’nün yoğun ahlâk dersleri ile örgülenmiş olmasında, Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı buhranlı atmosferin ürünü olmasının da etkili olduğunu söylemek hata olmaz. Kişinin şeytanla “açgözlülük” mücadelesi verdiği eserde, çeşitli çalgıların çeşitli rollerinin olduğunun söylemek de yine hata olmaz. Çünkü şeytanın askerdeki en değerli varlık olan kemanı inatlı tekliflerle elinden almaya çalışması, elinden aldıktan sonra askerin tam anlamıyla şeytanın boyunduruğuna girmiş olması bize gösteriyor ki, keman askerin ruhudur. Onu tahvil ve banknotlarla dolu bir kitapla takas etmesi ile ruhunu şeytana satmıştır. Eserin sonlandığı “Şeytanın Zafer Yürüyüşü” bölümü dahil olmak üzere, şeytanın üstünlük kurduğu birçok yerde ise; ağırlıklı bir biçimde işitilen heyecan verici ve cezbedici davulların, şeytanın çalgısı olduğunu söylemek pek zor değil. Esere derinlik katan bu unsurun müzik aracılığı ile ustaca ifade edilmiş olması, belki de, eserin önemini ifade etmek için mühim bir ölçüt olabilir.

Aşağı yukarı bir saat süren eser icrasının ardından uzun süren alkışların lisan-ı hali, o geceyi bitirmek için daha erken olduğunu söylüyordu. Nitekim öyle de oldu. Birkaç bis ardından dinleyicilere hitap eden Erkal, “bir başka askerin hikayesini daha okuyacağını” söyledi. Ardından orkestranın sürekli yükselttiği temponun eşliğinde, Bertolt Brecht’ten Ölü Askerin Destanı‘nı okudu. Spontaneliğin gerektirdiği hâlet-i ruhiye, bu defa daha coşkulu bir biçimde, hıncahınç dolu olan salonu sarmıştı. Derken, bir başka alkış tufanı ile sonlanıverdi.

 

[box_light]

Gelecek Program:

İhsan Doğramacı Anısına- 25 Şubat 2014 Saat: 20:00

Santtu-Matias Rouvali, şef

Michel Arrignon, klarnet

HÜADK Muzaffer Arkan Kadınlar Korosu

Atilla Çağdaş Değer, koro şefi

Çiğdem Aytepe, koro şefi

C. Nielsen | Helios Uvertürü, Op.17

W.A. Mozart | Klarnet Konçertosu, La majör, KV.622

G. Holst | Gezegenler

[/box_light]

 

 

Leave a Reply