20. yüzyıla yön veren, günümüzü şekillendiren birçok olaydan bahsedebiliriz. Dünya tarihinin görmüş olduğu en büyük iki savaşa, her biri ayrı tezlere konu olabilecek birçok siyasi krize, Soğuk Savaş’a, imparatorlukların yıkımına, yeni devletlerin oluşumuna, teknolojinin avucumuzun içine sığacak hâle gelişine sahne olan belki de insanlık tarihinin en uzun yüzyıllarından birisiydi 20. yüzyıl. Belki gündemin yoğunluğundan, belki de Master yaptığım bölümden dolayı bu konuların dışına çıkıp bir de 20. yüzyılın sosyal hayatına büyük etki yapan müzik gruplarından bir tanesini yazmak istedim bu sefer. The Beatles’ın üyelerinin gerek bireysel bazda gerekse grup olarak 20. yüzyıla damga vurduklarını söylemek çok da yanlış olmaz sanırım.

John Lennon

John Lennon

Her ne kadar The Beatles’ın çalkantılı müzik serüveninin 1960 yılında başladığı kabul edilse de grup üyelerinin müzik kariyerleri 1950’li yıllara dayanır. John Lennon, arkadaşı Pete Shotton ile önce “The Black Jacks” daha sonra da “The Quarry Men” adlı grupları kurar. Bu grupların kurulmasına ön ayak olan ise şüphesiz 1950’lerde bütün dünyayı kasıp kavuran Elvis Presley efsanesidir. Lennon da “Kral” Elvis’ten ilham alarak Rock ‘n Roll dünyasına adım atar. Ancak kurdukları gruplar uzun soluklu olmaz. Bunun nedenini de grup üyelerinin enstrüman konusundaki yetersizlikleri olarak açıklarlar. Zaten bugün bildiğimiz The Beatles efsanesini yaratan en önemli etkenlerden bir tanesi de sık sık değişen grup üyeleridir.

1957 yılında – bir rivayete göre kilisede – John Lennon, Paul McCartney ile tanışır ve müzik grubuna dâhil olması için onu ikna eder. Bu şekilde Beatles ufak ufak oluşmaya başlar. Lennon ile McCartney’nin tanışmasından tam bir yıl sonra gruba George Harrison ve Stu Sutcliffe de dahil olur. Yeni üyelerin katılmasıyla The Beatles şekillenmeye başlar. İlk yıllarında genellikle Almanya, Hamburg’da sahne alan grup Sutcliffe’in gruptan ayrılması ile 1961 yılında yeniden Liverpool’a döner.

Paul McCartney

Paul McCartney

Almanya’da oluşturdukları hayran kitlesinin bir benzerini Liverpool’da da oluşturmaya başlarlar. Ancak hemen hemen her gece aynı mekânlarda müzik yapmaktan sıkılan grubun imdadına Brian Epstein yetişir. 1961 yılının sonlarına doğru grubu dinleyip beğenen Epstein, Ocak 1962’den itibaren The Beatles’ın menajerliğini yapmaya başlar. Aslında Beatles için de, müzik dünyası için de bu ortaklığın başlangıcı bir dönüm noktasıdır. Brian Epstein’in Beatles’a yaptığı en büyük katkılardan biri, George Martin’i ikna ederek EMI adlı dünyaca meşhur plak şirketi ile anlaşma sağlaması olmuştur. Beatles’ı dünya sahnesine çıkaran da Epstein’in bu çabası ve EMI Plak Şirketi’dir.

Beatles EMI ile sözleşme imzaladıktan sonra Londra, Abbey Road’da bulunan stüdyolarında deneme kayıtlarına başlar. Ancak ilk problem de bu esnada baş gösterir. George Martin deneme kayıtları sırasında grubun gerçek bir bateriste ihtiyacı olduğundan, bu haliyle davulların çok eksik kaldığından bahseder. Bunun üzerine 1962 Ağustos’unda Ringo Starr, The Beatles’a dahil olur. Böylece önce 1960’lı yıllara, daha sonra da günümüze kadar müzik piyasasına damga vuracak olan The Beatles dörtlüsü oluşmuş olur. 1962 yılında ilk single’ları olan Love Me Do adlı şarkıyı yayınlarlar. İlk parçaları olmasına rağmen The Beatles önemli bir başarı yakalar.

The Beatles'ın ünlü Abbey Road albümünün kapağı

The Beatles’ın ünlü Abbey Road albümünün kapağı

Takvimler 1963 yılını gösterdiği zaman The Beatles, George Martin ve EMI önderliğinde ilk albümleri için çalışmaları tamamlamışlardır. Mart ayında ilk albümleri olan Please Please Me yayınlanır. Albüm İngiltere’de muazzam bir başarı yakalar ve listelerde 1. sıraya kadar yükselir. Bu başarı 1960’larda Beatlemania’nın – Beatle Çılgınlığı – da başlangıcı olur. Kısa bir süre içerisinde inanılmaz bir hayran kitlesine ulaşır The Beatles. Beatles’a olan ilgi bu günden sonra İngiltere ile sınırlı kalmaz ve ünleri önce Amerika’ya daha sonra da bütün dünyaya yayılmaya başlar. Tarzları, kıyafetleri ve müzikleriyle bir anda dünya gündemine otururlar.

1963 yılının sonlarından itibaren George Martin’in isteği ve desteğiyle Amerikan müzik piyasasına adım atmaya başlar The Beatles. O güne kadar çıkardıkları bütün single’ları ve ilk albümü Amerika’da da yayınlarlar. Ancak esas etki yaratan parçaları ise I Want to Hold Your Hand adlı single’ları olur. Yayınlandıktan sonraki ilk 10 gün içerisinde bu single tam bir milyon satar. Müzik piyasasındaki başarılarını televizyon programları ve filmler takip eder. 1964 yılında The Beatles hakkında çekilen ilk film olan A Hard Day’s Night görücüye çıkar.

The Beatles during the filming of 'A Hard Day's Night' with L-R Patti Boyd, Tina Williams, Pru Bury

A Hard Day’s Night setinden bir kare

Her geçen gün daha meşhur olan The Beatles’a İngiltere’de Kraliçe’ye dahi tanınmayan haklar tanınır. Dünyaca meşhur Harrods mağazasına kapanış saatinden sonra Kraliçe bile alınmazken, The Beatles üyeleri kabul edilir. Bunun yanı sıra, Amerika turneleri sırasında grup üyeleri siyasi tavırlarını da ortaya koymaya başlarlar. 1964 yılında Jacksonville, Florida’da verecekleri konser öncesinde eğer seyirciler “siyahlar ve beyazlar” olarak ayrıma tabi tutulursa konseri iptal edeceklerini söylerler.

1966 yılında The Beatles’ın müzikal anlamda yeni bir tarza yöneldiği Revolver adlı albümleri piyasaya çıkar. Önceki albümleri gibi bu albüm de büyük bir başarı yakalar. Hatta bu albüm, yayımlanmasından 33 sene sonra 1999 yılında, Q Dergisi tarafından tüm zamanların en iyi rock albümü seçilecektir. Bu albümden sonra şöhretin de etkisiyle John Lennon o meşhur sözünü sarf edecektir: “Artık İsa Peygamber’den daha popüleriz.” Bu söz Amerika’da Beatles plaklarının yakılmasına ve gruba karşı büyük bir nefretin ortaya çıkmasına neden olur. Her ne kadar Lennon bu sözünden dolayı özür dilese de gruba karşı öfke azalmaz.

Ringo Starr

Ringo Starr

1966 yılını özel kılan bir başka hadise ise John Lennon’ın Yoko Ono ile tanışmasıdır. Daha sonra hayatlarını birleştirecek ve adeta bir fenomene dönüşecek olan Lennon ve Ono çifti 1966 yılında Lennon, How I Won the War adlı filmde rol aldığı sırada tanışırlar. 1960’lı yılların sonuna doğru gelindiğinde grup bütünlüğü dağılmaya ve her bir üye bireysel olarak ön plana çıkmaya başlar.

1967 yılında yaptıkları işler, filmler ve 1968 yılında yaptıkları Yellow Submarine adlı çizgi film ağır eleştiriler alır. 1967 yılında Brian Epstein’in hayatını kaybetmesi de grubun dağılma sürecini hızlandırır. Ancak bu iki sene içerisinde bir istisna da yok değildir. Tam tamına 129 gün Abbey Roads Stüdyosu’na kapanıp ortaya çıkardıkları Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band albümü grubun en iyi albümlerinden biri olarak anılır. Hatta bu albüm bugün progressive rock türünün başlangıcı olarak kabul edilir. Ne yazık ki, bu müzikal başarı da grubu bir arada tutmaya yetmeyecektir. Özellikle The White Album veya The Beatles olarak bilinen albümün çalışmaları sırasında grup üyeleri arasındaki çatışmalar üst düzeye çıkmıştır. Yoko Ono’nun her daim stüdyoda bulunması, bir menajer gibi davranıyor olması – tabii ki Lennon dışında – herkesin sinirlerini germiştir. Buna rağmen yaptıkları albüm yine çok başarılı olur.

Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Albümünün Kapağı

Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band albümünün kapağı

1969 ve 1970 yıllarında grup iki albüm daha çıkarır. Bu albümler sırasıyla Abbey Road ve Let it Be’dir. Müzikal anlamda yine muhteşem işler çıkarsalar da grup artık dağılmaktadır. Yaptıkları hiçbir iş, hiçbir başarı onları bir arada tutmaya yetmez. Aralarındaki problemler gitgide büyür. Yine 1969 yılının 30 Ocak gününde son konserlerini verirler. Bu konser izinsiz olarak bir çatı katında verilir ve tarihe The Rooftop Concert adıyla geçer.

Rooftop Concert

Rooftop Concert

Bu konserden sonra hiç konsere çıkmazlar ve kaçınılmaz son 1970 yılında gelir. 10 Nisan 1970’te Paul McCartney bütün dünyaya bir efsanenin sonunun geldiğini gösteren açıklamayı yapar. Artık The Beatles yoktur, grup dağılmıştır. Gerçekten de The Beatles bir daha bir araya gelmez. Böylece müziği ve tarzıyla milyonlarca insanı peşinden sürükleyen, 10 yıl gibi kısa bir sürede adını müzik piyasasına altın harflerle yazdıran The Beatles son bulmuş olur.

George Harrison

George Harrison

1970 yılından sonra her bir Beatles üyesi solo müzik kariyerlerine devam ederler. Hayatları ve yaptıkları müzik ile gündemde kalmaya devam etseler de The Beatles efsanesi sona ermiştir. Grubun üyelerinden John Lennon 8 Aralık 1980’de Manhattan’da bir silahlı saldırı sonucu hayatını kaybederken, George Harrison da 2001 yılında 58 yaşındayken hayata gözlerini yumar. Beatles’tan geriye Paul McCartney ve Ringo Starr kalır.

1970’te grup resmen dağılsa da The Beatles günümüzde popülerliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Parçaları hâlâ insanların hayatlarında önemli bir yer tutmaktadır. Popüler kültürde de yerlerini korumaktadırlar. Hem grup üyeleri hem de grubun kendisi hakkında hâlâ filmler ve belgeseller çekilmektedir. Muazzam Dörtlü, gerek efsaneleriyle, gerek müzikleriyle bundan sonra da hayatlarımızdaki yerini koruyacaktır.

*Fab Four (Muazzam Dörtlü), The Beatles’ın lakabı

Seneler İçerisinde Grup Üyelerinin Değişen Tarzları

Seneler içerisinde grup üyelerinin değişen tarzları

 


[box_light]Kaynakça[/box_light]

Hürriyet, Beatles Hakkında Bilmediğiniz 40 Şey

NTV, Beatles Tarihinden Alıntılar

Potkall, Efsane Grup Beatles Hakkında

Veysel Dinçer, 27 Maddede Liverpool’un Dört Atlısı: The Beatles (Listelist)

Leave a Reply