Adımız ve soyadımızdan dahi önce sorulan bir sorudur: ’Nerelisin?’ Benim bu soruya cevabım anne tarafından ya da baba tarafından diye ikiye ayrılmıyor. Tek bir cevap. O da Kastamonu. Bundan sonra çoğu zaman insanları Kastamonu’nun bir İç Anadolu şehri değil de bir Karadeniz şehri olduğunu anlatma çabam baş gösterir. Çoğu insan Kastamonu’nun denize kenarı olduğunu dahi bilmez. Genelde bilinen, dünyadaki dillerden Almanca’nın kulağa kaba gelen aksana benzer şekilde Türkiye’deki şivelerde de Kastamonu’nun böyle bir yeri olduğu. Biz bu şehrin az çok havasını solumuş insanlar olarak bize öyle gelmese de, yabancılar için anlaşılması zor ve kaba gelmesi olağan bir durum. Her yaz memleketine gidenlerden olarak ben de bu yaz Kastamonu’nun yolunu tuttum. Sizlere de elimden geldiğince Kastamonu’ya özgü şeyleri maddeler halinde anlatacağım.
1- Görülmesi gereken yerler
Öncelikle Kastamonu şehir merkezi oldukça küçüktür ve bir çay etrafında şehrin konumlandığını söylemek yanlış olmaz. Buraya şehirde “Çay Boyu” diyorlar. Kastamonu şehir merkezi içinde birçok güzel yapıyı barındırıyor.
Kastamonu Saat Kulesi
Burası 1885 yılında vali Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılmış. Kastamonu küçük bir şehir olduğundan Saat Kulesi dikkati hemen çekiyor. Yukarıya araçla ulaşabileceğiniz gibi, fazlaca basamak çıkarak da ulaşabiliyorsunuz. Saat Kulesi’nin eteklerinde çay içmek de sizler için keyifli olacaktır, çünkü burası Kastamonu Kalesi dahil olmak üzere şehre geniş bir açıyla bakma fırsatını veriyor.
Kastamonu Kalesi
Kastamonu Kalesi şehre hakim bir konumda olmakla birlikte kaleye ulaşım da hayli kolaydır. Aynı zamanda bu yol üzerinde hediyelik eşya alabileceğiniz yörenin insanlarını da görebilirsiniz. Birçok şehirde olduğu gibi Kastamonu’da da kale mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Saat Kulesi’nde olduğu gibi buradan da şehre yukarıdan bakmak mümkün. Kale 12. Yüzyılda Kommenler Hanedanı zamanında yapılmış.
Münire Sultan Medresesi
Daha önce bulunmadığımız bir yere gittiğimizde ilk aklımıza gelen oradan hatıra kalması için hediyelik eşya bakmaktır. Burası bunun için ideal bir yer. İçeride Kastamonu’ya özgü el yapımı ahşap tepsiler, saatler, süs eşyaları, masa örtüleri vs. bulunmakta. Burası aynı zamanda Nasrullah Camisi’ne de oldukça yakın. Küçük mağaza ve tezgahları teker teker gezerek oldukça güzel vakit geçirebilirsiniz.
Nasrullah Camisi
Burası şehrin en ünlü camisi. Dışında oldukça güzel çeşmesiyle birlikte bir cami klasiği haline gelmiş beslenmeyi bekleyen kuşlar var. Bu cami 1506 yılında Kadı Nasrullah tarafından Kastamonu’ya kazandırılmış. Bu caminin ününe ün katan ise Mehmet Akif’in Milli Mücadele yıllarında buradan halka hitap edip, kurtuluş ateşini artırmış olması.
İlçeler
Kastamonu şehir merkezine geldiğinizde burayı haritada görünene göre küçük bulmanız oldukça normal, aslında burası ilçelerinin zenginliğiyle büyümüş bir şehir. Bu yüzden şehir merkezindense ilçelere daha çok vakit ayırmak gerekebilir. Bana kalırsa ilçeler arasında en çok görülmesi gerekenler İnebolu, Abana ve Cide. Çünkü buralarda yeşilin ve mavinin tadını çıkarmak mümkün. Sahilde ya da ormanda güzel bir yürüyüş yapabileceğiniz gibi manzaranın tadını da çıkarabilirsiniz. Diğer ilçelerde ve bunlarda da doğa harikalarını görmeniz mümkündür.
2- Tadılması gereken yiyecekler
Kastamonu her ne kadar Karadeniz’de yer alsa da mutfağında un başrolde olduğundan İç Anadolu’ya daha yakındır. Her şehrimizin olduğu gibi Kastamonu’nun da elbette kendine özgü lezzetleri var. Bunlardan en büyük üne sahip olanı ‘Etli Ekmek’ olsa gerek. Daha çok Konya ile duyulan bu yemek Kastamonu’da daha farklı yapılır. Kastamonu’da bu, pide gibi üstü açık değil kapalı olarak yapılmaktadır. Bir diğer ünlü yemek ise ‘Banduma’ sayılabilir. Özellikle Ramazan ayında yapılan bu yemek, biraz ağır olmakla birlikte bu yönüyle herkesçe sevilmekten biraz uzaktır. Bir diğer Kastamonu yemeği ise isminden belli olduğu üzere özel kuyularda pişirilen ‘Kuyu Kebabı’dır. Et yemeyi sevenler için güzel bir seçenek olabilir. “Susamsız simit de mi olurmuş?” diyenlere cevap ise ‘Kastamonu Simit’inde gizli. Bu da özellikle sıcak iken oldukça lezzetlidir. Tatlı sayılabilecek olan ‘Çekme Helvası’ ise Kastamonu ile özdeşleşmiş bir başka lezzet. İlk başlarda sadece sade olarak yapılan bu helva artık fıstıklı ve çikolatalı olarak da yapılmakta.
3- Yöre ve insanı
Kastamonu insanı neticesinde Anadolu insanıdır. Sıcaktır, misafirperverdir. Bir köye girdiğinizde sizi keyifle ağırlarlar, dönerken de elinizde köy yumurtaları, tereyağı, köy peyniri bulabilirsiniz. Kastamonu insanı paylaşmakla azalmayacağını bilir. Kastamonu’da sofralarda karşılaşabileceğiniz bir başka durum ise yemeniz için sürekli ısrarlarda bulunulmasıdır. Hatta yemeğin bitiminde dahi ‘buyrun, buyrun’ ısrarlarını duymak mümkündür. Daha önce dediğim gibi yöre insanının konuşmalarını anlamanız zor olabilir, çünkü İstanbul Türkçesi’nde kullanılmayan birçok kelime ve telaffuz farklılığı mevcuttur. Bir basit örnekle Kastamonu’da biri size “Buydum.” diyebilir, burada kastettiği aslında üşümüş olduğudur.
Üşümek demişken, Kastamonu’da üşümek her mevsimin olağan fiilidir. Temmuz ayında günlerce yağan yağmura şaşırmak bir kenara gece yorganla yatılır ve soba yanar. Yazın İstanbul’un sıcağından kaçmak için birebirdir denilebilir. Yani Kastamonu’da insanlarla hava çoğu zaman zıddına işler, insanlar sıcakken havalar soğuktur.
Kastamonu’ya dair daha anlatacak çok şey varken bunların tek bir yazıya sığması mümkün değil. Aslında hiçbir şehri herhangi bir yazıya sığdırmak mümkün değildir. Benim dileğim kendimce gözlemlediklerimi sizlerle buluşturabilmekti. Umarım görmeyenleriniz de bu güzel şehrimizi gezme fırsatını elde eder.
Hamdi Karakal
Tebrik ederim. Bir Kastamonulu olarak yazınızı çok beğendim. Anadolu’da çok önemli bir yer tutan bu şehirle ilgili böyle bir yazı görmek beni oldukça memnun etti. Dediğiniz gibi, Kastamonu gibi tarihi ve kültürel arka planı oldukça yoğun olan bir şehri tek yazıda anlatmak pek mümkün gözükmüyor. Okurken bile hatırıma gelen bir çok nokta oldu. Memleketimle ilgili böyle bir yazıyı GazeteBilkent’te yer verdiğinizden dolayı teşekkür ederim. Belki bir de aksandaki tadı vurgulamak adına mini Kastamonu sözlüğü oluşturulabilir. Kaleminize sağlık.
Rıza ÇETİN
Tosya nın sarı kılçık pirinci, bana göre endemiktir, pişirilmesi özel, yağı piştikten sonra konan, İsmini hatırlayamadığım birde buğdayı olacaktı.