21. yüzyılın en iyi yönetmenlerinden biri olarak gösterilen Christopher Nolan 30 Temmuz 1970’te doğdu. İleride yapacağı büyük işlerin habercisi olarak, henüz yedi yaşındayken babasının kamerasıyla kendi filmlerini çekmeye başladı. Üniversite hayatı boyunca birçok kısa metrajlı film çeken Nolan’ın ilk uzun metrajlı filmli “Following” oldu. “Memento”yla adını duyuran yönetmen; “The Prestige”, “Inception”, “The Dark Knight” gibi unutulmaz filmler için hem senaristlik hem de yönetmenlik yaptı.
Nolan’ı diğer yönetmenlerden ayıran şey, seyirciye aynı filmde çok farklı duygular yaşatması diye düşünüyorum. Bir Nolan filminden çıktığınızda; farklı film türlerine aynı filmde tanık olmuşsunuz fikri oluşuyor genelde. Gizemi, aksiyonu, gerilimi, duygusallığı ve her zaman olmasa da mizahı tek bir filmde barındırabiliyor. Kafa karıştırıcı sonları seven Nolan, filmlerinin sonunda seyircisini hayretler içerisinde bırakmayı ve neyi gözden kaçırdığını sorgulatmayı başarıyor. Kusursuz olacak şekilde iyi ya da tam tersi; tamamen kötü karakterlerden hoşlanmayan yönetmenimiz, bir bakıyorsunuz size kötü karakterini sevdiriyor ya da iyi karakterine sinirlendiriyor. Yönetmenin filmlerinin gişelerdeki ve en önemlisi hafızalardaki başarısı film anlayışının özellikle bu kısmına dayanıyor. Nolan karakter algısını öyle alt üst ediyor ki “The Dark Knight”te kendinizi bir anda Batman’e değil de Joker’e sempati duyarken buluyorsunuz. Bir süper kahraman filminde anarşist bir ikonun peşinden gittiğinizi hissediyorsunuz. Nolan’in, normalde sadece siyah ya da beyaz karakterlerden oluşan süper kahraman filmlerine getirdiği bu algı, onun film sektörüne en büyük hediyelerinden biri diyebiliriz.
Nolan’ın seyircisini film boyunca dikkatli ve heyecanlı tutan bir diğer yönü ise filmlerindeki kapalılık ve gizem. Olayları tersten anlattığı “Memento”da filmi öyle bir bitiriyor ki ekran kararınca kendinizi zihninizde filmi baştan izlerken ve olayları çözerken buluyorsunuz. Bir filmin izleyicisinin gözünde gelebileceği en değerli nokta burası bence: sahnelerin tükendiği ancak filmin tükenmediği an. Nolan’ın bu başarısını “The Prestige”te de görebiliyorsunuz. Film boyunca, Christian Bale’in canlandırdığı Alfred Borden karakterine iyi ya da kötü diye bir etiket yapıştıramadığınız için afallıyorsunuz ve filmin sonunda, daha önceden tahmin etmediyseniz, öyle bir gerçekle karşılaşıyorsunuz ki sahneleri kafanızda tekrar edip filmi ve karakterleri puzzle yapar gibi yerlerine oturtmaya başlıyorsunuz.
Nolan’in bir diğer başarısı da, sahne çekimindeki ustalığı. Filmin kurgusunu tetikleyen olayın ya da olgunun nedenlerini sorgulamıyorsunuz çünkü gerçeklikle ilgisi açıklanamasa bile, her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu düşünüyorsunuz. Öyle bir atmosfer yaratıyor ki; daha önce hiç duymadığınız bir şey size her gün tanık olduğunuz bir gerçeklik gibi geliyor. Örneğin Inception’daki rüya makinesi. Kimse bir makinenin size nasıl rüya içinde rüya gördürdüğünü ya da nasıl aynı rüyayı paylaştırabildiğini sorgulamıyor. Filmde buna yönelik bir cevap arayışı da olmamasına rağmen; bu durum izleyiciyi rahatsız etmiyor. Çünkü Nolan sahneleri öyle başarılı çekiyor ki her şey size günlük ve olağan görünüyor. Görsel efektleri ve teknikleri seyirciyi her türlü senaryoya ikna edebilecek yetkinlikte kullanıyor. Prova olsun diye çölün ortasında defalarca kamyon deviriyor ya da ‘referans olarak kullanmak için’ dublörü bir gökdelenin tepesinden atlatıyor.
Çektiği her filmle büyük başarı elde eden Nolan, başarısızlığa hiç uğramadan kariyerine devam eden nadir yönetmenlerden biri. Son filmi “Interstellar” artık vizyonda. Her ne kadar kendisiyle pek de bağdaştıramadığım bir konuyu ele alsa da;Christopher Nolan benzersiz film anlayışıyla gene sinemaya damgasını vuruyor.
ihsan
Yönetmen ve filmleri hakkıda bir çalışma yapılması ve bunun yorumlanması harika olmuş.
Teşekkürler…
Sevcan
Başarılı gözlemlerinizi bizlerle paylaştığınız için teşekkürler.
musa
Çok başarılı bir yorum, tebrikler
Emre
Bir yönetmen ancak bu kadar başarılı bir şekilde özetlenebilirdi. Tebrik ediyorum
Hamide
Nolan hakkında yazılan en iyi yorumlardan biri, Tebrikler. Ve Yazmaya Devam…
Behzat
Kısa ve öz… Başarılı tespitler…Güzel bi yorum olmuş.