‘Vahşi hayvanlar’ anlamına gelen ‘Fauve’ terimi, ilk kez 1905 yılında sanat eleştirmeni Louis Vauxalles tarafından küçük düşürücü amaç ile kullanıldı. Eleştirinin aksine, sanatçılar bu terimi kendilerine mal ettiler. Bu akımın sanatçıları 1898-1908 yılları arasında Fransa’da çalışan küçük bir gruptu. Grubun kurucusu Henri Matisse’dir. Fov’lar, Vincent Van Gogh’un anlatımından ve Paul Gauguin’in kesintisiz yüzeyinden etkilendiler. Bu akımın başlıca sanatçıları Andre Derain (1880-1954), Kees Van Dongen (1877-1968), Henri Matisse (1869-1954), Georges Rouault (1871-1958), Maurice De Vlaminck (1876-1958)’tir. Grup ilk olarak 1905 Salon d’Automne’de yer aldı. Burada sergilenen çalışmalar ile büyük yankı yarattılar. Bu sergiden sonra ‘Fov’ yakıştırmasına başlanıldı. Ele aldıkları genel konular cansız doğa, günlük yaşantı içindeki insanlar ve manzaradır. Bu akımda düşün yaratıcılığı ön plandaydı. Empresyonizm ve Neo-Empresyonizmin renk hâkimiyetini sınırsız olarak kullanırlar. Bu akıma göre resim sade olmalıdır, renkler duyguyu ve anlamı aktarmada yeterli görülür. Bundan dolayı Fovlar güçlü renkler kullanıyordu ve bu renkleri doğrudan tüpten kullanıyorlardı. Tüpten alınan renkleri karıştırmadan tuvale aktarıyorlardı. Bu renklerin aktarımında Van Gogh gibi ağır fırça darbeleri ile fırça vuruşları ile resme ritim ve hareket kazandırdılar. Anlatılmak istenen için ara renklerin kullanımından öte, saf ve göze batan renkler kullanmışlardır. Resimlerin çoğunda ayrıntılar önemsenmeden dünyayı canlı biçimde anlatıyorlardı. Bu yüzden resimler parlak desenli düz yüzeyler olarak görülüyordu. Objeler ve insan figürleri basit şekillere indirgenmiştir. Yapıtlarda bozuk perspektifler mevcuttur; yani uzaktaki bir nesne uzakta gözükmez, sadece o çalışmanın içinde bir parça olarak anlatılmaktadır. Fovlar, her şeyin gerçek rengini kullanarak kendilerini sınırlamazlar; bu yüzden ağaçlar pembe, insan yüzü mor, deniz kırmızı olabilir. Gölgeler aynı rengin ton farkıyla yapılmaz, genellikle bir başka renk ile gösterilir. Fovizm bir anda ortaya çıktığı gibi çok çabuk da önemini yitirdi. İlerleyen yıllarda akımın sanatçıları heyecanlarını kaybedip, kendi kişiliklerini yansıtan çalışmalara devam ettiler. Yine de bu kısa sürede ortaya koydukları çalışmalar ile çağdaş akımın öncülerinden kabul edilmektedirler.