Bergama da, derin bir tarihe sahip olan her şehir gibi yeni yapılaşmaların getirdiği zorunlu bir değişimin içerisinden geçen bir şehirdir. Kentin daha güneyinde -ya da güneybatı ve güneydoğu istikametinde- kalan bölgeler genel olarak tarihi katmanlarını yitirmiş, tasarlanmış ya da tasarlanmamış mahallelerden ve halka açık mekanlardan oluşur.
Her gittiğimiz şehirde gördüğümüz yaklaşık on metre genişliğindeki asfalt yol, her iki yanında var olan beş ya da altı katlı binalar, bina altlarındaki ekonomik faaliyetler (market, banka, restoran…) ve mahallelinin nefesi olan, çevresi keskin bir şekilde sınırlandırılmış parklar gözümüze çarpar bu kısımda. Şimdiki zamanın gereklilikleri açısından zorunluluk ifade eder, bunun dışında genel olarak varlığını aramayız. Mesela, bankayla ilgili işimiz olmasa onu aramayız ve bulunduğu yerler, dikkatimizi çekmez. Bunun gibi nice örneğin kesişim noktası olan bu bölge, ağırlıklı olarak yaşamsal faaliyetlerin sürdüğü bir yerdir.
Cumhuriyet Caddesi üzerinden kentin güneyine doğru gidilirse, Cumhuriyet Meydanı’nın katı gerçekliği karşınızda belirir. Meydan, tarihsel olarak büyük bir değişim içerisindedir, en son tasarlanan haliyle kentli tarafından henüz alışılabilmiş bir mekan olamamıştır. Meydanın karşısında bulunan yapı adası ve meydan, tarihi bir üs oluşturur bölgede ancak, onların ve az daha kuzeyde kalan Eski Belediye Binası’nın dışında kalan yapılaşmalar, Cumhuriyet dönemi yapılaşmalarıdır. Bu bölgeden Cumhuriyet Caddesi üzerinden güneye giderken cadde, birdenbire Atatürk Bulvarı’na dönüşüverir. Burada anlarsınız ki, buradan sonra göreceğiniz yapılaşmalar, artık neredeyse yeni dünyanın ürünüdür.
Henüz Cumhuriyet Caddesi üzerinde güneye giderken sağda Bergama Müzesi ile karşılaşırsınız. Açık ve tamamen tarihi kalıntılarla dolu dış avlusu ve yine tarihi kalıntılarla dolu iç avlusuyla şehirle bütünleşmiş halde, halkın önem verdiği bir yerdir. Müzenin karşısında, üç tane birahane görürsünüz. Bunlardan birinin ismi oldukça ilginçtir: Zıkkım Birahanesi. Farklı bağlamlarda olmalarına rağmen, çevreyle uyumludur ve herkesin benimsediği bir yerdir yine. Birahanelerin çaprazında, yolun tersi yönünde yükselen bir park görürsünüz. Stepli bir parktır ve merdivenlerle en tepesine tırmanabilirsiniz, ancak upuzun okaliptüs ağaçlarından ve servilerden dolayı merdivenleri aşağı seviyeden göremezsiniz. Parkın en tepesinde, eğer bu bölgeye geldiyseniz gitmenizi önereceğim bir çay bahçesi var. Bölgede yaşayan insanlar, sabah işe giderken bir bardak kahvesini veya çayını burada içtikten sonra aşağı, caddeye doğru parkın içinden yürürler. Turistler için de gözde bir mekan olduğunu söylüyor çay bahçesinin sahibi; hatta gelen turistler, ülkelerine döndüklerinde Bergama’ya gidecek olan arkadaşlarına bile tavsiye ederlermiş.
Parkın aşağı çaprazında, Bergama Stadı ve stadın çevresi boyunca dönerciler ve kafeler bulunur. Stadın karşısında şu anda inşaatı devam eden bir kültür merkezi alanı bulunur. Maliyeti ve işlevi açısından kent için oldukça önemlidir. Bu bölgeden sonra aşağı inmeye devam ettiğinizde, yolun çevresinde olan işlevlerde pek bir değişme olmayacaktır. Yolun devamında, Maltepe Tümülüs’ü dışında farklılaşan bir alan yoktur. Maltepe Tümülüsü, mahallelerin arasında kalmış yapay, oldukça tarihi bir tepeciktir ve yabancı durur bölgede. 1990 yılında burada yapılan kazılar sonucunda çok sayıda tarihi kalıntının bulunması sebebiyle, oldukça önemli bir tümülüstür.
Cumhuriyet Caddesi ve Atatürk Bulvarı üstündeki yapılaşmaların dışında, iç taraflara gittikçe mahallelerde eski dokular hala korunmaktadır. Bazı eski evler hala ayaktadır, ancak çoğu ev yeni eklenmiştir.
Şehrin bu kısmı, çağın ve buna bağlı olarak ihtiyaçların değişiminden dolayı yer yer gelişen, yer yerse sadece değişen kısmıdır.