“Tarih ile ilgilenmeye niyetlenip de nereden başlamak gerek?” diye düşünüyorsanız;  içinde, sorunuzun cevabını bulabileceğiniz bir yazı ile karşı karşıyasınız.

İlk olarak, tarih metodolojisini öğrenmek adına “Tarih nedir?” sorusunu ele alarak işe başlamak gerek. Akabinde:

*Tarih bir bilim midir, teknik midir, sanat mıdır, yoksa bir propaganda mıdır?

*Tarih yazıcılığı nasıl yapılır?

*Tarihçilerin içine düştüğü hatalar nelerdir?

*Tarih okumaları yaparken hangi metotlar izlenmeli? gibi sorular irdelenmelidir.

Bu ve bunun gibi daha pek çok soruyu masaya yatırmamız için birçok kaynağı taramak gerekmekte.

Aslına bakarsanız, ilk tarih okumalarıma başladığımda tarihin oku-ezberle-geç taktiğiyle hızlıca halledilebilecek bir “şey” olduğunu düşünüyordum. Ancak, o şeyin ne olduğunu irdelemek bu kitaba rastlayana dek aklıma gelmemişti doğrusu. Bu durum, işe tarih metadolojisinden başlamanın ne kadar gerekli olduğunu gösteriyordu.

Sözün kısası, aklımızda tarihten evler inşa ederken, inşaatın temellerini sağlam atmak adına Edward Hallett Carr’ın “What is history?” adlı eseri güzel bir başlangıç niteliğindedir diyebiliriz. Yazar, tarihin tanımlanmasına dair aklınıza takılan sorulara; hiç şüphesiz büyük katkı sağlayacaktır. (Kitap İngilizce olmakla beraber Türkçe çevirisi de mevcuttur.)

Carr, eserde daha çok olarak tarihin ne olduğundan ziyade; ne olmadığını vurgulayarak, tarihin bir bilim olamayacağını söylüyor. Ardından da bu teziyle ilgili beş argüman sıralıyor:

1) Tarihten ders çıkmaz.

2)Tarih, yalnız ve tek şeylerle; bilim ise genel şeylerle ilgilenir.

3) Tarih, geleceği önceden haber veremez.

4) Tarihte insan kendini gözlediği için; tarih zorunlu olarak özneldir.

5) Tarih, bilimin tersine din ve ahlak sorunlarını işin içine katar.

Carr, eserin devamında tarihin olgulardan ibaret olduğuna değinmiş ve bir “olgu” nun ancak

– Entelektüellerin dikkatini çekmesi,

– Birden çok eserde o olgudan bahsedilmesi ve yirmi, belki otuz yıl boyunca birçok kaynakta ve çeşitli konferanslarda ele alınmasının ardından “olgu”nun tarihe dönüştüğünden bahsetmektedir.

Yani tarihte yaşanmış her şey “geçmiş” olarak tanımlanır ancak dikkat çeken ve “fazlaca üzerinde durulmuş olan geçmişler” ancak “tarih” olabilir ve geri kalan yaşanmışlıklarsa Carr’ın tabiriyle “tarihin kara deliklerinde kaybolmaya mahkûmdur ”.

Aslında yazar “ Tarih, tarihçiyle olgular arasındaki etkileşme sürecidir. “ diyerek tarihi tek cümle ile özetlemiş. Fakat bu cümlenin ardından gelen tüm bölümleri okuduktan sonra ancak tarihin ne olmadığını anladım desem yeridir.

Bu arada, yazının sonunda kitabı almaya karar verdiyseniz, sıkı durun derim.

Çünkü Carr, kafalarınızı bir hayli karıştırmaya geliyor.

Tüm tarih severlere keyifli okumalar dilerim.

Leave a Reply