Gün Doğmadan, Telefon Çalmadan ve Ben Kaybolmadan Önce: ‘Before I Disappear’

A081

Küçücük ayrıntılar ve onların getirdiği sonuçlar arasında boğulup kalmak yerine durumun garipliği, karmaşıklığı ve mantıksızlığıyla ilgili kişinin kendi doğrultusunda dalga geçip yine kendi kendisini eğlendirmesi kimi zaman elinden gelen tek ve son, hatta gününü kurtaran en güzel şey bile olabiliyor. Günlük basit uğraşların dışında insanoğlunu sarsan daha büyük felaketlerin karşısında da aynı tavrı sergileyerek de birçoklarından ayrılarak farklı zekâ türünüzün pırıltılarını ortaya çıkarmış, edebiyatımızda kara mizah adı altında ürünlerini veren türün bir örneğini de sergilemiş oluyorsunuz. En kötü olana karşı bir tür başa çıkma şekli olarak adlandırılabilecek olan kara mizah anlayışı, 60’lı yılların ortalarına doğru Stanley Kubrick’le sinemaya dâhil olmuştu. Çoğu türün alt dalı olarak senaryoya katmanlı bir yapı kazandıran kara hiciv, zaman zaman da başlı başına hikâyeyi alıp götürerek ve izleyiciye gerçekten ihtiyacı olanı sunarak, kendisine ait özel bir yer açıyor. Oyunculuğunu, senaristliğini ve yönetmenliğini Shawn Christensen’ın üstlendiği 2014 yapım Before I Disappear ise kara mizah ve trajikomikliği mükemmel bir şekilde harmanlayan filmlerden bir tanesi. Fatima Ptacek, Christensen ile baş rolü paylaşırken, Emmy Rossum ve Paul Wesley oyuncu kadrosunu oluşturan diğer isimlerden.

before-i-disappear-3

İlk olarak 2012 yılında 20 dakikalık bir kısa film olarak çıkan Curfew’in, hikâyesinin genişletilerek uzun metrajlı filme taşınmasıyla çekiliyor Before I Disappear. Birkaç ayrıntının daha geniş açılarla incelenerek sunulması ve yan oyuncu kadrosunun çoğaltılması dışında iki film arasında büyük değişiklikler bulunmuyor. Bu sebeple uzun metrajlı filmin kısasına göre bazı noktalarda temposunu düşürmesi kaçınılmaz olsa da esas hikâyenin sıcaklığının korunmasıyla sıkılmadan izlenebilen oldukça başarılı bir yapıt ortaya çıkmış.

R3pSQuTBaşlangıç olarak birçok hikâyeyi sonlandırabilecek büyük bir olayın kurgusunun seçilmesi, daha ilk sahnelerden kara mizahın sinyallerini veriyor. İntihar etmeye karar vermiş Richie’nin bileklerini kesip son sözlerini söylerken başucunda duran kırmızı ev telefonunun çalmasıyla filmimiz başlıyor. Hattın diğer ucundakiyle geçen konuşmanın ardından ikili arasında güçlü bir bağ olduğunu ve geçmişte bu bağın kopma noktasına geldiğini anlayabiliyorsunuz. Bu noktadan sonra senaryo, ipuçlarıyla birlikte ana temanın ‘aile bağları’ olduğu söylüyor izleyene. Umutsuzca biten daha doğrusu maddesel boyutta bitmiş gibi gözüken ilişkisinin ardından adeta acılar içinde kıvranırken her şeyi sonlandırmaya karar vermiş Richie’nin, bir anda ölümünü ertelemesiyle de, karakterlerin önceliklerinin ve vazgeçilmezlerinin neler olduğunu anlamış oluyoruz. Tamamı sadece bir gece içerisinde geçen filmin geri kalan kısmında Richie ve Richie’nin yeğeni Sophia’nın birbirlerini tanıma süreçleri, çevirmeli defterler ve asla ölmeyen çizgi karakter Sophia’nın maceraları anlatılıyor.

fatima-ptacek-in-before-i-disappear-movie-8

Filmin müzikleri de karanlık senaryonun karanlık yapısıyla bütünlük oluşturuyor. Çoğunluğunu popüler olmayan rock gruplarının şarkılarından oluşturan filmin müzikleri zevkinizi yansıtmasa bile sonrasında günlerce aynı şarkıları dinlemenizi sağlayacak nitelikte diyebilirim. Hikâyenin kırılma noktasını oluşturan sahne için kayda girilmiş Sofia So Far şarkısı da bunlardan bir tanesi. Kısa film için tanıtım (demo) şeklinde ve sadece belli bir sahneye olduğu gibi oturması için kaydedilen şarkının sonrasında uzun metrajlı film için stüdyo versiyonunun alınmasına karar verilmiş. Goodnight Radio tarafından seslendirilen şarkı her iki filmin de en güzel sahnesini oluşturuyor.

Fikir olarak ‘ailemizden başka neyimiz var’ düşüncesinden yola çıkan Before I Disappear, görmezden gelmeye çalıştıklarımız ve tutunmaya çalıştıklarımız arasındaki benzerlikleri vurguluyor. Üzerinden çok zaman geçse bile kendine has havasıyla aklınızda yer edinebilmesi, konusuyla iddialı olmayan ancak izleyende saklı kalmış küçük bir hazineyi ortaya çıkarmış edası oluşturabilmesi ve az bulunabilirliği, filmin değerini artırarak her şeyiyle izlenmeye değer bir yapıtı ortaya çıkarıyor.

 

Leave a Reply

2 comments

  1. Hülya Saraç

    Film o kadar güzel yorumlanıp anlatılmış ki insanın ikilemde kalmaması mümkün değil. Bir yanım hemen izle filmi derken diğer yanım; hayır izleme bu film Gül Uğuz’ un kelimeleriyle kalsın hafızanda diyor. Kaleminize sağlık efendim.

  2. Gül Uğuz

    Teşekkür ederim yorumunuz için. Filmler hakkında sizin de kelimelerinizi duymak beni çok mutlu eder.